Sosyal Medya ve Sanal Kimlik Üzerine Sosyolojik ve Psikolojik Bir Değerlendirme
Her gün saatlerimizi geçirdiğimiz sosyal medyaya farklı bir açıdan bakmak ister misiniz?İşte sosyal medyanın kimliğimiz üzerindeki etkileri.
Günümüzde sosyal medyayı yediden yetmişe her kesimden insan aktif olarak kullanıyor. Sosyal medya, modern dünyada iletişim kurmanın ve kendimizi ifade etmenin vazgeçilmez bir parçası haline geldi. Her gün milyonlarca insan sosyal medya hesaplarında saatlerini geçiriyor, yeni insanlarla tanışıyor, onlarla iletişim kuruyor, bilgi alışverişinde bulunuyor, düşüncelerini paylaşıyor ve başkalarının düşüncelerine ulaşabiliyor. Peki, bu sanal platformlar kimlik oluşumumuzu nasıl etkiliyor hiç düşündünüz mü? Başka insanların bizden ayrı görüşlerine, düşüncelerine ve yargılarına maruz kalmamız bizim kimliğimizi etkiliyor mu? Sanal kimliğimiz ve gerçek kimliğimiz arasında farklar var mı? Sosyal onay arayışı, gerçek hayatta bizi nasıl şekillendiriyor?
Sosyal medya kullanıcılarının, genellikle gerçekten kendilerine ait olmayan özelliklere sahip gibi davrandıklarını veya farklı özelliklerini öne çıkararak insanlara kendilerini o şekilde sunduklarını fark etmiş olabilirsiniz. Bu durum, gerçek hayattaki kimlikleriyle sanal kimlikleri arasında bir ayrım yaratır. Örneğin, gerçek hayatta utangaç ve asosyal olan biri sosyal medyada tam tersi davranıyor olabilir. Bu çift kimlik durumu, bireyin kendine olan algısını ve diğer insanlarla olan ilişkisini etkiler. Peki, birey bunu neden yapar? Sosyal onay ihtiyacı için yaratılan sanal kimlikler nereden kaynaklanıyor?
Beğeniler, yorumlar ve paylaşımlar, sosyal medya kullanıcıları için önemli bir geri bildirim mekanizmadır. Bu geri bildirimler, kendilerinin dışarıdan nasıl algılandıklarını öğrenmek için iyi bir yoldur. Şimdi, sosyal medya ve sosyal onay/beğeninin sosyolojik ve psikolojik değerlendirmelerini yapalım.
Toplumsal Normlar ve Değerler, Grup Dinamikleri ve Toplumsal Cinsiyet, Etnik Köken ve Sınıf
Sosyal medya ve sosyal onay/beğenilerin gün geçtikçe toplumsal normlar ve değerler üzerindeki etkisi gözle görülebilir şekilde etkisi artmakta. Bireyler, yaygın görüşlere, belirli kalıplara ve ideolojilere uyma davranışına yatkınlık göstermektedir. Bu davranış, toplumdaki çoğunluk gruplara uyum sağlama, toplumda kabul görme gibi nedenlerden kaynaklanıyor olabilir.
Sosyal medya, popüler içeriklerin, yeni fikir, yargı ve kalıpların hızla yayıldığı bir ortamdır. Beğenilen ve paylaşılan içerikler, neyin kabul edilebilir veya arzu edilebilir olduğuna dair toplumsal anlayışları etkileyebilir. Örneğin, kadın bedeni üzerinden paylaşılan düşünceler ve yargılar, kadınların beden algısını değiştirebilir. Bu sadece fiziksel özellikler üzerinden değil, davranışlar, düşünceler ve ideolojiler üzerinden de gerçekleşebilir. Bireyler, toplumun değişken dinamiklerine uyum sağlamak ve aralarında kabul edilir bir duruma ulaşmak için kendilerine sanal bir kimlik oluşturabilir. Sosyal medya ve dış dünyada aslında gerçekte öyle olmayan düşüncelerini paylaşabilir veya gerçekte yapmayacağı davranışlar sergileyebilir. Beğenilen ve paylaşılan içerikler değerli görüldüğünden, değerli olma ihtiyacı yaşayan bireyler bu tarz bir davranış içerişine girebilirler. Belki içinde bulundukları durumun ne kadar sağlıksız olduğunu bile görmezden gelebilirler.
