Sözde Soykırım: 24 Nisan 1915'in Tarihsel Analizi

24 Nisan 1915 yılında yaşandığı düşünülen Ermeni Soykırımı hakkında yazı.

Siyaset tarihi, insanları tamamen birbirinden ayıran ve sivil halkın büyük acılar çekmesine neden olacak olayarla doludur. Aslında bakarsanız tam burada siyasetin yetersiz olduğu ya da yapılsa dahi bazı durumlarda çaresiz kaldığını açıkça görürsünüz. Bunlardan biri de Ermenilerin iddia ettiği (ki burada iddia kelimesi çok önemlidir çünkü kanıtlanmamıştır) 24 Nisan 1915 olayıdır. Bu olay, tüm dünya tarafından doğru olduğuna inanılan lakin asla belgelerin bulunmadığı bir katliam olayı olarak bilinir.

1915 yılı dünyada milyonlarca savaşın koptuğu ve Osmanlı’nın tamamen abluka altına alındığı yıllardan biridir. Hayatın çetin olduğu ve tüm düzenlerin yeniden yazıldığı bu zamanlarda Osmanlı’nın içerisinde bulunan çoğu topluluk birer birer Osmanlı bünyesinden ayrılmaya başlar. Osmanlı doğal bir devlet düzeninin peşinden gider ve toprağını, vatandaşını korumakla yükümlü olan bir devlet gibi içerisinde çıkan isyanları bastırmalı ve toplum yapısını korumalıdır. Tam da bu noktada Anadolu’da birçok karışıklığa ve ihanete yol açtığı açıkça bilinen topluluklar, cemiyetler ve taşkınlıklar ile Ermeniler öne çıkar.

İşte bu büyük savaş olan I. Dünya Savaşı’nın başlaması ve Osmanlı Devletinin itilaf devletlerine karşı Almanya’nın yanında savaşa girmesi, Ermeni komitecileri tarafından amaçları olan bağımsız Ermenistan’ın kurulabilmesi için büyük bir fırsat olarak görülmüştür. I. Dünya Savaşı’na kadar büyük ölçüde silahlandırılan Ermeniler, savaş başladığında vatandaşı oldukları Osmanlı Devletine karşı savaşarak bağımsız Ermenistan’ı kurmak amacıyla başta Rusya olmak üzere İtilaf devletleri ile işbirliği içine girmişlerdir. Osmanlı ordusunun Sarıkamış’ta yenilmesi ve arkasından İngiltere ve Fransa’nın Çanakkale’ye saldırmasına paralel olarak Ermeni komitecileri savaşan Osmanlı ordularını arkadan vurmak ve ikmal yollarını kesmek için harekete geçmişler ve silahlı isyanlara başlamışlardır. Ermeniler I. Dünya Savaşı’nın başlarında gönüllü birlikler oluşturarak Rus ordusuna katılmışlar ve vatandaşı oldukları Osmanlı ordusuna karşı savaşmışlardır. Doğu Anadolu bölgesinde Müslümanlara karşı toplu katliamlar yapmışlardır

Stratejik açıdan önem taşıyan Gelibolu Yarımadası’nda Müttefik çıkarmalarının tehdit riskini düşünerek Osmanlı makamları dahiliye Nezareti’nin 24 Nisan 1915 tarihli genelgesi üzerine, İstanbul’da Taşnak, Hınçak ve Ramgavar komitelerine mensup Ermenilerin tutuklandığını açıkça görürüz. İstanbul’da 240 Ermeni liderini tutuklamış ve bunları doğuya sürmüştür. Bu da demek oluyor ki ortaya atılan idiaalardaki gibi 24 Nisan tutuklamaları sırasında herhangi bir çatışma ve ölüm olayı söz konusu olmamıştır. Bu sürgün bir koruma amacı güder. Devlet içerisinde yaşayan düşmanları ayıklamak, bazı dost Ermenileri ayıklamak ve toprakları korumak amaçlı yapılan bu davranış savaş şartları altında olabildiğince korunaklı yapılmaya çalışılmıştır. Ermeniler yine de  bu olayları Medz Yeghern (büyük cinayet) ya da Aghet (afet) olarak adlandırır.

Durum böyle olmasına rağmen, Ermeniler tarafından tehcir kanununun çıkarıldığı tarih olan 27 Mayıs 1915 değil de, neden 24 Nisan tarihi “soykırım günü” olarak ilan edilmiştir? Hiç şüphesiz Ermenilerin 24 Nisan tarihini “soykırım günü” olarak ilan etmesinin temel sebebi, ülke içinde örgütlenmeyi sağlayan, yurt dışı bağlantıları ve işbirliğini yürüten lider kadronun bu tarihte etkisiz hale getirilmiş olmasıdır. Böylece amaçlarına ulaşma konusunda elebaşılık yapacak lider kadrodan büyük oranda yoksun kalan Ermeniler, bu durumu bir türlü kabullenememiş ve 24 Nisanı bütün dünyada “soykırım günü” olarak ilan ederek adeta bir sanal bellek ve sunî bir tarih yaratmışlardır. Ermenilerin 24 Nisanı, yani kendilerini bağımsızlığa götüreceklerine inandıkları lider kadronun tutuklanmasını tehcir olayından daha önemli görmeleri oldukça anlamlıdır.