"Takıntı Üzerine" - Freud

Freud ve "Takıntı Üzerine" kitabının incelenmesi.

Freud “Takıntı Üzerine” ismini verdiği kitabında bir hastasıyla olan seanslarındaki görüşmelerden aktarımlarda bulunmuştur. Hastasının obsesif nevrozlarını, bunların nedenlerini, hastanın görüşmeler esnasında paylaştıklarından bahsederek psikanalitik yaklaşımıyla incelemiştir. Freud’un bu kitabında bahsettiği hastasının başından geçenleri anlatmasıyla birçok tespitte ve açıklamalarda bulunmuştur. Freud’a hastanın babası ile olan bağı, korkuları hakkında başvurması ile aslında altında yatan onlarca sebebe erişmek mümkün olmuştur. Hasta babasıyla olan bağlarının çok kuvvetli olduğunu, onu çok sevdiğini ve onun başına bir şey gelmesinin korkusuyla yaşadığını belirtmiştir. Babasını kaybedeceğini düşündüren durum ise onun birisiyle evlenmesiydi. Bu iki bağlantısız konuyu birbiriyle ilişkilendirmesindeki sebepleri düşünmek gerekliydi. Hastanın tek korkusu bu değildi elbette. Yapmak istemediği herhangi bir konuda yapmadığı sürece çevresindekilerin zarar göreceğini düşünerek yaptığı daha birçok şey bulunmaktaydı. Hasta aynı zamanda zihninde bilinçaltının etkisiyle farklı kavramları birleştirerek günlük hayatında da bunun yansımalarını yaşamaktadır. Hasta her görüşmede farklı anılarından bahsederken aynı zamanda zihninin derinliklerindeki düşünceleri de açığa çıkartmaktadır. Freud’un topografik kuramını içeren bilinç öncesi ve bilinçdışı kavramlarını da bu konuda bağlantılı görmek mümkündür.

Freud, kuramının temel objesi olarak cinselliği belirtmiş ve çocukluk çağına vurgu yapmıştır. Nevrotik bozuklukları da çocukluktan kalan cinsel doyumsuzluğa bağlayarak açıklamıştır. Temelde yine cinsel tecrübelerle, baskılanmış özyaklaşım kavramlarıyla açıklasa da sonrasında farklı unsurları da göz önünde bulundurmak gerektiğini açıklamıştır. Bu durumlarda hastayı ve yaşadıklarını da değerlendirirken farklı unsurları da göze almıştır. Hastanın aktarımlarına dayanarak inceleme yaptığında aslında hastanın bilinçaltında yatan düşüncenin babasının ölmesinin isteği olduğunu vurgulamıştır. Babası hakkında hastanın yaptığı açıklamalara dayanarak da babasının hastayı dövdüğünü, ona kötü hissettirecek davranışları olduğunu kestirmiştir. İlerleyen seanslarda bu konu kapanıp başka konular hakkında hastayla aktarımlar yapılmaya devam etmiştir. Hastanın günlük yaşamında hala bazı zamanlarda babasının yaşadığını düşündüğü anlaşılmıştır. Yine bazı zamanlarda hasta babası gibi davranışlar sergilediğini ve bunu bilinçsizce yaptığını açıklar şekilde aktarımlarda bulunmuştur. Bunun yanı sıra hastanın babasının ölümünden sonra yaşadığı bir cinsel deneyim sonrasında kurduğu cümlede hazzın büyüklüğü ile babasının ölümünü doğru orantılı algıladığı görülmüştür. Kitap boyunca bazı noktalarda önemli detaylar fark edilmiş ve ölüm ile hazzı orantılı tutmasından da yola çıkarılarak geçmişte yaşadığı durumu şu ana da atfettiği sonucuna ulaşılmıştır. Freud bu durumu açıklarken hastanın çocukken yaptığı mastürbasyon sonrasında babasından gördüğü olumsuz tepkileri bağdaştırdığını ve şu anda da hayatında bu andan izler taşıdığını vurgulamıştır. Hasta babasının ölümünden sonra yapmış olduğu mastürbasyon sonrasında da kendini kötü hissederek tövbe etmiştir ve yaşadığı keyifli anlardan sonra da mastürbasyon yapma isteği doğduğunu fark etmiştir. Hastanın farklı kavramları birbiri ile bağdaştırdığı durumuna göz attığımızda ise fare kavramını para ile bütünleştirdiği görülmektedir. Bu fare kavramı derinlemesine incelendiğinde hasta fare kavramını birden çok şekilde algılayıp kullanıyordu. Para, erkek cinsel organı, hastalık taşıyıcısı gibi farklı kelimelerle sembolize etmiş ve cezalandırıcı bir unsur olarak görmüştür. Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda hastanın obsesif nevrozlarının olduğu kaçınılmaz bir gerçek olarak ortadadır. Obsesif nevrozlar açıklanırken kullanılan bazı benzetmeler bulunmaktadır. Bu benzetmelerden birisi rüya benzetmesidir. Tıpkı rüyalar gibi anlamsız bir motif olarak öylece dururlar diyerek nitelendirilmiştir.

Kitabı göz önünde bulundurarak Freud ve bakış açısını incelediğimizde psikanalizin temelini oluşturan bilgileri ve görüşleri olduğunu söylemek mümkündür. Kitapta da değindiği gelişim dönemlerinin önemini psikanalitik gelişim kurallarından inceleyebiliriz. Freud’un egonun gelişimi olarak gösterdiği oral dönemin olduğunu, süperegonun gelişimi kısmında da fallik döneme vurgu yaptığı görülmüştür. Oral dönemde haz bölgesini ağız ve emme yoluyla ilgili kavramlar, fallik dönemde ise cinsel organlar ve mastürbasyon kavramları oluşturmaktadır. Topografik kuramında da id, ego ve süperego kavramlarını bilinçdışı, bilinç ve bilinçöncesi kavramlarıyla bağdaştırmıştır. Farkında olunmayan algı, düşünce olarak id açıklanmış, kısmen farkındalıkta ego ve ide sansür koyan kavram olarak da süperego gösterilmiştir. İnsanların doğuştan getirdiği id haz odaklıdır, içgüdüseldir. Oral dönemde idin baskınlığı yüksektir ve kişilik gelişiminde oldukça etkilidir. Bu nedenle yetişkinlik hayatında ortaya çıkan nevrozların da sebepleri ide bağlıdır görüşü savunulmaktadır. Freud süperegonun ide karşı oluşturduğu savunma mekanizmasının ve engellenmiş hazzın ilerdeki ruhsal bozukluklara sebep olduğu görüşünü benimsemiştir. İncelemiş olduğumuz kitapta da görüldüğü gibi yaptığı seanslarda, hastasının aktarımlarına karşı yaptığı tespitlerde psikanalitik kuram çerçevesini görmek mümkündür. Hastanın yaşadığı nevrozun etkilerinin çocukluk dönemine ait kalıntıları olduğunu ve bunların dışavurumunun seanslarda gerçekleştiğini düşünmektedir. Bu tip nevrozların saplantılı düşünceler olduğunu ve gelişimsel evrelerin incelenip geçmiş yaşantılarla bağlantılar kurulması gerektiği görüşünü savunmaya devam etmektedir.