Toltek Bilgeliği ve Dört Anlaşma

Bu yazımda sizşere Toltek Bilgeliği'nin hayatınızı değiştirecek Dört Anlaşması'ndan bahsediyorum.

Toltekler Kimdir ve Toltek Bilgeliği Nedir?

Toltekler Kolomb öncesi Amerikadaki Teotihuacan uygarlığının çökmesiyle, MS.900 tarihinde Meksika'nın merkezinde ortaya çıkmış olan bir uygarlıktır. Ortaya çıktıkları tarihten 1100 yılının ortalarındaki yıkılışlarına dek bir piramit şehri olan başkentleri Tula'da sanat, tarım, ve din alanlarında gelişmiş, bunun yanı sıra askeri olarakta büyük başarılar elde etmişlerdir. Toltekler'in çeşitli alanlarda elde ettikleri başarıları Mayalar ve Aztekler üzerinde de önemli etkilere sebep olmuştur. Tolteklerin günümüzde dahi konuşulmalarının en büyük sebebi benimsedikleri yaşam sanatıdır. Toltek insanları kendilerini doğanın ve evrenin bir parçası olarak görüp, hayatlarını gerçek insan sevgisine, ruhani uyanışa, bireysel farkındalığa ve iç huzura ulaşmayı yaşam felsefeleri haline getirmişlerdi. Doğayı dinleyerek, görerek, ve onun insanlara verdiği her şey için kendisine şükran duyarak huzurlu bir yaşamı tercih etmişler ve bunu da bir öğreti haline getirerek buna Toltek Bilgeliği demişlerdir. Şamanlarla benzer özellikleri sebebiyle aynı şey olduğu düşünülse de Toltek Bilgeliği Şamanlıktaki toplu şekilde yapılan ruhani ve rituelistik uygulamaların aksine, düşünce yapısını ve gündelik eylemlerini değiştirme yoluyla insanın bireysel olarak yalnızca iç huzura, farkındalığa, ve gerçek sevgiye ulaşmasıdır. 'Nagaul' dedikleri kişiler atalarından kalan bu öğretileri yüzyıllarca koruyarak nesilden nesile aktaran ustalar ve bilgeler olarak kabul ediliyordu. 1997 yılında ise bir 'nagaul' olan ve Eagle Knight soyundan gelen Don-Miguel Riz insanlara kendileriyle ve evrenle barışarak içsel huzura ulaştıkları bir hayat yaşamalarının mümkün olduğunu göstermeyi kendisine görev edinmiş ve Toltek Bilgeliğinin 'Dört Anlaşmasını' bir kitap haline getirmiştir.

Toltek Bilgeliği'nin Dört Anlaşması Nedir?

Ruiz Tolteklerin yaşama bakış açısını anlatırken rüyanın insan beyninin ana fonksiyonu olduğunu söyler ve bunun uyurken ve uyanıkken gördüğümüz rüyalar olarak ikiye ayırır; uyurken gördüklerimiz değişkenlik gösterebilen rüyalarken, uyanıkken gördüğümüz rüyadaki olaylar sıra sıra gerçekleşmektedir. Toltek bakış açısına göre ise yaşadığımız her an aslında bir rüya, ve daha biz daha doğmadan önce yaşayan insanların belli bir rüya -yani hayat- oluşturduklarını ve bizim de doğumumuzdan itibaren bu rüyada, Tolteklerin 'mitote' dediği bir 'sis duvarı' içerisinde, onların kurallarına ve inançlarına göre yetiştirilip kendileri gibi bireyler olmamız beklenmekte. Bu yüzden bu sisin dışına çıkamayanlar kendi benliklerini bulamaz ve kimsenin birbirini anlamadığı bir rüya içinde sıkışıp kalırlar. Bu dünyadaki inanç sistemizi yöneten şeye ise içimizde bulunan Yasa Kitabı derler. Hayatımızdaki gerçekleşen her şeyin iyiliğine, kötlüğüne, doğruluğuna ve yanlışlığına bize öğretilen kurallara ve bu Yasa Kitabına göre karar verir; orada bekleyen Hakim'in ise bizi yargılamasına izin veririz diyor Ruiz. Çünkü toplumun bizim benliğimizde yarattığı Yasa Kitabı ve Hakim her zaman doğruyu bilen, cennet ve cehennemin yolunu bize gösterendir. Ama aslında zihnimiz de, benliğimiz de bize ait ve bize öğretilen içinde bulunduğumuz bu sis ise bir mitote maya yani bir illüzyon. Bu yüzden Toltek Bilgeliği benimsediği Dört Anlaşmayla aslında şuanda yaşadığınız hayatı cennete de cehenneme de çevirebilecek, kendi rüyanızı oluşturabilecek kişinin yalnızca kendiniz olduğunu anlatmakta. Sadece cehennemden kurtulup kendi cennetimizi yaratmak, bireysel farkındalığımıza, ruhsal uyanışa, gerçek haza ve sevgiye ulaşmak için aşağıda bahsettiğim bu Dört Anlaşmayı hayatımıza adapte etmemiz gerekiyor.

