Sorumluluk Temi Üzerine: Cengiz Aytmatov - Dişi Kurdun Rüyaları
İnsanın olduğu her yerde dengelerin bozulması kaçınılmaz son mu?
Cengiz Aytmatov, bu romanında iyi-kötü, sevap-günah zıtlıklarını ele almıştır. Kırgız çobanlarının, uyuşturucu kaçakçılarının, Akbar ve Taşçaynar adlı kurtların hikâyelerini ele alan bir romandır. Roman, genel olarak dört ana hikâyeden meydana gelmektedir. İlk hikâye kurtların, ikinci hikâye Abdias’ın, üçüncü hikâye Hz. İsa’nın ve son hikâye ise Boston’un hikâyesidir. Romanın başından sonuna kadar iyi-kötü mücadelesi verilmektedir. Uyuşturucu kaçakçıları ve avcılar, doğaya zarar verip hayvanları katletme peşindelerdir. Akbar ve Taşçaynar dışında Abdias adlı genç de tüm bunlarla mücadele vermektedir. Fakat bu gencin mücadelesi sonuçsuz kalacaktır.
Bu roman, yavrularını kötülüklerden korumaya çalıştıkça onları sürekli kaybeden bir annenin hüzünlü hikâyesini anlatmaktadır. Anne kurt savaşçıdır. Yavruları için uyuşturucu çeteleriyle, avcılarla mücadele eder. Ancak anne kurdun bu mücadeleleri de tıpkı Abdias’ın mücadelesi gibi olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Bir bakımdan bu roman, kirletilen ve bozulan bir tabiata haykırışın romanıdır.
Aytmatov’un “Dişi Kurdun Rüyaları” adlı romanı, ilahi kudretin varlığını ve insanın üzerine düşen sorumluluklarını dile getiren bir romandır. Dişi kurt olan Akbar, çocuklarına karşı bir anne olarak sorumluluk duygusu duymaktadır. Akbar, onları iyi bir avcı olarak yetiştirmek istemektedir. Çünkü yeryüzü kötüdür ve yavrular her türlü mücadeleye girmeyi öğrenmelidir. Ancak yavru kurtlar sürekli oyun peşindedir. Anne Akbar, yavrularını insanlardan uzaklaştırmaya çalışır. Yavru kurtlar ise Abdias ile karşılaştıklarında onunla da oynamaya başlarlar. Bu karşılaşma, onların insan ile ilk karşılaşmasıdır.
İnsanın romana girmesinin ardından tabiatın dengeleri de bozulmaya başlar. Maddiyat uğruna saygaların ve diğer hayvanların üzerine taramalı silahlarla ateş açarlar. Bu katliam esnasında Akbar’ın üç yavrusu da ölür. Hayvanları katleden bu çetenin içinde en genci de Abdias’tır. Abdias’ın bu çetenin içinde bulunmasının bir sebebi vardır. İnsanlara karşı iyilik açısından “sorumluluk” duygusu duymaktadır. Abdias, din ve insanlık değerine dair iyi düşüncelerini tanıştığı kötü insanlara empoze etmeye çalışır. Ancak bu insanlar kötülük yolundan bir türlü şaşmaz.
Abdias, papaz okulundan ayrıldıktan sonra kendisine iyilik yayma görevini vermiştir. Artık bu, onun için bir sorumluluk haline gelmiştir. Kaçakçıların arasına girdiğinde bunu başaramamış, kaçakçılar tarafından darp edilip o ortamdan kovulmuştur. Ancak Abdias yine de bu işten vazgeçmemiştir. Abdias onların arasından ayrıldıktan sonra gazetede çalışmaya başlayıp burada haşhaş kaçakçıları ile ilgili röportaj vermek için de çalışmalara başlamıştır.
Abdias’ın iyiliği yaymayı kendine ait sorumluluk olarak görmesinin sebebi ise toplumda dinin yok olduğuna dair inancıdır. Maddeciliğin dini ortadan kaldırdığını düşünmektedir. Papaz okulunun Tanrı’yı algılayış biçimine katılmaz ve kendisine yeni bir yol çizer. Yanlış yola saptığını düşündüğü ne kadar insan görürse onları dine davet eder. Ancak Abdias’ın verdiği bu mücadele onun sonunu getirir. Ceset toplayıcıları tarafından işkence görür. En sonunda Abdias’ı bir ağaca asarlar ve Abdias acı içinde kıvranarak ölür.
Akbar adlı dişi kurdun tekrardan yavruları olur. Bu yavrular Bazarbay tarafından kaçırılır. Akbar ve Taşçaynar yavrularını bulamaz, Bazarbay’ın peşine düşerler. Bazarbay, Boston’un çadırına ulaşır, geceyi orada geçirir. Akbar, yavrularına kavuşamadığı her saniye büyük acı çekmeye devam eder. Rüyasında onları emzirdiğini görür. Uyandığında acısı daha da artar.
Tüm bu olayların ardından Akbar bir gün Boston’un çocuğu Kence’yi kaçırır. Bunu gören Boston tüfeği ile Akbar’ın arkasından ateşler saçmaya başlar. Boston, oğlu Kence’yi vurur. Tüm bu olayların sorumlusunun Bazarbay olduğu aklına gelir. Gider ve Bazarbay’ı öldürür.
Sonuç olarak, roman boyunca iyi-kötü çatışması sürekli olarak karşımıza çıkmaktadır. Abdias, sorumluluk duygusundan dolayı yıllarca insanlık için mücadele etmiştir. Ancak bu mücadelenin bedelini kendi hayatı ile ödemiştir. Akbar ve Taşçaynar ise kendi hayatları ve yavrularının hayatları için mücadele etmişlerdir. Bunun bedelini ise insanoğlu ödemiştir. Bu eserde de ödenen bedeller, yerine getirilmesi gereken sorumluluklar anlatılmıştır. Aslında her şey avcıların tabiata karşı sorumsuzluğundan dolayı başlamıştır. Aytmatov, her canlının kendi üzerine düşen sorumluluğunu anlatmış ancak bu sorumluluğu, ortak sorumluluk haline getirmeye çalışmıştır.