Sosyal Medyaya Gelen Erişim Engeli: Özgür müyüz?
Gündem konusu olan sosyal medya yasaklarının toplum sözleşmesiyle ilişkilendiği bu yazımda iyi okumalar diliyorum :)
Özgürlük nedir? Özgürlüğün sınırları ne olmalıdır? Özgürlüğün sınırlarını kim kısıtlayabilir? Özgürlük hangi koşullarda kısıtlanabilir veya kısıtlanmalıdır?
Bu yazıyı biraz bu sorular üzerinden ele alalım istiyorum. Mesela önce bu kavramın tanımından bahsedelim. ‘’İnsanın, her türlü dış etkiden bağımsız olarak kendi istencine, kendi düşüncesine göre karar vermesi durumu’’ olarak tanımlıyormuş sözlük bu kavramı. Verilmiş özgür bir karar ve bu kararın sonucu özgürce alınmış aksiyonlar diye bir sıralama. Özgürlüğün sınırları dediğimizde konu taa Hobbes’ların, Locke’ların Toplum Sözleşmesi’ne kadar gidiyor, temel anlamda özgürlüklerimizin biraz kısıtlanmasına karşılık korunma, güvenlik ve kimlik kazanmak karşılığı devletle yaptığımız anlaşmalar denilebilir özetle. Peki ama sınırlar nasıl olmalıdır, böyle bir kavram kullanılma durumlarına da oldukça açıktır haliyle.
Hobbes’un homo homini lupus yani insan insanın kurdudur sözünün burada da geçerli olduğunu düşünürsek eğer, bu sınırların adil olacağı konusu da yine tartışmalı bir konu olur. Zira Türkiye’de şu an sizin de bildiğiniz gibi ardı arkası gelmeyen ve muhtemelen gelmeyecek yasaklamalar ve erişim engelleriyle uğraşıyoruz halk olarak. Öyle ki bu erişimlerin gerçek nedenleri de birer spekülasyon konusu ve bir sürü komplo teorileri var.
Bu örnek mesela toplum sözleşmesinin kullanıma açık olduğunun çarpıcı bir örneği olabilir. Henüz doğmadan imza attığımız bu sözleşme bir yerden sonra iradenin bizde olmadığı ve çoktan bu düzenin içindeki insanlar tarafından belirlenmiş lanet, kısıtlayıcı ve dolandırıcı bir sözde anlaşmaya dönüşmüş olabilir. Doğduğun konum da bu dolandırıcılığın derecesini belirleyecek asıl şey olabilir. Öte yandan, sonsuz bir özgürlük anlayışı zaten düşünülemez, Hobbes’un da insanoğluna kötümser bakış açısı bunun gerçekleşmemesinin en büyük destekçilerinden biridir. İnsanlar bu durumdayken, devlete verilen sınırsız yetki ve denetimsizlik ise Hobbes’un bu bakış açısını devlete, daha doğrusu hükümet çünkü devletin başına geçirilmiş yetkililerin sömürüsünden bahsediyorum biraz da, de yansıtılması gerektiği taraftarıyım. Özetle, kısıtlayanları da kısıtlamazsak günümüz Türkiye’sindeki gibi tablolar bir yerden sonra tuhaf bile gelmemeye başlar ve Türk toplumu olarak her şeye alışırız. Çünkü insan doğası buna eğilimlidir.