Tatmin Olmayan Ebeveynler

Anne ve babalarımız kimin istek ve beklentilerini önemserler? Çocuklarının mı? Kendilerinin mi? Toplumun mu?

Ebeveynler, kendimizi bildiğimizden beri gerek çocukluğumuz, gerek gençliğimiz ve hatta yetişkin olsak dahi bizim için neyin iyi veya kötü olduğunu söylemektedirler. Bu hakka elbette sahiptirler ve elbette hayattaki belki de en önemli varlıkları olan çocuklarını düşünürler. Bizlere de anne ve babalarımız her zaman hakkımızda en iyisini bilir ve isterler düşüncesi aşılandığından dolayı kendi isteklerimiz ile ebeveynlerimizin istekleri arasında kaldığımızda tercihimiz zor olsa ve içimizde çatışma yaşasakta zaman zaman günün sonunda onların söylediklerini, istek ve beklentilerini yerine getirmiş oluruz çünkü hayatta en çok güvendiğimiz insanlar olduklarından ve içten içe yanılmayacaklarını bildiğimizden onlara inanmayı, mutlu olmalarını seçeriz. Peki ya onlar çocuklarının mutlu olmalarını ne kadar tercih etmektedir?

Nasıl ki biz insanlar birbirinden farklı varlıklarsak tıpkı her ebeveynlerde bir o kadar farklı ve birbirlerinden ayrılırlar. Özellikle yaşamaya devam ettiğimiz müddetçe, yaşımız kaç olursa olsun maalesef asla yaptıklarımızdan tatmin olmayan ebeveynlere sahip olabiliriz. Peki sahiden bazı ebeveynler her zaman ve koşulda önceliği olan çocukları olduğumuz bizleri mi, kendilerini mi yoksa toplumu mu düşünürler?

Her şeyden önce insan, kişiden kişiye değişmekle beraber az dahi olsa bencilliği içinde barındıran bir varlıktır. İnkar etsek bile yeri geldiğinde, durum ve şartlar dolayısıyla tam anlamıyla bundan soyutlanmayı başaramamış eylemler sergileyebiliriz. Hepimizin verdiği hayatta kalma mücadelesinin özünde bile kendimizi düşündüğümüz anlamı çıkmaz mı? Anne ve babalarımız da insanlardır ve bencillikte doğal olarak onların varoluşlarında da bulunmaktadır. Tabi burada önemli olan bunun ne dozda olduğudur. İlk olarak şunu unutmamız gerektiğini düşünmekteyim; kimseden, ebeveynlerimizden ve kendimizden çok fazla beklentilerimiz olmaması gerektiğidir. Belki fazlasıyla klişedir ama herkesin hataları, yanlış tercihleri ve davranışlarının olması normaldir. Sonuçta insan hata yapan, düşen, ayağa kalkan, yeniden hatalar yapan bir canlıdır ve yaşamaya devam ettiği müddetçe ise bu öğrenme süreci devam etmektedir. İşte tam bu noktada bazı ebeveynlerimiz, bu öğrenme sürecinin yalnızca çocuklar ve gençler için olduklarını, kendilerinin ise yaşlarındaki sayının bizlere nazaran daha fazla olmasının verdiği avantajla tamamladıklarını düşünmektedirler. Bu durum ise yine bazı insanlar için geçerlidir ve zamanı gelince maalesef herkesin bir noktada arkasına sığınacağı bahane haline dönüşebilir.

Gelişen ve değişen bir dünyada yaşıyorken insanın öğrenme süreci nasıl sonlanabilir? Kişi, toplumsal bir konuma ulaştığında, hayatta katettiği yeni aşamadan dolayı bir anda kendini çevresindekilerden ve bizzat yetişkin olmuş olan kendi çocuklarından dahi merdivenin üst basamaklarında görebilir ki? Her daim tek bir taraf haklı olabilir mi?

