Türk Edebiyatında Postmodernizm ve Türk Romanına Yansımaları

Postmodernist Açıdan Aylak Adam ve Tutunamayanlar'ın Yorumlanması

20.yy'da ortaya çıkan ele alınan konuları geniş bir yelpazeyle bize sunan ve bu sunulan dünyayla bize modern ve kültürel kavramları sorgulatıp hakikat, nesnellik, bilimsellik bakış açısı ve bu biçimlerden anlatımlardan kuşku duyan bir düşüncedir.


Edebiyatımızda postmodern anlamda ilk yazılan roman Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar romanıdır. Bu romanda tutunamamış ve değeri, değeri bulamamış bir gencin yavaş yavaş hayattan kendini soyutlayarak intihara sürüklenmesini konu alan bir eserdir. Romanda Selim Işık'ın intiharını öğrenen Turgut Özben'i görüyoruz. Turgut arkadaşı Selimi'nin kendisinin çok ihmal ettiğini ve bu durumun fark etmemesini ve Selim'in insanların insanlarla konuşarak onu daha iyi tanımaya çalıştığını görüyoruz. Selim, toplumsal değerlere kendine uygun bakan ve bundan dolayı kendini soyutlayan, hatta soyutlamayı biraz daha ciddi boyuta sürükleyerek kendine bile yabancılaşan bir karakterdir. Selim'in varoluşsal sancılar çekmesi romanın en önemli yapısı haline gelmiştir. Yazarın Tutunamayanlar romanında asıl amaç insanların iç dünyasını tahlil edip anlamıdır. Selim bu romanda biçimleri sorgulayan, düşünen bir insanın simgesi olarak ortaya çıktı. Bundan dolayı hayata tutunamamış ve tutunamayan olarak anılmıştır.


Postmodern anlamda bir diğer önemli roman örneğimiz Yusuf Atılgan'ın kaleme aldığı Aylak Adam eseridir. Bu romanda hem modern hem de postmodern unsurların bir arada olduğu görülmektedir. Kimilerine göre modern olan bu kitap kimilerine göre postmoderndir. Romanın baş karakteri bir isminin bile çok olduğu 28 yaşında olan C'nin hayatının anlamını kazanan değeri araması ve sorgulanması anlatılmaktadır. Roman dört mevsime denk gelişecek şekilde bölümlere ayrılır ve her bir bölümde C'nin yaşamını anlatır. Roman boyunca C'nin babası gibi olmasından kaçtığı ve babası gibi olmama ilkesini edindiğini görüyor. Öyle ki aylaklığı bile babası gibi kalmıyor. Nerdeyse tüm günü kitap okuyarak, kahvehaneye giderek, film izleyerek, düşünerek geçirmektedir. C'nin içindeki toplumun değerlerine uymayan, ataerkil bir yapıya sahip olan, özgür olamayan bir bireydir ve gerçek aşkla uğraşmaya çalışmaktadır. C tek tutunacağı dal olan gerçek sevginin peşine düştü, lakin gerçek sevgiyi ararken sürekli teğet geçişini ve erişemediğini görüyor. Aylak Adam romanı geçim sıkıntısından kurtulan bir bireyin konu olup olmadığı yanı sıra bu diğer insanlarda modern sıkıntılarını dile getiriyor. Roman bu açıdan ''Tutunamamak'' konusuna değinerek postmodern romana geçişini sağlamıştır. Roman boyunca C'nin babasına olan nefretini ve babasının oluşturduğu kulak, bıyık ve bacak takıntısının psikolojik olarak görülmediği görülüyor. Aylak Adam bir bireyin yabancılaşmasını, yalnızlaşmasını ve bunları psikolojisi açısından eleyen Türk edebiyatında önemli bir eser olarak kalamaz.

Sonuç olarak postmodern eserlerde insanların anlam arayışını, varoluş sancısını, kapsadığı zamana ve topluma ait hissetmeyi, sorgulayışını, yabancılaşmanın bir tezahürü olarak romanlarda görüyoruz. Aslında incelediğimiz Selim Işık ve C karakterinin de sorunu bir bakıma uymuyordu. Bunların her birinin amacını anlamayı, özgürleşmeyi hedeflerken kendileriyle yalnız kalıp şahsiyet yabancılaşmıştır ve bize toplumsal kurallar olarak dayatılan gayrimeşru kurallara uygun olarak ait hissetmeyip gelişmişlerdir. Postmodern bakış açısıyla dış dünyaya bakan insanların anlaşılması biraz zordur. Çünkü toplumun kendisinden farklı gören ve insanları kabul etmiyor ve onların üstünde istemeden bir şekilde baskı kurarak onların soyutlanmasını sağlar.