Tercih Ettiğimiz Renklerin Toplumdaki Yansıması

Toplumda birçok sıfatla anılıyoruz. Peki, bu sıfatlarla anılma sebebimizin tercih ettiğimiz renklerle de bağdaştığını biliyor muyuz?


Renkler, hayatımızın her alanında bizi etkileyen güçlü birer iletişim aracıdır. Giydiğimiz kıyafetlerden çalıştığımız ofisin duvarlarına, pazarlama materyallerinden dijital platformlardaki görsel içeriklere kadar renklerin seçimi, bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde duygularımızı ve davranışlarımızı yönlendirir. Bu renklerin günlük ve iş yaşantımızda, iletişim içerisinde olduğumuz kişilere yansımasından bahsedelim. Renkler, ruh halimizi ve duygularımızı doğrudan etkiler. Sabahları tercih ettiğimiz renklerin daha dinamik, soyut bir çizgide olduğu; geceleri ise daha sakin bir duruşa sahip tercihler yapmamız, renklerin bizim ruh halimizi temsiliyle doğrudan bağlantıda olduğunu gösteriyor. Bu renkler, iş dünyasında marka kimliğini oluşturmak ve hedef kitle üzerinde istenen algıyı yaratmayı da sağlıyor. Renkleri kullanarak markaların logolarında yarattığı algılar gibi, bizim gündelik yaşantımızda da, bir nevi logo işleviyle, kendimizi kişisel bir marka gibi topluma yansımamıza olanak sağlıyor. Örneğin, mavi rengi; gündelik yaşantıda sakinlik ve huzurun temsiliyken, iş yaşantısında benzer bir forma evrilerek güven ve profesyonelliğin temsiline dönüşüyor. Kırmızı; tutkuyla özdeşleşirken, iş yaşantısında enerjik ve alım gücünü arttırmaya yönelik bir potansiyel taşıyor. Bundan dolayı; zaman içerisinde tıpkı niyetlerimiz ve sözlerimize evrilen hayatlara sahip olduğumuz gibi, tercih ettiğimiz renklerde hayatımızın evrilişinde bizler için önemli bir yer tutuyor.