Stoacı Felsefede Cesaret Erdemi 

Cesaret; Stoacılıkta bilgelik, ölçülülük ve adalet ile birlikte dört büyük erdemden biridir ve Stoacı felsefenin ayrılmaz bir parçasıdır.

Cesaret, Stoacı felsefedeki bilgelik, ölçülülük ve adalet ile birlikte dört büyük erdemden biridir ve felsefenin en önemli özelliklerinden, hatta olmazsa olmazlarından biridir. Epiktetos, Seneca ve Marcus Aurelius gibi büyük Stoacı bilgelerin hepsi cesaretin önemine büyük ölçüde değinmiş ve aynı zamanda hayatlarında da bunun örneklerini göstermişlerdir. Epiktetos cesaret ile ilgili şu sözleri söylemiştir; “Cesaret, korku uyandıran şeyleri küçümseyen bir tavırdır; dehşetin güçlerine ve özgürlüğümüzü boyunduruk altına almak isteyen her şeye yukarıdan bakar, meydan okur ve onları ezer.” Buradan da anlaşıldığı gibi cesaret; özgürlüğümüzün teminatı ve koruyucusudur. Ancak cesaret dediğimizde neyden bahsettiğimizi de kavramak gerekir, bunun için de Aristoteles’in Büyük Etik eserinde cesaretle ilgili söylediklerine bakalım; “Profesyonel bir asker, savaşta deneyimsiz olanlara cesur görünebilir, çünkü onlar tehlikeleri abartma eğilimindedir, oysa profesyonal askerler savaşta birçok yanlış alarmın olduğunu bilir. Ancak profesyonel askerler, tehlike onları çok fazla zorladığında ve sayı ve ekipman olarak yetersiz olduklarında korkmaya başlayabilirler.” Bu örneği hayata uyarladığımızda Aristoteles’e göre cesaretin şartlar el verdiğinde gerekeni yapmaktan fazlası olduğunu, elinde yeterli güç olmamasına ve şansın senden yana olmamasına rağmen adım atmak olduğunu söylemek mümkün. 

Bana kalırsa günümüzde ne yazık ki Stoacı felsefe oldukça yanlış anlaşıldığından cesaret erdeminin de değeri ayaklar altına alınmıştır. Oysa Stoacı felsefede cesaret, tehlike karşısında bir savaş çığlığı değil, daha sofistike ve kapsamlı bir erdemdir. İçinde, neyin korkmaya değer olduğunu ve neyin mücadele etmeye değer olduğunu anlamayı, zekayı, vicdanı ve mantığı ölçülü bir şekilde kullanmayı içerir. Fiziksel gücün getirdiği hayvani güdüye verilen bir isimden çok daha fazlasıdır, hatta zaman zaman özgürlüğe açılan bir kapıdır. Ahlaki ölçülülüğü, fiziksel ve manevi tehlikelere karşı göğüs germeyi, mücadele etmeyi, ikilemleri, kişisel korkuları ve toplumsal baskıyı kapsar ve zihinsel dayanıklılıkla doğrudan bağlantılıdır. Stoacı cesaret; affedebilmeyi, özgüveni, çalışma motivasyonunu, paylaşabilmeyi, duyguları ölçülü bir şekilde yaşayabilmeyi öğütler ve bunlardan kaçınmamak gerektiğini savunur ve bunun tam tersi olan korkaklığı yüzleşilmesi gerekenlerle yüzleşmemek, ahlaki ikilemlerden kaçınmak, kişisel çıkarlar için adaletsiz olmak ve bireysel zorluklara göğüs germek gerektiğinde kaçmak olarak tanımlar. Tüm bunları özetleyecek olursak, yetersiz de olsa şunu söylemek mümkündür; cesaret, erdemli bir hayat sürmek uğruna ne olursa olsun doğru yolu seçebilme gücüne sahip olmaktır. 

Cesaret Erdemini Hayata Geçirmek 

Elbette erdemler ile ilgili konuşmak oldukça kolaydır. Tüm insanlar varoluşları gereği hayatları boyunca hatalar yapar ve kimi zaman erdemlerden uzak yollarda vakit harcarlar. Elbette ki hatasız yaşamak mümkün değildir, hiçbir Stoacı filozof da hatasız, mükemmel bir bilge olarak hayatını sürmemiştir. Ancak teorik bilgilerden alabildiğimizi almak, ve bunları olabildiğince hayata uyarlamak insanın yapabileceği en doğru şeydir. Hiçbir hatanın ve yanlış kararın erdem yolunun önünde bir engel olmasına izin vermeyip, Stoacıların da söylediği gibi her engeli yeni bir yol olarak görmek ve hatalardan ders çıkararak yola devam etmek en doğru seçenek olacaktır. Bu erdemin hayatımızdaki yansımaları da sorumluluklarımızı anlamak, bunlara kararlılık ve motivasyon ile yaklaşmak, prensipli ve ahlaklı bir hayat yaşamak ve duygusal zayıflıklarımız üzerine çalışıp onlar üzerinde kontrol sahibi olabilmeyi, yani duygularımızın kölesi değil sahibi olmayı öğrenmek olacaktır. Bunun için yapılabilecek en önemli şeyler ise korkuların üzerine gitmek ve onların ne kadar anlamsız olduğunu fark etmek, bununla birlikte konfor alanından çıkmak için hedeflere özgüvenle mantık ışığında ilerlemek ve sık sık meditasyon yaparak duygularımızı ve öz benliğimizi tanımak olacaktır.  

Unutmayın, Stoacılık sosyal medyanın ve popüler kültürün gazabına uğramış, yeni nesil temelsiz ve bana göre toplum için zararlı düşüncelerin daha sofistike görünmesi için yanına süs olarak koyulmaya çalışılan bir felsefedir ve çoğu zaman Stoacı felsefenin tam tersi olan şeyleri üzerine yapıştırır dururlar. Bu yüzden şunu söylemekte fayda vardır; hepimiz birer insanız ve Stoacı filozoflar her zaman sevdiklerimizden yardım isteyebilmeyi, duygularımızı paylaşabilmeyi ve onları özgürce yaşayabilmeyi öğütlemiştir. Stoacılık; doğayı derinlemesine anlayıp tamamen ona uygun yaşamayı hedefler, ve bizim doğamız üzüntüyü, korkuyu ve endişeyi de kapsar. Önemli olan onların kontrolü altından çıkıp ölçülü bir hayat yaşayabilmektir. Bu yüzden yapılabilecek en cesur davranışlardan biri de ihtiyaç olduğunda yardım isteyebilmek, aynı zamanda herkese, ama herkese olabildiğince yardım edebilmektir. Stoacı cesareti benimsediğimizde, hem kendimizi güçlendiririz hem de çevremizdekilerin kendi hayatlarındaki zorluklarla daha özgüvenli ve güçlü bir şekilde yüzleşmeleri için ilham veririz. En büyük erdem doğayı sevmek, sevgiyi paylaşmaktır ve cesaret de bunun için eşsiz bir yoldur.