Tutunamayanlar - Oğuz Atay
Kitaba ufak bir bakış.
Roman, hayatın içindeki sonsuz olasılıkları keşfetmeye çalışan ve bu anlamlara sıkıca tutunmanın ne kadar zor olduğunu hisseden insanların hikâyesini sorguluyor. Temelde bir "tutunamama" hikâyesi olarak öne çıkıyor.
Oğuz Atay, bu "tutunamayanları" şu şekilde tasvir etmiştir:
Tutunamayan: Beceriksiz ve korkak bir hayvandır. İnsan boyunda olanları bile vardır. İlk bakışta, dış görünüşüyle, insana benzer. Dik arazide, yokuş yukarı hiç tutunamaz. Yokuş aşağı, kayarak iner. Gözleri çok büyük olmakla birlikte, görme duygusu zayıftır. (…) İnsanlarda görülen durgunluk, hafif sıkıntı, sebebi bilinmeyen vicdan azabı ve hiç yoktan kendini suçlama gibi duygulara sebep oldukları, hekimlerce ileri sürülmektedir. Başları daima öne eğik gezdikleri için, çeşitli engellere takılırlar. İnsanlar arasında barınmaları –ev düzenine uyamamaları nedeniyle- çok zor olmaktadır. Şehirlere yakın yerlerde yaşadıkları için, onları şehrin içinde, çitle çevrili ve yalnız Tutunamayanlara mahsus bir parkta tutarak, sayılarının azalmasını önlemeyi düşünmenin zamanı artık gelmiştir.
Turgut, Selim'i yeniden keşfetmek amacıyla derinlemesine araştırmalar yapar. Selim'in karakteri dış dünyayla uyuşmaz ve yaşayış tarzı diğer insanlardan farklıdır. Selim, insanların değerlerinden sapmış ve farklı bir yaşam sürdüren biridir. Roman boyunca birçok "Selim" vardır ve bu farklı Selim karakterlerini, hepsi birbirinden tamamen farklı olan arkadaşları aracılığıyla tanırız. Selim'in hayatını inceledikçe hayatın sonsuz olasılıklarını ve bu olasılıklara sıkıca tutunmanın yararsızlığını anlamaya başlarız.
Selim Işık karakteri hikâyenin merkezindedir ve aslında tutunamayanların prototipi olarak görülebilir. Onun bunalımlı, ıstıraplı ve toplum tarafından anormal olarak kabul edilen bir ruh hâli vardır. Selim hayatın karmaşıklığını ve çelişkilerini kavramaya çalışırken içsel bir sarsıntı yaşar.
Selim, mühendislik mesleğinin yanı sıra sanatla da ilgilenen kültürlü bir insandır. Ancak hayatın karmaşıklığı, bunalımlı düşünceleri ve içsel çatışmaları, onu bir tutunamayan hâline getirir. Onun bulanık hayalleri ve içsel zorlukları, sonunda intihara götürür ve kendi benliğini kaybetmesine neden olur. Selim, bireysel bir yolculuk başlatma amacını benimsemiş bir entelektüelken sonunda bir tutunamayan olur.
Turgut, Selim'in hayatına giren insanlarla görüştükçe tutunamamanın ne anlama geldiğini ve nasıl bir yabancılaşma deneyimi olduğunu anlar. Bu araştırmalar aynı zamanda Turgut'un kendi iç dünyasını da inceleme fırsatı sunar. Selim'in hayatını derinlemesine incelemek, Turgut'a kendi iç sesi olan Olric'i de tanıma şansı verir. Olric, Turgut'un iç dünyasının yankısıdır ve onunla sürekli bir içsel diyalog halindedir. Turgut, Olric ile konuşarak düşüncelerini açığa çıkarır ve kendi iç sesiyle yüzleşir. Onunla konuşur, dertleşir. Büyük bir dönüşüm yaşamıştır ve var olma çabası içerisindedir. Öyle ki bu çaba bir kavga gibidir. Bu kavganın iki tarafını da Turgut oluşturmaktadır.
Naçizane fikrim, Turgut Selim’in hikâyesini birleştirmeye çalışırken kendi hikâyesini bozmuştur. Tutunamayanlar; toplumdan dışlanmışlığın, topluma, yaşadığı yere, hatta bireyin kendisine yabancılaşmasının, çaresizliğin, umutsuzluğun ve tutunacak bir dal bulamamasının yansımasıdır. Selim kendisiyle olan bu kavgasını ölmeyi seçerek sonlandırmış, Turgut ise konforlu hayatından kaçarak bir tutunamayan gibi yaşamayı tercih etmiştir.