Topun Gölgesinde Uyutulan Ülke: Türkiye
Bu yazımda Türkiye’deki en önemli hipnoz aracını ortaya koyuyorum. Yoksul bir halk Futbol ile nasıl uyutulur? Gelin gerçekleri görelim.
Bu yazımda Türkiye’deki en önemli hipnoz aracını ortaya koyuyorum. Zira milyonluk transferlerin yarattığı gündem halkın dikkatini sahadaki oyuna çekerken, hayatın gerçekliğindeki kriz sessizce derinleşiyor.
Türk futbolu son birkaç yıllık süreçte spor ile ilgilenen dünya kamuoyunun hiç olmadığı kadar ilgisini çekmiş ve çekiyor olabilir. Elbette, geçmişte Dünya Kupası’nda üçüncülüğü ve Galatasaray’ın Avrupa sahnesinde kazandığı iki farklı kupada da ülkemiz futbolunun yoğun şekilde konuşulduğunu söyleyebiliriz fakat bu kez durum çok daha farklı. 2023 yazından itibaren yaşanan transfer dönemlerinde gerek yabancı takımlara transfer olan başta Arda Güler olmak üzere yerli oyuncularımız, gerekse de ülkemize transfer olan yıldız isimler ve Jose Mourinho gerçeğiyle birlikte ülkemiz futbolunun dünya kamuoyunda daha çok konuşulduğunu rahatlıkla görebiliyoruz. Özellikle son transfer döneminde bu durum arşa çıkmış olabilir. Zira Türkiye’de dört büyükler olarak adlandırdığımız takımların yaptıkları transferlerin bonservis bedelleri ve gelen oyuncuların dünya futbolundaki kaliteleri hiç olmadığı kadar yükselmiş vaziyette. Peki, Türk futbolu gerçekten bu isimleri hak ediyor mu? Sonuçta kulüp başkanının FİFA hakemini dövme hadisesiyle de dünyada kendisinden söz ettirmeyi başaran bir ülke burası öyle değil mi? Ayrıca nereden geliyor bu değirmenin suyu? Bana kalırsa bu soruların tamamına verilebilecek soru şeklinde tek bir cevap var: Aga ne yapsak da bunları bir güzel oyalasak?
Borç batağında lüks transferler: Mantık dışı gösteri
Gayet basit bir gerçek ve çok kullanılan bir söz vardır öyle değil mi? Futbol yalnızca futbol değildir. Bu durum büyük oranda Futbolun dünya üzerinde en popüler spor oluşundan kaynaklanır ve tam olarak bu yüzdendir ki kitleleri tıpkı popüler kültür ürünlerinde olduğu gibi futbolla da rahatlıkla oyalayabilir, algılarını değiştirebilirsiniz. Allah aşkına bayram değil, seyran hiç değil. Bak sen şu işe; eniştem de beni hiç sevmiyor ama nedense dünyadaki önemli futbolcular ülkemiz futbolunu aşırı derecede önemsemeye başladılar. Ayrıca Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş gibi kulüpler Avrupa devi pek çok kulübün dahi öderken 20 defa düşündükleri bonservis bedellerini şak diye ödeyebiliyorlar. Abartmıyorum; 2023 yılında UEFA Konferans Ligi’nde Fenerbahçe-Union Saint-Gilloise eşleşmesinin olduğu dönemde, bir Belçika gazetesi eşleşmeyle alakalı haberinde kulüpleri kıyaslarken Fenerbahçe’nin borcunun 500 Milyon Euro olduğunu yazmıştı.
Galatasaray ve Beşiktaş’ta da durumun farklı olmadığını tahmin edersiniz. Galatasaray Osimhen için Napoli’ye 75 Milyon Euro ödedi. Aynı takım Uğurcan Çakır için Trabzonspor’a ve Wilfried Singo için Monaco’ya 30’ar Milyon Euro öderken, Beşiktaş ise yine aynı şekilde Orkun Kökçü için Benfica’ya 30 Milyon Euro’yu şak diye verdi. Mantık belli. Paramız var, alıyoruz kardeşim yani. Paramız var alıyoruz da ben size başka bir gerçekten söz edeyim. Finansal Fair Play denen bir şey var. Takımlarımız bu kafayla giderlerse UEFA’nın Finansal Fair Play kuralları gereği ne yaparlarsa yapsınlar borçları sebebiyle UEFA turnuvalarına alınmayacaklar.
Geldiler de ne oldu yani?
Peki, ülkemize bu denli yüksek bonservisli futbolcuların transferi ülkemiz futbolunda neyi değiştiriyor veya değiştirecek? Esasında bu sorduğum soru oldukça anlamsız. Zira zaten cevabını biliyoruz: hiçbir şeyi. Öyle ya; transfere bu kadar parayı harcadıktan sonra örneğin; Jose Mourinho gibi bir teknik direktör takımın başına getirildikten sonra bir şeylerin değişmesini ve Fenerbahçe için tekrar şampiyonlukların gelmesini beklersiniz taraftar olarak. Aynı şekilde tek bir oyuncuya 75 Milyon Euro ödeyen kulübün artık Avrupa’da çok daha başarılı işler yapmasını da bekleyebilirsiniz. Her iki takımın taraftarları için söylüyorum: Daha çok beklersiniz. Bu yazıyı kaleme alırken az önce Galatasaray’ın Eintracht Frankfurt ile karşılaştığı Devler Ligi mücadelesini izliyordum ve Galatasaray toplamda 5 gol yedi Frankfurt’tan. Sizin anlayacağınız bu transferlerin tek nedeninin halkın dikkatini daha çok futbola çekerek oyalamak dışında bir şey olmadığı o kadar belli ki.
Türk futbolu öteden beri spor medyası ve spordan zerre kadar anlamadıkları çok net olan kulüp yöneticileri tarafından çokça şişirilip, dünyanın en önemli şeyiymiş gibi anlatılır durur. Gerçekler ise maalesef Jose Mourinho’nun da ifade ettiği gibi: Türkiye liginin sportif gerçekliği dahi yok. Avrupa futbolundaki bütün büyük liglere ait karşılaşmaları uzun süredir takip eden birisi olarak şunu söyleyebilirim ki bu insanların oynadıkları futbolsa Türkiye’dekinin ne olduğunu kesinlikle anlayabilmiş değilim. Türkiye’de genel olarak her şey böyle gerçi. Kendi saçma gerçekliğimizde yaşıyoruz, yaşamaya çalışıyoruz. Top yuvarlak, ülke uyurgezer ve biz hâlâ “bu sene bizim senemiz olacak” diye hayal kurmakla meşgulüz.