Bireyleri davranış değişikliğine iten şeyin kabul edilme ihtiyacı olduğundan bahsettik. Bazı durumlarda bireyler, bu davranış değişikliğini göstermeye mecbur kalabilir. Toplumsal normların ve değerlerin gücüne bağlı olarak, bireyler davranış değişikliği göstermek zorunda kalırlar. İçinde bulundukları toplumun değer ve yargılarına uyum sağlamadıklarında dışlanacakları, kabul edilmeyeceklerini, değer görmeyeceklerini hissettiklerinde insanların kendilerine gerçek dışı bir imaj oluşturmaları olasıdır. Sosyal medyada çoğunluk grupların oluşturduğu yargılar, diğer bireyler üzerinde ciddi bir baskı oluşturma gücüne sahip olabilir. Bu durumda, diğer bireyler kendilerine sanal bir kimlik oluşturarak çoğunluk gruba dahil olmaya çalışabilir. Aksi takdirde, bu çoğunluk gruplar tarafından dışlanma ve yargılamaya maruz kalabilir. Kısacası, toplum dinamikleri her bireyi belli bir gruba dahil olmaya iter. Çoğunluk gruplara dahil olamayan, uyum sağlayamayan bireyler yalnızlaşma, sanal dünyadan soyutlaşma gibi eğilimler göstermemek için sanal kimliklerine sarılırlar.
Toplumsal cinsiyet normları ve beklentileri, bireylerin sosyal medyada nasıl temsil edildiklerini de etkileyebilir. Örneğin, kadınlar ve erkekler için göstermeleri gereken farklı davranış beklentileri bireyleri bu kalıplar içinde hareket etmek zorunda bırakabilir. Aynı zamanda bireylerin, etnik köken ve kültürel miraslarını sosyal medya ortamında nasıl paylaşacaklarını da etkiler. Ayrıca, ekonomik sınıflar dahilinde de aynı durum geçerlidir. Ekonomik sınıf, bireylerin sosyal medyada erişebilecekleri kaynakları ve oluşturabilecekleri içerikleri etkileyebilir ve hangi platformları, hangi şekilde kullanacaklarını da belirleyebilir.
Özsaygı ve Özgüven, Kimlik Bütünlüğü ve Sosyal Karşılaştırma
Sanal dünya, bireylerin üzerinde büyük bir psikolojik etkiye sahiptir. Sosyal medyada önemli bir yere sahip olan beğeniler ve olumlu/olumsuz yorumlar, bireylerin psikolojilerini etkileyen en büyük etmenlerdir.
Bireylerin sosyal medyada paylaştıkları içeriklerden aldıkları olumlu geri dönüşler onların özgüvenleri ve özsaygılarını arttırmasında yardımcı bir rol oynayabilir. Ancak, beğeni ve onay eksikliği veya olumsuz geri dönüşler bireylerin özgüvenleri ve özsaygılarının azalması etkisini de gösterebilir. Bu durumda, bireyler kendilerini eksik ve değersiz hissederler.
Sosyal medyanın yarattığı sanal kimlikler ve bireylerin gerçek kimlikleri arasında uyumsuzluk vardır. Bu, bireylerin sanal ve gerçek dünyadaki kimlikleri arasında bütünlük ve tutarsızlık sağlamalarını zorlaştırabilir. Sanal ortamda farklı bir kimliğe sahip olmak, bireyin gerçek hayattaki kimlik algısını bozabilir ve kimlik karmaşası yaratabilir. Kimlik karmaşası olması durumunda gerçeklik algısı bozulan bireyin psikolojisi ciddi oranda etkilenir.
Bireyler, sıklıkla sosyal medyada çoğunluk tarafından beğenilen ve ilgi duyulan diğer bireyler veya diğer bireylerin hayatlarıyla kendini karşılaştırma eğilimi gösterebilir. Sürekli kendini başkalarıyla karşılaştırma hali bir süre sonra bireyde kıskançlık, yetersizlik hissi ve daha birçok olumsuz duyguların oluşmasına neden olur. Bireyin, kendini başkalarına göre yetersiz ve eksik hissetmesi kendine olan özgüveni ve özsaygısını azaltmasıyla beraber psikolojik sağlığı üzerinde de olumsuz etkilere neden olur.
Görüldüğü gibi sosyal medya hayatımız için önemli bir yer kaplarken faydalarıyla beraber toplum ve bireyler üzerindeki olumsuz etkilerini de beraberinde getirmektedir. Çoğumuz için sosyal medyanın bu olumsuz etkilerinden uzak durmak zor olsa da sosyal medya platformlarını bilinçli ve farkındalık sahibi olarak kullanmak bu etkileri bir nebze de olsa azaltabilir.