Toplumsal Eşitsizliklerin Gölgesinde bir Metamorfoz: Hakkari’de Bir Mevsim
Ferit Edgü'nün "Hakkari'de bir Mevsim" adlı romanındaki "O" figürünün, toplumdaki eşitsizliklerin ışığında dönüşümü
Eşitsizlik kelimesinin sözlük anlamı, iki veya daha çok şeyin eşit olmaması durumu; müsavatsızlık olarak geçmektedir. Eşitsizlikler, toplumun her bir yanında bulunabilmekle beraber, cinsiyet eşitsizliği, eğitimde eşitsizlik, ekonomik eşitsizlik gibi farklı dalları bulunmaktadır. Eşitsizlikler, toplumda görülen en büyük problemlerden biri olduğundan, çoğu edebi eserin konusu olmaktadırlar. Hakkari’de Bir Mevsim de bu eserlerden biridir. Ekonomik durum, eğitim ve sağlık gibi konular kapsamında eşitsizlikleri ele alan eser, bu eşitsizliklerin ciddiyetinin vurgusunu ana karakter olarak geçen “O” karakterinin dönüşümü üzerinden vermektedir.
Hak ili, toplumsal eşitsizliklerin had safhada olduğu, çocukların okula gitmediği, kadınların objeleştilip erkeklerin yüceleştirildiği ve ulaşım ve haberleşmenin çok zor yapıldığı bir yer olarak görülmektedir. Yazar anlatıcı ise, “modern” bir yerden geldiğinden, kendini fazlasıyla yabancı ve hapsedilmiş gibi hissetmektedir. Sürekli iç monologlarıyla nasıl oraya “düştüğünü” sorgulayan anlatıcı, o toplumda yaşayan insanlar tarafından “farklı” olduğu için dışlanmaktadır. Onunla aynı dili konuşmayan insanların yanında, yazar anlatıcı kendini yabancı hissetmekle beraber, yaşadığı bu ani dış değişim, kendi içinde de bir dönüşüm yaşamasına neden olmaktadır. Orada yaşamaya devam edebilmek istiyorsa oraya uyum sağlaması gerektiğini anlayan yazar anlatıcı, kendi iç dünyasında yaşamayı yavaş yavaş bırakıp dış dünyaya dönmüş ve oranın halkına çok olmasa da ayak uydurmuştur.
Anlatıcı, Pir Köyü’ne gittiğinde ona bir öğretmen rolü verilir, ki bu da karakterin değişiminin en somut olarak görüldüğü açıdır. Yazarın sınıfı betimlerken kullandığı sözcükler, Pir Köyündeki yokluğun altını çizmekle beraber modern eğitimden uzaklığı ve dolayısıyla eğitimde eşitsizliği vurgulamaktadır. Benzer şekilde çocukların bildiği kelimeler alt alta sıralandığında, oradaki toplumun “modern” toplumdan ne kadar farklı olduğu, kullanılan kelimelerin ne kadar basit ve gündelik hayata bağlı olduğu belirtilmektedir. Bu durum üzerine öğretmen rolünü iyice üstlenen anlatıcı, orada yaşayan çocukların eğitim imkanlarını gördükten sonra bu rolü iyice benimsemiş ve çocuklara olabildiğince şey öğretmeye çalışmıştır. Kendi “olgunlaşma süreci”nde kendisini keşfederken, figür aynı zamanda o bölgedeki eğitim eşitsizliğini de keşfetmektedir.
Yazar anlatıcının dönüşümüne etki eden bir başka toplumsal eşitsizlik ise güç eşitsizliğidir. Bürokratik yozlaşmanın bariz bir şekilde görüldüğü bu yerde yazar anlatıcı eğitim bakanlığında ve valinin yanındayken kendini “aşağılık” hissetmekle beraber, bürokratların baskıcı ve otoriter tavırları yüzünden ne zaman gerçekliğe dönmeye başlasa tekrar içine kapanmatadır. Bürokrasinin figür üzerinde oluşturduğu baskı, büyük harflerin kullanımıyla pekiştirilmekte, parantezlerle de vurgulanmaktadır. Bürokrasinin figüre geriye doğru attırdığı bu adımlar, aynı zamanda karakterin bu konuşmalardan heme sonra tekrar iç dünyasına dönmesi, iç monologların artması ve dış dünyadan kopuk bir anlatım benimsemesinden görülebilmektedir. Karakterin dönüşüm sürecinde onun ileri gitmesine engel olan, ona geri adım attıran bu bürokratik ve güç eşitsizliğinin karakterin üzerindeki etkisi bariz bir şekilde görülebilmektedir.
İçinde yaşadığı toplumdaki eşitsizliklerin de katkısıyla sürekli bir dönüşüm yaşayan odak figür, toplumsal eşitsizlikler karşısında kendini değiştirmekte, ve içine düştüğü topluma entegre olmaya çalışmakadır. Bu entegrasyon, karakterin o toplumda kendine bir yer olluturma çabası ve o yere kendini sığdırabilmek için yaşadığı dönüşümü kapsamaktadır. İç monologlar, betimlemeler ve büyük harflerin kullanımıyla toplumsal eşitsizlikler üzerinden karakterin yaşadığı dönüşümü okuyucuya aktarmaya çalışan yazar, bu toplumsal eşitsizliklere dikkat çekmeyi amaçlamaktadır.