Peki ya inanıp, güvendiğimiz ve derin bir bağla bağlı olduğumuz, hiçbir noktada bizden beklentilerini karşılayamadığımız, yaptıklarımızdan, başarılarımızdan tatmin olmayan bir ebeveyne sahipsek... Hayatımızın en önemli, merkezine koyduğumuz anne ve babalarımızı, çocukluğumuzdan süregelen zamanda bir kere bile takdirlerini toplayamamış, bir kere saygı uyandıramamış ve memnun edememişsek elde ettiğimiz başarının, yaşadığımız mutluluğun ne kadarını içimizde tam anlamıyla hissedebiliriz?

Hepimizin bildiği gibi yaşça bizlerden büyüklerimizin her zaman haklı olduklarını, en doğruyu bildiklerini çünkü yaşam tecrübeleri olduğundan ve başlarından oldukça fazla şey geçtiklerinden dolayı onların sözlerini feyz almamız ve onlara güvenmemiz gerektiği söylenmiştir. Özellikle ebeveynlerimiz için. Onlar sorgulanamazlar. Yaptıkları ve söylediklerinden şüphe duyulmasın isterler ama her ne kadar onların çocukları olsak dahi en başta birer insan olan bizler, onlardan en az birkaç noktada mutlaka ayrılırız. Mutluluğa yüklediğimiz anlam, hayatta sevdiğimiz-sevmediğimiz her ne varsa, birlikte vakit geçirmeyi tercih ettiğimiz insanlar bile bir o kadar farklıyken özellikle yaşadığımız zaman aralığı içerisinde ise dünya bu kadar değişime uğramışken nasıl oluyorda ısrarla hepimizin aynı olmasını bekleyebilmekteler?

Çocukluğumuzdan beri bizlerin gelecekte iyi birer yaşam sürmesi, iyi bir insan olmamız ve takdir görerek onaylanan bir birey haline getirmek için mücadele vermiş olan ebeveynlerimiz için bizlerin neler hissettiği ve istediği bu süreçte ne kadarı kendileri açısından önemli olmuştur? Bu noktada eğer onların isteklerine karşılık verince her şey sorunsuz ilerlerken aksini yaptığımızda ise ne yazık ki çatışmalar meydana gelir.

Büyüyüp sorgulamaya başlarız ve kendimizi bulmaya çalıştığımız sürecin sonunda hayatta nasıl ilerlemek istediğimize dair kararlara vardığımızda ailemiz ile olan iletişimimiz ve ilişkimizde ne yazık ki bazı sorunlar oluşmaya başlar ve araya soğukluklar girer. Onlar için önemli olan bizler değil miydik? Bizim mutlulğumuz. Eğer mutluluğun anlamı hepimiz için farklı şeyler ifade ediyor ve birbirimizle ortak payda da buluşamıyorsak bir suçlu ve kötü birini mi aramalıydık? Ve bu suçlu her daim biz küçükler mi olmalıydı? Onların mutluluğa yüklediği anlam bizler için aynı şeyi ifade etmiyor aksine mutsuz ediyorsa neden her iki tarafı çözülemez bir karmaşa içinde kalmaya bırakırlardı? Neden her zaman empati kurup anlamaya çalışan tek taraf vardı?

Değişen ve gelişen dünyada ne yazık ki bu sürece ayak uyduramayan, çağın dinamiklerini anlamak istemeyen, her konuda seçimlerimize karşı çıkan, herkes tarafından takdir edilip, başarılı bir birey olsak dahi onlar için bunların karşıladığı anlam farklı olduğundan dolayı başkalarının başarıyla alkışladığı seni, tam aksi olarak görebilirler. Onların kabul ettiği başarılarımız yoksa eğer, maalesef hiçbir zaman takdir göremeyebiliriz. Onlar için önemli olan bizim ne istediğimiz değil, kendilerinin ve toplumun ne istediğidir. Bizi mutlu edenin ne olduğu değil, toplumun mutluluk için yüklediği anlam önemlidir. Kısaca kendimiz değil, toplumun bizden olmamızı istediği kişi olmamız önemlidir.