Türklerin Alfabe Yolculuğu
Türk Dililerinin Alfabe Yolucuğu...
Dünya üzerinden sayısız dil geçmiştir bu zamana kadar ve neredeyse bir o kadar da alfabe. Ama her dilin bir alfabesi olmaz. Alfabe dediğimiz şeyin oluşması için köklü bir dil tarihi, genel olarak kabul edilen kurallar olması gerekir. Alfabesi olmayan diller oldukları coğrafyada baskın olan veya sürekli iletişim halinde oldukları ya da ortak bir paydada bulundukları alfabeyi kullanmaya başlarlar. Genelde nedenler ticari ilişkiler, din, oldukları coğrafyada baskın olan millet, gelişmişlik düzeyi olabilir. Bir dil zaman içerisinde birden fazla da alfabe değiştirebilir. Bu gibi değişimler birçok dilde olduğu gibi bizim dilimizde de vardır. İşte şimdi Türklerin alfabe yolculuğuna çıkacağız.
Tarih sahnesinde görülen ilk Türk topluğu Sakalar olsa da biz tarihte ilk alfabeyi Göktürkler'de görürüz. İlk kurulan Türk devleti olan Göktürkler kendi alfabesini oluşturmuş, yarı göçebe yaşamı benimseyen Orta Asya'da yaşayan bir devletti. İslamiyet öncesinde en geniş sınırlara ulaşan devlet bize yazılı eserler bıraktı. Orhun Abideleri veya Göktürk Yazıtları dediğimiz 3 taştan oluşan bu yazıtlar bir yüzü Çin Alfabesiyle diğer yüzü Göktürk Alfabesiyle yazılmıştır. Bir söylev niteliğinde olan bu yazıtlarda hem tarihi kahramanlıklar hem de devlet hakkında öğütler bulabilmek mümkündür. Bu alfabe şuan kullandığımız alfabeden oldukça farklıydı. 38 harften oluşurdu. 4'ü ünlü, 31'ünnsüz ve 3'ü çift ünsüzdü. Bu 4 ünlü harf 8 sesi temsil eder. Formal olarak da oldukça bizden farklı olan alfabe çapraz ve dik çizgilerden oluşur.
Daha sonra kurulan diğer bir Türk devleti olan Uygur Devleti, Uygur Alfabesiyle eserler verir. Bu dönemde Maniheizm ve Budizm'e inançlarına sahip olan Uygurlular yaşadıkları inanç sistemi itibariyle hayatları ve tabii ki eserleri de değişmiştir. Soğud Alfabesiyle eserler vermesinin temel sebebi de budur. Yani Uygur Alfabesi dediğimiz şey Uygurların hiç yoktan var ettikleri bir alfabe değil, Soğd alfabesinin temelinde oluşan 18 harfin birleşimiyle sağdan sola doğru yazılan bir alfabedir. Tabii ki de bu alfabenin seçim nedeni yaşadıkları din değişimidir. Türkler Kiril ve Runik alfabelerini de zaman içinde kullandıkları olmuştur. O dönemde Sovyetlerin ve diğer Türklerin de etkisiyle bu alfabeleri de kullanmışlardır.