1) Kullandığınız Sözcükleri Özenle Seçin

Toltek Bilgeliği der ki; Söz, insan olarak sahip olduğunuz en güçlü araçtır; söz büyü aracıdır. Ama iki yanı keskin kılıç gibi, sözünüz en güzel rüyayı da yaratabilir, etrafınızdaki her şeyi de yok edebilir.  (Ruiz, 1997:41)

Dünyadaki tüm canlılar arasında konuşma yetisine sahip olan tek canlı insandır. Sözcükleri istediği amaçla kullanmakta yine insanın elindedir. Toltek Bilgeliği sözcüklerini doğru seçmenin düzgün bir insan olmanın ilk adımı olarak görür. Çünkü sözcükler birer büyü aracıdır, ve bizler konuşma yetisine sahip olan canlılarak olarak sözcüklerimizle Toltekler'in kara ve beyaz dedikleri büyüleri ortaya çıkarırız. Kara büyü sözcüklerimizi kötü amaçlarla kullandığımızda bize yaşadığımız Dünya'da cehennemin kapılarını açacak ilk adımdır. Çünkü Toltek bilginleri sözcüklerin gücüne ve bu gücün insanlar üzerinde kalıcı etkiler bıraktıklarına inanıyorlardı. Doğumumuzdan beri bize nasıl yaşamamız gerektiği, neyin iyi neyin kötü, neyin doğru neyin yanlış olduğu da bizlere ailemizden ve çveremizden duyduğumuz sözlerle öğretildi, ve er ya da geç bu öğretileri kabullenerek onların hayatını -rüyasını- yaşamaya başladık. Bu yüzden sözcüklerin etkisi kalıcıdır. Siz eğer birisine yetersiz olduğunu söylerseniz, çok yüksek ihitmalle bu kişi hayatını gerçekten yetersiz olduğuna inanarak geçirecek ve kendini sürekli bu eksiğiyle suçlayacak. Aynı şekilde birisi size çok çirkin olduğunuzu söylerse içten içe siz de hayatınız boyunca hiç bir zaman tam olarak güzel olduğunuzu düşünemeyeceksiniz. Bunlar çok büyük laflar değil, aksine gündelik hayatta etrafımızda insanların birbirlerini sıkça yargıladıkları, 'basit' gördükleri konular. Fakat iş sözcüklere geldiğinde hiçbir şey basit değildir der Toltekler. Tarih boyunca insanları savaşlara sürükleyen ve onlara bunun yapılacak tek doğru şey olduğuna inandıran liderler insanların içlerindeki belli duyguları uyandırmayı amaçlayarak daima sözcüklerin gücünü kullanmıştır. Ruiz'e göre bu örnekler sözcüklerin gündelik ve basit konularda da, savaş gibi çok ciddi konularda da önemini göstermenin en iyi yoludur.

Sözcükleri kendimize karşı kullanmak ise kendi varlığımıza yapabileceğimiz en büyük kara büyü yani kötülüktür. Çünkü kendimize karşı sarf ettiğimiz her kötü söz, her yargılayış, her eleştiri kendimizle barışık bir insan olmamızın önünde birer engeldir. Kendimizle barışık olamazsak, evrenle, doğayla, ve diğer insanlarla da barışamaz yalnızca kara büyü yapan, cehennemde yaşamayı tercih eden biri haline geliriz. Toltkler'in bu anlaşmasına göre bazen istemeden sinirliyken, yorgunken, veya üzgünken sarf ettiğimiz kötü sözlerin sonuçları istemediğimiz durumlara yol açabilir, bu yüzden bunu gerçekleştirmeye çalışmak zor bir eylem olacaktır ama başardığımızda bütün yargılarımız ve korkularımız, içsel huzura ve sevgiye dönüşecektir.

