Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Eğitimi Nasıl Etkiliyor

Eğitim, vazgeçilmez bir hak. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, kadınların bu temel hakka erişimini engellemeye devam ediyor.

Ulusların sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan ilerleyebilmesi için eğitim kilit bir noktaya sahiptir. İşgücü ve karar alma bakımından eşitliği sağlamak yine eğitimde eşitliği sağlamaktan geçmektedir (Başerer Berber, 2021). Kadınların da erkekler kadar iyi eğitilmesi hem ulusların geleceğini hem de ulusların ekonomik koşulların iyileştirmektedir (Schultiz’den akt. Başerer Berber, 2021). Kadınların eğitime eşit şekilde katılımı bu kadar önemli olmasına rağmen Dünya Eğitim Raporu Araştırmasına bakıldığında kadınların örgün eğitime olan katılımında eşitsizlikler olduğu görülmekte. Dünyanın birçok yerinde eğitimde eşitsizlik görülse de bu duruma en çok az gelişmiş ülkelerde rastlanmakta. Genel olarak az gelişmiş ülkelere baktığımızda eğitim, sağlık, yasal haklar gibi konularda eşitsizlikler ve yetersizlikler görülmekte. UNESCO’nun 2006 yılında yayınladığı verilere baktığımızda Türkiye ilk ve ortaöğretimde cinsiyet eşitsizliği görülmektedir (Başerer Berber, 2021). 

Cinsiyet biyolojik bir temel etrafında şekillenirken toplumsal cinsiyet kavramı sosyo-kültürel olarak belirlenen cinsiyet rollerini anlatmaktadır. Cinsiyet rolleri toplumdaki sorumluluklarımızı, davranış kalıplarımızı belirlemektedir. Oluşturulan toplumsal cinsiyet algılılarının sonucunda kadınlar naif ve kırılgan bir şekilde tanımlanırken erkekler güçlü ve yöneten biçiminde konumlandırılmıştır. Kalıplaşan bu yargıların sonucunda toplumdaki bazı işler kadınlara bazı işler ise erkeklere uygun görülür hale gelmiştir. Doğduğumuz andan beri başlayan oynadığımız oyuncaklardan giydiğimiz renklere kadar her şey kalıplaşmış toplumsal cinsiyet yargılarıyla oluşmaktadır. Mesleklerde bu kalıplar ışığında şekillenmektedir. Kadınlar daha çok ev içerisinde konumlandırılırken erkekler sosyal hayatın içerisinde konumlandırılmaktadır (Saygılıgil, 2016). Örneğin mühendislik gibi sayısal bilime dayalı meslekler daha çok erkeğe özgü görülürken öğretmenlik gibi sosyal bilime dayalı meslekler daha çok kadına özgü görülmektedir. 

Aile ve ataerkil yapı toplumsal cinsiyetin yeniden üretilmesinde ana roldedir. Toplumsal cinsiyet eşitliğini oluşturan yalnızca ataerkillik ve aile değildir, farklı faktörlerde mevcuttur. Geleneksel bakış, yoksulluk, kız çocukların eğitilmesinin yatırım aracı olarak görülmemesi, çocuk evliliği gibi pek çok faktörde toplumsal cinsiyet eşitsizliğini yaratmaktadır. Yoksulluk koşullarında yaşayan aileler temel hayat fonksiyonlarını zor koşullarda sağlamaktadır. Bu açıdan bakıldığında yoksul ailelerin eğitim için gerekli mali koşulları karşılaması zordur. Devlet okullarında ücretsiz eğitim sağlansa da eğitimle ilgili tüm ihtiyaçlar devlet tarafından karşılanmamaktadır. Ekonomik durumu yetersiz olan aileler eğer çocuklardan birisini okutacaksa bu kişi genellikle erkek çocuk olmaktadır. Topluluklar genel olarak kız çocuklarına dair daha geleneksel yargılara sahiptir. Özellikle de aileler sınırlı ekonomik kaynaklara sahip olduğunda bu ekonomik kaynak kız çocukların eğitimine değil, evliliğine ayrılmaktadır (Başerer Berber, 2021). Çocuk evlilik, kız çocuklarını özellikle etkilese de etkili tek kişi onlar değildir. Kızlar genç yaşta evlendiğinde bilinçsiz biçimde bakamayacağı kadar çok çocuk sahibi olmaktadır. Bu durum hem çocuklarını yaşayamamalarına hem de eğitim haklarından yoksun kalmalarına yol açmaktadır. Bu evlilik yalnızca evlilik yapan kız çocuğunu değil, evlilik sonucunda doğan çocukları da olumsuz etkilemektedir (Sungurtekin Özkan’dan akt. Başerer Berber, 2021). 

Saydığımız faktörler eğitime erişimin önünde büyük engeller olsa da tek engel bunlar değildir. Kız çocukları aile ve yakın çevre tarafından desteklense de eğitim hayatı içerisinde tam tersi durumlar ortaya çıkabilmektedir. Pek çok kadın ve kız çocuğu toplumdaki farklı baskılar sonucunda eğitimde eşitsizliğe maruz kalmaktadır. Eğitimde eşitsizlik tüm toplumların özellikle de toplumdaki ekonomik olarak yoksun olan kadınlar için kalıcı ve aşması zor bir durumdur (Klasen ve Lamanna’dan akt. Başerer Berber, 2021). Eğitimdeki eşitsizliğin önlenebilmesi için okullarda evrensel kayıt için sistemler oluşturulsa da hala eşitsizlik konusunda boşluklar bulunmaktadır (White vd.’den akt. Başerer Berber, 2021). Eğitimdeki eşitsizlik hem ulusların geleceği açısından hem de kadınların toplumsal hayattaki varlığı açısında sorunlu ve değiştirilmesi gereken bir konudur. Bunun önlenmesi için farklı yöntemler mevcuttur. Eğitimdeki toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin önlenebilmesi için eğitimde herkes için eşit fırsatların oluşturulması gerekmektedir (Başerer Berber, 2021). Eğitimde eşitliğin sağlanabilmesi için kız ve erkek sayısının eşit hale getirilmesi önemlidir. Fakat olay yalnızca iki cinsin sayılarını eşitlemekle bitecek bir şey değil, aynı zamanda yasaklar ve uygulamalarında ayrımcılık içermeden kurgulanması gereklidir. Diğer bir önemli konu ise eğitim sistemi içerisinde yer alan cinsiyetçi müfredattır. Tüm bunların ötesinde ailelerin bilinçlendirilmesi çok önemlidir. Özellikle kırsal bölgelerde ve geleneksel yapılı ailelerde kız çocuklarının okula gönderilme oranı diğer bölgelere kıyasla daha düşük bu sebeple de aileler bilinçlendirilerek kız çocuklarının okula gönderilmesinin sağlanmasına yönelik çalışmaların yapılması gerekmektedir.

Kaynakça:

Başerer Berber, Z. (2021). Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliğini Giderme Yolları. Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim (Teke) Dergisi, 10(3).

Saygılıgil, F. (Ed.). (2016). Toplumsal cinsiyet tartışmaları. Dipnot.