Türkiye'nin Hollywood'u: Yeşilçam
Herkesin çocukluğunda Yeşilçam filmi izlemişliği vardır.
Yeşilçam ismi Türk sinemasına, İstanbul’un Beyoğlu semtinde Taksim’e yakın bir alanda bulunan Yeşilçam sokağı, 1980 öncesinde tüm film şirketlerinin yazıhanesinin bulunduğu bir sokak olmasından kaynaklı ortaya çıkmıştır. Kısacası Türkiye’nin Hollywood’u Yeşilçam olmuştur. Büyük imkânsızlıklar yaşayan Yeşilçam, gücün ve dayanıklılığın da simgesi olmuştur. Yaz kış yapraklarını dökmeyen çam ağacı gibi Yeşilçam sineması da her daim ayakta kalmayı başarmıştır.
Genellikle Yeşilçam’ın olanakları hep sınırlı olmuştur, sınırlı çekim ve sınırlı parayla neredeyse hep ucu ucuna filmler çekilmiştir. Öykülerinde, film karakterlerinin kalıplaşmasında, hep belirli mekanların kullanılmasında bu koşullar kuşkusuz etkili olmuştur. Fakat bu yoksulluğa rağmen elbette Türk sineması için bu filmlerin hepsi birer nimetti. Bu filmler, tıpkı çölün ortasında açan bir gül gibiydi.
Yeşilçam filmleri, aynı konuları sayısız filmde anlatmıştır. Filmler arasında benzer sahnelere, konuşmalara da sıklıkla rastlanmaktadır. Bu şekilde Yeşilçam filmlerinin arasında ortak bir repertuvarın olduğundan söz edilebilir. Bunlar kalıplar halinde uygun geldiği yerde çekmeceden çıkarılıp kullanılmaktadır. Yeşilçam filmlerinde kimi sahneler için hep değişmez demirbaş mekanlar vardı. Örneğin; Boğaz sırtları, Eyüp’ün üstü Pierre Loti, Kalpazan Kaya sahili benzer evler gibi.
Yeşilçam sinemasından çıkan ilk film Lütfi Ö. Akad’ın 1952 yılında çektiği aktör Ayhan Işık’ın oynadığı “Kanun Namına” adlı yapım oldu. Film aynı zamanda sinemasal anlatımın ilk örneği olarak kabul edildi ve ayrıca ilk ‘çağdaş’ Türk polisiyesi yapımıydı. Ve ilk çekildiği dönemden bu zamana kadar en az 300 film Yeşilçam Sineması’nda kendine yer bulmuştur.
Yeşilçam filmleri samimiyeti doğrudan yansıtan filmlerdi. Örneğin; Türkiye’de nerdeyse izlemeyen kişinin kalmadığı Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı’nın konusunu hatırlarsınız. Öğretmenlerine yazdıkları aşk mektupları sebebiyle okuldan atılma noktasına gelen Hababam’ın aileleri okula çağrılmıştı. Bu veli toplantısının gerçekçi görünmesi için hiçbir bilgi verilmeksizin oyuncuların gerçek anne babaları sete davet edilmiş. Çocukları hakkında bir sorun olduğunu düşünen aileler de istenilen saatte sette bulunmuşlar. Kendilerine rol verildiğinden bihaber sette buluşan aileler sayesinde de o ünlü veli toplantısı sahnesi gerçekleşmiş. O dönemin şartlarına göre para sıkıntısından mı bilinmez oyuncularının ailelerinin sürpriz bir şekilde yer alması ama bana göre yaratıcı olmakla beraber oyuncuların ailelerinin de filmde yer alması güzel bir dokunuş olmuş. İşte Yeşilçam’ın samimiyeti buradan geliyor. En ufak sahnede bile sıcak bir şekilde izleyende iz bırakıyorlar. Birçok film buna örnek gösterilebilir. Örneğin; Vecihi karakteri ile dikkat çeken Gülen Gözler filminde, Yaşar Usta’nın (Münir Özkul) Nedret, İsmet, Hasret, Fikret ve Hikmet isminde kızları vardır. Evlenme çağına gelen bu kızlar için talip çıkmakta ve bunlar içinde yer alan Vecihi komik anlar yaşanmasına sebep olmaktadır. Filmde bu konular samimiyetten ödün verilmeyecek şekilde anlatılmaktadır. Samimiyetin yanında bu filmler, izleyenin yüzünde bir gülümseme bırakmayı da ihmal etmiyorlar. Örneğin; usta oyunculardan biri olan Kemal Sunal’ın efsane filmlerinden biri Tosun Paşa, Seferoğulları ile Tellioğulları’nun mücadelesini anlatmaktadır. İki aile de Yeşil Vadi’yi kazanmak için yoğun bir çaba içerisindedir. Hem konusu hem de oyunculuklarıyla bu film tarihteki en iyi komedi filmlerinden biri olarak kabul edilmiştir. Yeşilçam sineması iki örnekle bitmez tabii. Sıcak duygular, komedi ve çok büyük dersler içeren Yeşilcam filmleri her zaman izlenim bırakacak ve her zaman izlenmeye devam edecektir. Türk sinemasında Yeşilçam çok önemli bir yer tutmaktadır. Birbirinden başarılı sahnelere sahip olan Yeşilçam filmleri sinema tarihine yön verecek çeşitliliktedir. Hem oyuncu performansları hem de konuları ile izleyenlerin aklında yer edinen bu filmler aksiyon, dram, aile ve aşk gibi türlere sahiptir.