SOUL
Inside Out ve Up filmlerinin yönetmeni Peter Docter'den muhteşem bir yapım.
Pixar ilk defa bir Afro-Amerikan karakteri başrol yapıyor.
Kahramanımız Joe Gardner caz tutkunu bir ortaokul müzik öğretmenidir. Yıllarca babası gibi müzisyen olmak istemiş ancak hiçbir zaman istediği sonuca ulaşamamıştır.
Yine bir okul günü ders arasında yarı zamanlı öğretmenlik yaptığı okuldan tam zamanlı ve kadrolu öğretmenlik yapması teklifi gelir. Hayallerine dair istediği şey bu olmamasına rağmen teklifi geri çevirmez. Annesi de emeklilik ve düzen açısından bu teklifi kabul etmesi taraftarıdır.
Aynı gün eski bir öğrencisi tarafından hayranı olduğu sanatçı ile aynı sahnede çalma teklifi gelir. Joe heyecanlı şekilde uçarcasına yürürken bir kanalizasyona düşer ve yaşamı son bulur.
Sonrasında boyut atlayarak 'öteki taraf' ve henüz Dünya'ya gelmeyenlerin hazırlandığı 'ilk Dünya'ya ulaşıyoruz. Joe ile 22'nin yolları burada kesişir.
Yüzyıllardır Dünya'ya gitmekten ısrarla kaçan ve Abraham Lincoln, Mahatma Gandhi, Mother Terasa ve daha kimlerin çıldırıp da bir türlü parıltısını bulduramadıkları 22'yi Joe'nun bir umut hazır etmesi beklenir. Hepsinin kısaca geçtiği sahneler gerçekten çok hoştu.
22'yi Dünya'ya gitmeye ikna edemeyen Joe bir anlaşma yapıyor. 22'nin biletini alan Joe Dünya'ya, 22 ise orada kalmaya devam edecek. Parıltıyı ya da Dünya'daki amacı bulmak için yardımcı olacak bir alana gidiyorlar ve her şeyi deneyimliyorlar.
Sonuca ulaşamayınca kayıp ruhların, kendini işine kaptıranların, sanki orada değilmiş gibi olanların ruhlarının geldiği bir yerde insanları gizlice Dünya'ya gönderen birini bulmaya çalışırlar. 'Kayıp ruhlar' da oldukça dokunaklıydı.
Mini bir ayin ile Joe'nun Dünya'daki bedenine ulaşırlar ve o an çıkan arbedede Joe, 22 ile Dünya'ya düşer ancak olmak istediği yere değil, hastanede kucağında olan kedinin bedenine girer. 22 ise Joe'nun bedenine düşmüştür.
Bu durumu düzeltmek için o ruhun Dünya'daki bedenini bulmaları gerekmektedir. 22 ilk başta çok korksa da sonrasında andan keyif almaya başlar ve Joe'nun tanıdıklarıyla iletişimini çok güzel bir şekilde yeniler.
Filmin başından beri aranan 'parıltı', hayata dair bir amaç değil, andan keyif alabilme lüksüdür. Amaç uğruna birçok keyifli anın yok sayılmasına dikkat çekmeyi hedefleyen film, bunu çok iyi bir şekilde başarmıştır.
Joe, 22'nin öğrenmesine olanak sağlarken aslında kendisi de dışardan bakarak birçok şeyi fark etme olanağı bulmuştur.
Bu arada öteki tarafta işler karışmış, bir ruhun kayıp olduğunu fark eden görevli Terry, ruhu bulmak için Dünya'ya gelmiş ve bir şekilde onları diğer tarafa almıştır.
Ne olduğunu anlamadıkları bir anda Dünya biletini alan 22, anlaştıkları gibi biletini Joe'ya verir ve kayıp bir ruh olur. Joe ise o çok istediği sahneye çıkar, yoğun bir duygu yaşaması gerektiğini düşündüğü ve buna ulaşamadığı için hayal kırıklığı yaşar.
Sevdiği işi yaparken tutkulu ve kendinden geçmiş bir ruh olarak diğer tarafta gözünü açar ve 22'nin kayıp olduğunu öğrenerek, onu bulmaya çalışır.
Zor olsa da ona ulaşır ve yaşama korkusunu yenmekte yardımcı olur. 22 Dünya'da geçirdiği zamandan memnun kalmıştır ve az da olsa bunu ister. Joe giderken ona destek olur ve kimsenin yapamadığını yaptığı için Dünya'ya gitme hakkı verilir.
Yaşamın değerini ve her anın kıymetini bilen biri olarak tekrar hayatına döner.
Filmin ana karakeri ilk başta 22 olarak belirlenmiş ancak filmin çoğu öbür Dünya'da geçiyormuş. Durum böyle olunca Joe karakteri çıkmış.
Joe'nun mesleği de önce bilimadamı olacakmış ama herkese hitap edecek tutkulu bir iş olması için müzisyen olmasına karar verilmiş.
Motivasyon yüklemesi yapan bu filmi izlemekten büyük keyif alacaksınız.