Sürgün Hikayeleri: Yaşlığıma Toyalmadım, Vatanıma Doyamadım

Yabancılar evlerinize gelecek, hepinizi öldürecekler ve "Biz suçlu değiliz," diyecekler. Kırım Tatarlarının yürek burkan sürgün hikayesi.

#1 Kırım Tatarları

Yıl 1944, 17 Mayıs'ı 18 Mayıs'a bağlayan gece yarısı... Pek çok sürgün hikayesinde olduğu gibi, Kırım Sürgünü de bir gece ansızın kapıları yumruklanan, hakaret ve bağrışlar eşliğinde evlerinden silah zoruyla çıkarılan insanların yürek burkan öyküsü.

Stalin Rusyasının askerleri bir gece ansızın Kırım Tatarlarının evlerine giderek kapılarını çalmış ve hepsini meydana toplayarak hayvan vagonlarına istiflemişti. Kadın, çocuk, hasta, yaşlı, sakat, kundaktaki bebek... Yaklaşık 423 bin Kırım Tatar'ı o gece acımasızca yuvalarından edildi. Üstelik suçları "Sovyetler Birliği'ne ihanet(!)" olan bu insanların cephede Nazi Almanyasına karşı savaşan 50 bin genci vardı.

20 günü aşkın bu çileli yolculuk sırasında insanlar temel ihtiyaçlarının çoğundan yoksun bırakıldı. Öyle ki vagonda hayatını kaybedenler trenler durdukça aşağı atılıyor ve yola devam ediliyordu. Açlık, susuzluk, hastalık... Uygunsuz yaşam koşulları yüzünden anneler kundaktaki bebeklerinin, çocuklar ise anne ve babalarının cansız bedenleriyle günlerce aynı vagonda kalmak zorunda kaldılar. Kayıp öylesine fazlaydı ki yolculuğun sonunda başlangıçta tıklım tıklım olan vagonların yarısı boşalmıştı. Kırım Tatarları bu sürgün sırasında 195 bin insanını kaybetti.

Özbekistan, Kazakistan, Sibirya, Tacikistan gibi ülkelere sürgün edilen bu insanların ne yazık ki çileleri sona ermedi. Maddi açıdan sıkıntı yaşadılar ve köle gibi çalıştırılarak salgın hastalıklar ve yetersiz beslenme yüzünden hayatlarını kaybetmeye devam ettiler.

Öte yandan Arabat Köyü'nde ise Kırım Tatarları bir gemiye doldurularak Karadeniz açıklarına gönderildi. Stalin Rusyası için sözde tehlike oluşturan bu insanlar kasıtlı bir şekilde gemileri batırılarak Karadeniz'de ölümlerine terk edildi.

1965 yılında vatanlarını yalnızca "turist" olarak ziyaret etmeye izin verildi, 1986'da ise Sovyetler Birliği yayınladığı deklarasyon ile Kırım Tatarlarına haklarının ve itibarlarının iade edildiğini duyurdu ancak yalnızca sözde bir iadeydi bu. 1989 yılında ana vatanlarına toplu dönüş yapmaya çalışan Kırım Tatarları pek çok engel ile karşılaştı ancak pes etmedi ve yaklaşık 250 bin insan vatanına dönebildi. Ne yazık ki 2014 yılında Kırım, Rusya tarafından tekrar işgal edildi.

Tarih tekerrür etmeye devam etti, Kırım Tatarları kendi vatanlarında hor görüldü, işkenceye maruz kaldı. 21 Kırım Tatar'ı kaçırıldı, bazılarının işkence edilmiş cestlerine rastlandı. Kırım Tatarlarına maddi ve manevi yaptırımlar uygulandı, dini ve milli bayramlarının kutlanmasına izin verilmedi; toplantı yapma, bir araya gelme hakları ellerinden alındı. Önderleri topraklarından sürüldü, geri dönüşleri yasaklandı. Kısacası atalarının talihsiz miraslarını küçük omuzlar taşımaya devam etti.

"Sabah namazında aniden geldiler, kapıları tekmelediler. Bizi uyandırdılar, tüfeğin ucuyla ite kalka kaldırdılar. Yanımıza hiçbir şey almamıza izin vermediler, hiçbir şey de söylemediler. Biz, bizi öldürecekler sandık. Babam evde yoktu, onsuz gitmek zorunda kaldık. Trende askerler bir çuval kuru ekmek verdi, sadece çocuklara yetti..."
"Yolda hamile kadınlar vardı, doğum yapacakları vakit etrafını çarşafla kapadılar. Bazıları oracıkta öldü, bazıları hayatta kalmayı başardı. Bizim yaşadıklarımızı Allah kimseye yaşatmasın. Tren durduğunda su almaya inen insanların bazıları trene yetişemiyordu. Tren onları orada bıraktı gitti, Allah bilir o insanlara ne oldu. Bir insanın bunları başka bir insana yapması imkansızdı..."
"Annem yemek yemediği için sütü kesildi. Açlıktan bir ayda üç kardeşim gözlerimizin önünde öldü..."

"Baştanbaşa bütün dünya, bir damla kanın yere dökülmesine değmez," demiş Sadi Şirazi, ne de güzel söylemiş!

İnsanın insan gibi yaşadığı, çocukların yalnızca sevinç çığlıkları attığı, güçlülerin güçsüzleri hor göremediği bir dünyada yaşayabilmek ümidiyle.


Aşağıya her dinleyişimde tüylerimi diken diken eden, 2016 yılı Ukrayna Eurovision şarkısını bırakmadan edemeyeceğim. Ukrayna'ya birincilik getiren 1944 isimli şarkının nakaratı Türkçe olup Jamala tarafından Kırım Türklerinin hikayesi anlatılmaktadır.

"Yabancılar geldiğinde evlerinize gelecek

Hepinizi öldürecekler ve diyecekler ki 'Biz suçlu değiliz'

Aklınız nerede?

İnsanlık ağlıyor.

Tanrı olduğunuzu sanıyorsunuz ama herkes bir gün ölür.

Ruhumu geri almayın, ruhlarımızı..."