Spec Ops: The Line: Beyler, Dubai'ye hoş geldiniz.

Orta Doğu’nun en gözde şehrinde bir savaş ve bu savaşa psikolojik bir yaklaşım.

Spec Ops: The Line üçüncü şahıs kamera oynanış tarzıyla beraber bizlere macera, aksiyon, duygu ve korku dolu anlar yaşatırken bir yandan politik eleştirilere yer veriyor. Post apokaliptik (kıyamet sonrası kurgu) örneğini başarılı bir şekilde sunan oyunlardan birisi olmakla beraber müzik seçimleri ve zengin hikâyesi ile gerçekten başarılı bir oyun.

Yılına göre oynanış mekaniği ve yapay zekâsı ortalamaydı ancak günümüzde oynayan birisi için biraz sırıtabilir. Oyunun hikâyesi sizleri öyle içine alacak ki bu durumdan pek etkilenmeyeceksiniz. Zaten çıktığı dönemde hikâyesi sayesinde aldığı eleştiriler oldukça olumlu yöndeydi.

Oyunda savaşın ne olduğunu, neler getirdiğini, kişiyi nasıl bir sorumluluğa ve zor durumlara sokabileceği gibi birçok unsurla savaşın gerçek yüzünü görüyoruz. Oyun geliştiricisi Yager Development, oyunun geliştirilmesine 2007 yılında başladı, Joseph Conrad'ın 1902 yılında yayınlanan Heart of Darkness romanı (Romandaki olaylar Afrika’da geçerken, Spec Ops: The Line Dubai’de geçiyor) ve 1979 yapımı Apocalypse Now filminden etkilendiklerine açık bir şekilde dile getiriyorlar.

Deadpool yazımdaki o üzücü haberi burada da vermek durumundayım, maalesef ki geçtiğimiz günlerde oyun Steam'den kaldırıldı. Şimdi hikâyemiz ne anlatıyor gelin ona bakalım.

Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) Dubai kentinde, şiddetli toz fırtınaları başlamıştır. Dubai'nin politikacıları ve zengin isimleri bu durumu önemsiz göstererek sayısız vatandaşı geride bırakırlar ve gizlice bölgeyi boşaltırlar. Afganistan'dan evine dönen, madalyalı fakat travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) yaşayan Albay John Konrad komutasındaki " The Damned (Lanetliler)" olarak bilinen 33. Tabur, fırtınalar başladığında bölgede bulunuyordu.

Konrad, birliğini bölgeye yardım çalışmaları için yönlendirdi, ancak ABD hükümeti tarafından şehri ve mültecileri terk etmesi emredildiğinde tüm birliğiyle birlikte bölgeyi terk eder. Fırtınalar o kadar şiddetlenirki Dubai kilometrelerce tozla kaplanır ve uydu gözetimi, iletişim, hava yolculuğu ve güçlü radyo yayınları dışında her şeyi engeller.

Bu süreçte 33. tabur düzen sağlamaya çalışmaktadır. Dubai'den gelen son haberleşmede 33. Tabur'un binden fazla sayıda sivilden oluşan bir grubu şehir dışına çıkarmaya çalıştığı belirtilir. Grup bir daha görülmez ve kısa bir süre sonra BAE, Dubai'yi yasak bölge ilan eder. Şehre tüm girişler yasaklanır, 33. Tabur ihanetle suçlanır ve şehir haber alınamaz hâle gelir.

Oyunun başlamasından iki hafta önce gizemli bir radyo sinyali toz duvarını aşmaktadır. Bu mesaj gayet kısadır: "Ben Albay John Konrad, Birleşik Devletler Ordusu. Dubai'nin tahliyesi tamamen başarısızlıkla sonuçlandı. Ölü sayısı çok fazla." Birleşik Devletler ordusu keşif yapmak için gizlice üç kişilik bir Delta Force ekibi göndermeye karar verir. Ekip, Yüzbaşı Walker, Teğmen Adams ve Çavuş Lugo'dan oluşan bu ekibin görevleri, Konrad'ın ve hayatta kalanların durumunu teyit etmek ve ardından telsizle tahliye için haber vermektir.

Walker, Adams ve Lugo fırtına duvarını aşarak Dubai'nin öbür taraflarına doğru yaya olarak ilerlerler. Daha sonra İsyancılar olarak adlandırılan bir grup silahlı hayatta kalanla temas kurarlar. İsyancılar "Lanetlenmiş" 33. birlikten geriye kalanlarla yeniden çatışmaya girmiş ve 33. birlikten bir manga askeri esir alarak "Yuva" adlı eski bir otele götürmüşlerdir.

Yolculuklarının geri kalanı boyunca ekip, bir zamanlar Afganistan'da 33. birlikle birlikte görev yapan ve şimdi onlar adına konuşan eski bir gazeteciden DJ'e dönüşen Radioman'ın ev yapımı hoparlörden yaptığı yayınları dinler. Bu yayınlar Radioman'ın enteresan konuşmaları ve yaptığı müzik yayınlarından oluşmaktadır. Yolculuk ilerledikçe, ekip Dubai'de önceki aylarda neler olduğuna dair kanıtlar bulur.

Anladığımız kadarıyla, Albay Konrad artık bir dengesizdir ve 33. Tabur, tahliyenin başarısız olmasının ardından, görünüşe göre hayatta kalanlara hükmetmek için işgalci bir güç olarak Dubai'ye geri dönmüştür. Kısa süre sonra, halkı sindirmek için sivillere karşı giderek daha sert zulümler işlemişlerdir.

33'ün unsurları protesto amacıyla Konrad'a karşı bir darbe düzenleyerek Sürgünler'i oluşturdu. CIA'in Grey Fox ekibi Konrad'ın şehirdeki eylemlerinin kanıtlarını ortadan kaldırmaya çalışmak için gönderilmiştir ve dikkat dağıtmak için hem Konrad'a sadık olan 33. Tabur'a hem de Sürgünler'e saldırmaları için İsyancıları organize ediyordu.

Ölüm mangaları tarafından gerçekleştirilen barbarca yakma, işkence ve infaz eylemleri şehrin her tarafında yaygın bir hâldedir. Konrad'ın erdemine karşı artık açık kanıtlar olmasına rağmen, Albay Konrad bir keresinde savaş sırasında Kabil'de baş karakterimiz Yüzbaşı Walker'ın hayatını kurtarmıştır. Bu durum Walker'ı Konrad lehine ön yargılı hâle getirir.

Eğer insanları ölüme terk etmek anlamına geliyorsa, emirlere uymaya değmez Lugo.

Walker ve ekibi, Yuva'nın mültecilerinin bir sadık 33. müfreze tarafından toplandığını görür. Barışçıl bir şekilde müdahale etmeye çalışırlar, ancak askerler onları CIA ajanları sanır ve çatışmaya başlarlar. 33. birlik ağır kayıplar verir ve çok sayıda sivil tutsakla birlikte geri çekilir.

Amerikalı dostlarının öldürülmesinden rahatsız olan Lugo ve Adams, Walker'ı Dubai'den ayrılmaya ve komutanlıkla temasa geçmeye çağırır. Walker hayatta kalanları tahliye etmek ve Konrad'ı bulmak umuduyla daha fazla araştırma yapmakta ısrar eder. Walker'ın bu kararı onları çok başka yerlere götürecektir. Konrad'ı bulma yolunda önlerine çıkacak sayısız engel ve zor seçimler olacaktır.

Oyunun 4 farklı sonu vardır ancak 6 farklı eylemde bulunulabilir. Bu oyuncunun inisiyatifine kalmıştır.