2) Hiç Bir Şeyi Kişisel Algılamayın

Toltekler ne olursa olsun başkaları tarafından size karşı yapılan kötü eylemleri ve söylenen kötü sözleri kişisel algılamamanızı söylüyor. Çünkü bu eylemlerin sebebi siz değil, bu kötülüğü yapan kişinin kendisidir. Anlaşılacağı üzere aslında bu anlaşma birinci anlaşma ile oldukça bağlantılı. Buna 'size karşı yapılan kara büyüye karşı bağışıklık kazanın' demenin bir başka yolu diyebiliriz. Yukarıda verdiğimiz bir örneği burada da kullanalım. Diyelim ki birisi size çirkin olduğunuzu söyledi, peki ama neden? Bu kişi arkadaşınız ise 'arkadaş' dediğiniz kişi size neden çirkin olduğunuzu söylemenin sizi kıracağını bile bile bunu desin? Veya yalnızca sokakta yürürken tanımadığınız bir insan tarafından bu yorumu duyduğunuzu düşünün. Sizi tanımıyor, adınızı bile bilmiyor, hatta yüzünüzü ilk kez görüyor ama size çirkin diyor? Peki bu yorumu duyana kadar siz çirkin olduğunuzu veya bu kişilerin size çirkin demesi için ortada bir sebep olduğunu düşünüyor muydunuz? Toltek Bilgeliği'ne göre size bu yorumun yapılması çirkin olduğunuz için değil, bu insanların kendi benlikleriyle ve sizi yargıladıkları bu konu hakkında çözemedikleri içsel problemlerinin olmasından kaynaklanıyor. Ama siz bunu kişisel algılayıp kendinizle ilgili hali hazırda bir güvensizliğin varken bunu tetikliyor, ya da hiç böyle bir düşünceniz yokken bir anda çirkin olduğunuzu düşünmeye başlıyorsunuz. Bu sonuca bakınca iki anlaşmanın da etkisini görüyorsunuz; ilki, kendinize karşı nazik olun ve kötü sözler söylemeyin ki insanların size söyledikleri kötü sözler sizi etkileyecek güce sahip olamasın, ikincisi ise siz zaten kendinizi biliyorsanız ve kendinize karşı nazikseniz bu kara büyünün etkisine kapılmayın, çünkü bu aslında size yapılan bir büyü değil kişinin kendi problemlerini ve kötü karakterini besleme şeklidir. Ruiz kitabında bu ikinci anlaşmayı benimsediğinizde hayatınızdaki bütün kızgınlıklarınızın, kıskançlıklarınızın, ve hatta üzüntülerinizin yok olup gideceğini, ve başkaları için yaşamak yerine kendiniz için yaşamayı öğreneceğinizi söylüyor.

3) Varsayımda Bulunmayın

Asla doğruluğunu bilmediğiniz şeyler için varsayımlarda bulunmayın. Çünkü insanlar olarak varsayımlarımıza inanmaya ve onları doğru olarak kabul etmeye meyilli varlıklarız diyor Ruiz. Varsayımda bulunmak problem yaratmaktır ve bu da kendimize yarattığımız cehennemizin temellerinden birisidir. Hayatınızda cenneti yaşamak istiyorsanız varsayımları hayatınızdan çıkarmanız önceliklerinizden biri olmalıdır. Bu anlaşma da yine insan için iki taraflı işliyor. Yani, ne siz başkalarının eylemleri hakkında varsayımlarda bulunacaksınız, ne de insanlara varsayımlarda bulunacakları belirsizlikler sunacaksınız. Eğer ilişkinizde sizi rahatsız eden bir durum varsa bununla ilgili kafanızda kendi doğrularınızı düşünüp bunlara inanmak yerine, her zaman karşınızdaki kişiye bunu sormalı ve iletişim kurmalısınız. Aynı şekilde siz de rahatsızlıklarınızı, olmlu veya olumsuz düşüncelerinizi paylaşmak yerine yalnızca kendi düşünce ve hislerinize göre davranışlarınızı şekillendirirseniz, karşınızdaki de sizi anlamayacak, bu hareketinizi kendisine göre yorumlayacak, ve ortaya istenmeyen bir iletişimsizlik/anlaşmazlık çıkacaktır. Ama varsayımları bırakıp iletişim kurmaya başladığınızda kendinizi ifade etme özgürlüğüne kavuşarak bireysel bir farkındalığa ulaşacaksınız. Ancak bu anlaşmayı gerçekleştirirken de beyaz büyüyü kullanmaya ve doğrusunu bilmediğiniz olayları kişisel algılamamaya da aynı anda özen göstermeniz gerekiyor.

4) Elinizden Gelenin En İyisini Yapın

Son anlaşma ise ilk üç anlaşmaları nasıl hayatımza kalıcı şekilde adapte edeceğimizi anlatıyor. Ne geçmişte kalın ne de gelecekte, sizi bu dünyadaki cennetinizi yaşatacak tek an içinde bulunduğunuz şimdi'dir. Şimdinizi yaşarken de elinizden gelenin en iyisini yapın, her konuda. Kendinize acımasızca davranmadan, yargılamadan; 'bugün istediğim şeylerin hepsini gerçekleştiremedim ama elimden geleni yaptım, şimdi bunun için mutlu olacağım' deyin ve kendinizi kutlayın. Yarınınız şimdiniz olduğunda yine elinizden gelenin, daha azı ya da çok daha fazlası demeden, en iyisini yapabilirsiniz. Bu anlaşmaların çoğu günlük hayatımızda bir rutin olarak yaptığımız eylemleri değiştirmeye yönelik eylemler olduğundan bir anda yepyeni birisi olmayı beklememelisiniz. Toltek Bilgeliğinde zamanla kötü büyünün de, kişisel algılamanın da, varsayımların da hayatınıza getirdiği ağırlıktan bu Dört Anlaşmayı elinizden gelen en iyi şekilde pratik ederek kurtulacaksınız.


Dikkatinizi geleceğe değil, bugüne yöneltin. Anda yaşayın. Her günün hakkını vererek yaşayın. Bu anlaşmalara uymak için yapabileceğinizin en iyisini yapın. Her şeyin gittikçe kolaylaştığını deneyimleyeceksiniz. Bugün yeni bir rüyanın başlangıcı olsun. (Ruiz, 1997:82)