Tek Bir An
şehirlerarası otobüsler, bilinçsiz düşünceler, anılar bütünü...
Uzun bir otobüs yolculuğunda cam kenarına oturmak isteyen insanların daha özel olduğunu söylerdi. Onlarca kez sorardım “Neden?” diye fakat ne bir yanıt verirdi ne de her zaman takındığı o yüz ifadesiyle bakardı yüzüme. “Su, su… abla su alır mısın?” diyen esmer tenli bir erkek çocuğu yaklaştı yanıma. Bu “alır mısın?” bir rica mıydı yoksa yalvarış mıydı anlamayaraktan “Sağ ol.” dedim ona. Israr etmeye lüzum görmedi ve gitti. Çocuk, aklımda onlarca “acaba” ile bırakırken beni, kırmızı koltuğuma rahatsızca yaslandım. Sırt çantamı sağ köşeye aldım ve onun ceketini çantamın üstüne serdim. Düğmeleri kopmaya yüz tutmuş ceketi giyecek bir soğuk yoktu hatta hava oldukça sıcaktı. Farklı bir Karadeniz şehri terminalinde durduk bu sıcak havada ve kimse yoktu terminalde. Eskisi kadar otobüslere binmiyorlardı insanlar, malum fiyatlardan lüks olan bir şeydi bu. Karşı koltuklarda onunla otursak biraz ekonomiden konuşurduk. Geçenlerde mecburen taksiye bindim, taksici abi hızlıca memleketimden girip siyasetten çıkmıştı. Herkes ne çok biliyor, diye geçirmiştim içimden. Bu her şeyi bilme hâli, zihnimde bir karmaşaya neden oluyordu. Daha sonra bir gürültü olup korkutuyordu beni. Çok korkutuyordu. Her şeyi bildiğini sanmak zehirdir diye ısrar ederdim, ona. Elbette bu bir zehirdi ve bu yüzden toplumca panzehir arar hale gelmiştik. Ya da aramıyorduk, bilmiyordum. Ben hiçbir şeyi bilmiyordum. Düşüncelerimi susturmak istercesine ani bir frenle durdu otobüs, ekrana bakmaktan midem bulandığı için daha da kötü hissettim kendimi. Derin bir nefes aldım, Türk Sanat Müziği yerini başka türlere bırakırken tanıdık bir şarkının kulağıma varışıyla yüreğimde yarattığı hisse şaşa kalmıştım. Onun ceketine baktım, aracın hızlı dönüşleriyle ceketin düğmeleri sallanıyordu. Şarkı hiç bitmedi, yol gibi. Cam kenarına oturanlar ve diğerleri olarak yaptığı ayrıma kızmaya başladım. Zihnimi sömüren anılarla ortada kaldım.