Sosyal Medya Güzellik Algımızı Nasıl Şekillendiriyor?

Sosyal medya, güzellik algımızı filtrelerle, beğenilerle ve trendlerle şekillendiriyor; özellikle kadınlar bu baskıdan en çok etkileniyor.

Son yıllarda sosyal medya, yalnızca iletişim kurduğumuz bir platform olmaktan çıkıp, hayatımızın her alanına yön veren güçlü bir mecra haline geldi. Güzellik algısı da bu dönüşümden nasibini aldı. Artık güzelliği, yalnızca aynada gördüğümüz yansımamızdan ibaret değil; filtreler, beğeniler, takipçi sayıları ve trendler belirliyor.

Instagram, TikTok ve Snapchat gibi platformlar, gelişmiş filtre seçenekleriyle kullanıcılarına neredeyse kusursuz bir görünüm sunuyor. Tek bir dokunuşla cilt pürüzsüzleşiyor, burun küçülüyor, gözler büyüyor, dişler beyazlaşıyor. Bu filtreler, ilk bakışta eğlenceli görünse de zamanla gerçeklik algımızı değiştirmeye başlıyor.

Filtrelenmiş yüzler, sosyal medyada o kadar yaygın hale geldi ki, filtresiz bir fotoğraf paylaştığımızda kendimizi "yetersiz" hissetmemiz bile mümkün hale geldi. Hatta bazı insanlar, filtredeki halleriyle estetik operasyon talebinde bulunmaya başladı. Yani sosyal medya, güzellik tanımını daha ulaşılmaz ve standartlaştırılmış bir forma sokuyor.

Bir dönem ince bel, sonra kalın kalçalar, ardından “fit” vücut... Güzellik trendleri, sosyal medya sayesinde sürekli değişiyor. Bu trendlerin çoğu, fenomenler, influencer’lar veya ünlüler aracılığıyla yayılıyor. Bir anda herkes aynı vücut tipine ulaşmak için diyetlere, spor rutinlerine veya estetik işlemlere yöneliyor.

Örneğin, Kardashian ailesi etkisiyle yükselen kumsaati vücut tipi birçok kadının kendi bedeninden memnun olmamasına ve estetik işlemlere yönelmesine yol açtı. Bu dönemsel güzellik trendleri farklı beden tiplerindeki kadınları görünmez kılıyor ve bu kadınlar bedenleri hakkında özgüvensizlik yaşıyor. Oysa ki güzellik, tek bir kalıba sığmaz.

Sosyal medya, güzellik ürünleri ve markaları için de büyük bir pazar haline geldi. Influencer’lar aracılığıyla tanıtılan cilt bakım ürünleri, makyaj malzemeleri veya zayıflama çayları, “kusursuz” görünmenin anahtarıymış gibi lanse ediliyor. Bu içerikler, insanların sürekli olarak “bir şey eksik” hissine kapılmasına neden olabiliyor. Dolayısıyla sosyal medya, güzellik standartlarını dayatmakla kalmıyor; aynı zamanda tüketime de yönlendiriyor.

Sosyal medyanın güzellik algısı üzerindeki etkilerinden en çok etkilenen grup hiç şüphesiz kadınlar. Tarih boyunca toplum tarafından dayatılan estetik standartlarla mücadele eden kadınlar, dijital çağda da bu baskıyı artık sosyal medya üzerinden daha yoğun bir şekilde hissediyor.  Kadınlar, bu sanal mükemmellik algısına ulaşabilmek için zamanlarını, enerjilerini ve kaynaklarını harcarken, özgüven kaybı ve beden memnuniyetsizliği gibi ciddi psikolojik sorunlarla karşı karşıya kalabiliyor.

Ancak bu döngüden çıkmak mümkün. İlk adım, sosyal medyada maruz kalınan içeriklerin bilinçli şekilde filtrelenmesi. Herkesin takip ettiği hesapları gözden geçirmesi, kendini kötü hissettiren içeriklerden uzak durması gerekiyor. İlham vermeyen, aksine baskı oluşturan profillerin takipten çıkarılması, dijital dünyada zihinsel sağlığımızı korumak için atılabilecek en güçlü adımlardan biri.

İkinci olarak, kadınların kendi bedenlerini ve yüzlerini olduğu gibi kabul etmeye yönelik içsel bir farkındalık geliştirmeleri çok önemli. Gerçekçi bedenleri temsil eden içerik üreticileri, kadınların kendilerini yalnız hissetmemelerine yardımcı olabilir. 

Son olarak, kadınların birbirini dış görünüşe göre değil; zekâ, yetenek, karakter ve başarı üzerinden desteklemeyi öğrenmesi gerekiyor. Kadın dayanışması, güzellik algısına karşı en etkili panzehirlerden biri olabilir. Çünkü güzellik, tek bir tanıma sığamayacak kadar çeşitlidir.