Ve şimdi belki de en çok tartışılan alfabeye geldik. Arap Alfabesi. Bu alfabeyi seçmemizdeki temel neden din değişimi. Fakat unutmamak gerekir ki o dönem edebiyat denilince akla gelen ilk topluluk Farslardır. Güçlü bir edebiyata sahiplerdir. Firdevsi, Genceli Nizami, Şadi Şirazi gibi birçok değerli şairlere ve köklü bir edebiyat geleneğine sahiptiler. Yani Arap ve Fars imparatorlukları o dönemde hem ilim hem de bilim yönünden oldukça zengindi. Ve doğru bilinen bir yanlışa da değinmek isterim ki ''Osmanlı Devleti Arapça yazıyordu'' diye bilenleri bile şahit olmuşumdur daha önce. Osmanlı, Arap alfabesini alıp kendi diline uygun hale getirdikten sonra Arapçadan farklı kurallarla ve sistematikle TÜRKÇE yazmışlardır. Bunun adı da Osmanlıca değil ''Osmanlı Türkçesidir.'' Yani ne Arapça yazıyorduk ne Arapça konuşuyorduk. Osmanlı Türkçesi demek Arapça harflerle Türkçe yazmak, demektir. Evet o dönemde eserlerde Arapça kelimeler doldukça fazlaydı ama bunun nedeni o dönemde yazılan ilk eserlerin tasavvuf ü ve din üzerine yazılmış eserler olmasıydı ve Türkler İslam'ı Farslardan öğrenmişlerdi ve sonrasında güçlü ve köklü bir edebiyat tarihinden etkilenerek yazmışlardır çünkü yazılı edebiyat geleneği yeni yeni oluşan bir toplumun ilk eserlerinde öykünme olması ve bu öykünmenin de benzer alfabeleri kullandıkları, aynı dinde oldukları ve köklü bir edebiyata sahip olan bir gelenekten olması oldukça doğaldır. Yani kısaca Osmanlı Türkçesi, Arapça değildir. Bizler kendimizden ''P, Ç, J'' gibi harfleri ekleyerek kendi kurallarımızla yeni bir yazı dili oluşturmuş ve Arap harfleriyle Türkçe yazmışızdır. Tıpkı Latin Harflerini alıp Türkçeye uyarladıktan sonra Türk Alfabesini yapmamız gibi.
''Bir gecede cahil bırakıldık'' bu sözü eminim hayatınızda duymuşsunuzdur. Harf İnkılabını eleştirenlerin favori cümlelerinden biridir. Öncelikle şunu söylemem gerekir ki Osmanlı zamanında Anadolu'da okuma yazma oranı sandığınızından düşük. Payitahtta ve çevresinde, bürokratlar, alimler, şairler elbette okuma yazma biliyorlardı ama kalan halkta okuma yazma bilen sayısı oldukça azdı ve sonrasında biz Batı'ya yönümüzü Atatürk'ten oldukça önce çevirmiştik. Osmanlı'nın duraklama ve yıkılma dönemlerinde 3.Selim, 2. Mahmut ve diğer padişahların çoğu bu anlamda adımlar atarak devam etmişlerdir ve öyle ki 2.Mahmut'un bu anlamda alfabeyi değiştirmeyi düşündüğü bile söylenir ama gerekli koşullar oluşmadığından yapmamıştır. Daha sonraki zamanlarda Atatürk bu değişimi yapacaktır. 4 sene edebiyat okumuş biri olarak şunu demeliyim ki bu oldukça gerekliydi. Öncelikle Arap harfleri bizim dilimize uygun değildi. Mesela Arap harflerinde gırtlak sesi diye bir şey vardır, onlara göre 3 tane S, 4 tane Z, 2 tane K/G, 2 tane T, 3 tane H vardır ve bunların konuşurken ki vurgusu kelimenin anlamını değiştirir ama bizde böyle bir şey yoktur bizde T' de bir tane Z' de bir tane. Bu durum diğer harflerin bizim dilimizde bir karşılığı olmadığı için karışıklıklar neden olmuştur. Bunun dışında var olup da süre gelen bir kurallar geleneği de oluşmamıştır. Bu hem yüzyıllar arasında değişiklik gösterirken hem de kimi zaman aynı dönemde yaşayan şairleri bile etkilemiştir.
Sonrasında Mustafa Kemal Atatürk yeni kurulan devletle o dönemde bilimin ve ilerleyişin alfabesi olan Latin Alfabesinin alarak Türkçeye uygun hale getirmeyi başardı. Daha sonrasında bizzat kendi de öğretti tahtanın başına geçerek. Okuma yazmayı öğrenenler diğerlerine ve onlar da diğerlerine öğrete öğrete dilimize uygun bir alfabeyi kullanmaya başladık. Bugün dilimizi yazarken zorluk çekmiyorsak bu hem bu devrim hem de bizzat Ata'mız sayesindedir.
İbranice, Sanskritçe, Çince gibi zaman içinde daha birçok alfabelerde yazılar yazdık. Birçok alfabeyi değiştiren Türk Dili sonunda kendi yapısına uygun ve kalıcı olan o alfabeyi bulmuş ve Türk Alfabesi'ni oluşturmuştur.