The Tragedy of Macbeth | Film Önerisi
Türkçeye Machbet'in Trajedisi olarak çevrilen bu film, 400 yıllık bir senaryoya dayanarak tazeliğini korumayı başardı mı?
William Shakespeare tarafından yazılan ve ilk defa 1606 yılında oynandığı tahmin edilen Tragedy of Macbeth, dönemin İskoç Kralı tarafından sipariş edilmiş bir iş. Çağlar boyunca tiyatrolarda oynandı ve sinemanın ortaya çıkışıyla tabii ki filme uyarlandı.
Filmin senaryosunu çok kısa ve spoilersız bir şekilde özetleyecek olursak eğer, aldığı kehanet sonucnda güç peşinde koşan, ilk baş arkadaşlarını sonrasında ise her şeyini kaybeden onurlu bir savaşçının başından geçen olaylar şeklinde özetleyebiliriz. Ancak bu özete kanmayın, film gerek atmosferiyle gerek şiirsel diyaloglarıyla gerekse de tiyatro sahnesi gibi tasarlanmış setleriyle çok detaylı hazırlanmış bir eser.
Sinemayı tiyatrodan ayıran en büyük fark tiyatroda beden oyunculuğudur. Tiyatro izleyicileri karakterin sadece yüzüne zoomlanmış bir kamera değil de tüm vücudunu görebildiği için oyuncular tüm bedenlerini yaptıkları role verme durumundalar. Bu filmdeki geniş açılar ve beden oyunculuğunun bolluğu, işin bir sinema işi değil de tiyatro işi olduğunu çok güzel hissettiriyor izleyiciye, atılan tiratlar da cabası tabii. Oyunculuklardan söz etmeye bile gerek olduğunu düşünmüyorum, her oyuncu oynadığı karaktere bürünmüş.
Gerçek dünyada geçiyor olmasına ve sinemada oynanıyor olmasına rağmen setlerin tamamında abstract (soyut) bir tarz kullanılmış. Savaş alanında 2 kılıç ve ölü, etrafını sisin kaplamış olduğu bir saray gibi detayları göz önünde bulundurduğumuzda yönetmen Joel Coen'in tiyatro estetiğinde bir film çekmiş olduğunu söyleyebiliriz. Sanki gerçek mekanlar ve ağaçlar yerine maketten yapılmış bir dünyayı izliyormuşuz gibi...
Bu arada görsellerden de fark edeceğiniz gibi film siyah beyaz. Belki bu durum herkese hitap etmeyebilir kişisel tercihtir sonuçta, ama bana göre bu durum filmin masalsı anlatısını çok güzel desteklemiş. Renkler işin içine girmiş olsaydı bazı detaylara takılıp o an sahnede olan karaktere odaklanmamızı engelleyebilirdi. Tiyatrolarda böyle bir sahneyi canlandırabilmek için ışıklar kapatılır, o an konuşan karakterin üstüne hüzme ışık iner ve oyuncu tiratını atar. Sinemada ise yönetmen nereye bakmamızı istiyorsa oraya bakıyoruz. Neyse ki baktığımız yer güzel de keyif alabiliyoruz. Sağlıcakla kalın!