Travma Aktarımı

Döngüyü kırmak.

Ruhsal olarak bir ana saplandığından sanki hayat çizgin tam oradan kırılmış hissedersin. Her ne kadar akış devam etse de o kırıklık devamlı geçmişte hissettirir kendini. Ve sen ne kadar devam etmeye çalışsan da kırıldığın yerden çok da uzaklaşamazsın ne kadar zorlasan da. Sanki bir el sen ileri gitsen de oraya çekiyor sanırsın devam etsen de . Ve bu kırgınlık bir lanet gibi kalan ömre sirayet eder.

Hayat sanki bir film rulosu gibi anların birbirine bağlamından oluşur. Bu anlar bir bütün haline gelerek senin hikayeni aktarır. Fakat tıpkı filmlerdeki gibi her şey tetikleyen ve başlatan bazı olaylar vardır gerçek hayatta. Bu anlar hikayenin devamına da yön verir. Tıpkı nehrin yatağının suya yön vermesi gibi. Bazen kanal daralır, bazen suyun şiddeti artar nitekim varılır bir sonuca. Ama bazen de bu gidişat zarar verir her şeye. O zaman dıştan müdahale edilir nehire . Ya yatağının yönü değiştirilir, ya suyun şiddetini azaltmak için yan kollar oluşturulur.

Hayat da böyledir aslında. Akış bazen bize de, etrafa da zarar verir. O nehre yön veren yatağı değiştirmek gerekir bazen. Zihnimizin içine yerleştirilmiş mayınlardan kurtulmak gerekir. Çünkü biz o mayınlara basmamaya çalışırken aslında hiç istemediğimiz yollara sapmış. Başkalarının zihnine farklı mayınlar yerleştirilmiş olduk bile. Kendi travmalarımızdan korumaya çalışırken başkalarını açmışız çoktan. Öyle ya çoğumuzun kaçtıkları böyle oldu. Nesil sadece genleri aktarmadı çoğu zaman. Yaşanan travmalarda bir sonrakine aktarıldı. Ve bu döngünün kırılması için birileri farkına varmalı , değişmeli , bilinçlenmeli ki senden sonraki senin kadar zarar görmesin bu yolda. Döngü bir yerde kırıldığında hayat seyrinde akmaya başlar. İlla ki insan bir yerlerde kötü şeyler yaşar, ruhuna izler bırakır ama bu izler en yakınından geldiğinde, aileden ve çocukluğundan geldiğinde işte o zaman geri dönüşü yoktur. Bu izlerle yaşamayı öğrenirsin en fazla. Öğrenemezsen de tekrar döngü başlar, hayat kırılır.

İnsan önce kendini, sonra geçmişini ve sonra da geleceğini kabullenmeli aslında. Kabullenmek ve bu yüklerden kurtulmak onu ve dahası çocuğunu kurtaracak. Kabullenmezse de bugün kimin gözünün içine öfkeyle bakıyorsa, yarın da ona o gözlerle bakacaklar. Ve belki de en sonunda insan şunu fark eder: Geçmişiyle barışmadan geleceğe yürüyemez. Kırıldığı yerde kalmamak için, o kırığı onarmalıdır önce. Kendini affetmeli, başkalarını affetmeli, anlamalı. Çünkü iyileşmeyen her yara bir başka yürekte açılır yeniden. Döngüyü kırmak cesaret ister ama o cesaret bir kez gösterildi mi, hayat yeniden şekil alır. Ve o an, insan artık sadece kendisi için değil, ardında bıraktığı herkes için yeni bir başlangıç olur. Gelecek, geçmişin gölgesinden sıyrılıp yeniden aydınlanır.