Tutarsızlık (1994) Ve Toplumsal İmaj: Sosyolojik Film İncelemesi

İmajın manipülatif gücü ve tutarsızlıklar.

Dış görünüşünüz düşündüğünüz kadar önemli mi? İnsanlar cidden sizi görünüşünüze göre yargılar veya ona göre davranışlarını değiştirir mi? İmajınız, sizin hatalarınızı ne kadar örtebilir?

Tutarsızlık (1994) da bu sorulara bir yandan dalga geçer gibi, bir yandan da eleştirel bir şekilde cevap veriyor. Parazit ile bildiğimiz Bong Joon Ho'nun öğrenciyken yapmış olduğu bir film (student film) olan Tutarsızlık, aslında 30 dakikalık bir kısa film. Abartılı oyunculuklar ve absürt konularla beraber 90'lı yılların kamera açılarıyla renklerini bir araya getiren Bong Joon Ho, Tutarsızlık ile birlikte ileride başarılı bir yönetmen olacağının izlerini çoktan bize göstermiş.

Film bize en başta 3 olay göstererek başlıyor. Bu olaylar sırayla: Bir öğretmenin kız öğrencisinden porno dergisini saklaması, süt çalan bir adamın suçu gazete dağıtan çocuğa atması, gece tuvalet arayan bir adam ve onun yaptıkları şeklinde ilerliyor. Filmin asıl konusunu da sonda anlıyoruz ve yazımızın başında verdiğimiz sorulara potansiyel cevaplara ulaşmış oluyoruz.


İmaj ve Toplumsal İmaj Nedir?

İmaj, en basit tabirle "bireyin, sahip olduğu ya da vermeye çalıştığı olguyu karşı tarafın nasıl algıladığı veya kafasında şekillendirdiğidir." şeklinde açıklanabilir. Toplumsal imaj ise ondan farklı olarak bu algının veya şeklin toplumda yarattığı görünümdür. Bu imaj çeşidinin üç farklı şekilde oluştuğunu söylemek yanlış olmaz, bu 3 oluşum şekli şunlardır: Algılar, sosyo-kültürel normlar ve medya.

Bunların neden önemli olduğunu da ayrıca özetlemek gerekirse:
1) İnsan ilişkilerinde güçlenmek ve pozitif dönüt almak.
2) Kurumsal bir alanda başta itibar olmak üzere katkı sağlamak.
3) Kriz anlarında güçlü bir imaja sahip olması halinde itibarın sarsılmasını engellemek şeklinde açıklayabiliriz.

İtibar dışında, bireyin toplumsal imajı ona güven de sağlar. İnsan ilişkilerinin önemli bir parçası olan güven, karşı tarafa bir inanç sağlar. Bu inanç ile birlikte toplumsal birliktelik ve sosyal sermayeye fayda sağlar. Sonuç olarak, toplumsal imaj bireylerin toplum içerisindeki yerini belirleyen kritik bir etkendir.

Toplum Eleştirisi

"Bugün, bir aydır gündemde olan bir meseleyi konuşacağız. topluma öfkeli olan insanlar sürekli olarak vahşi suçlar işliyor. Bu da toplumumuzdaki ahlaki bozulmanın bir kanıtı." - Tutarsızlık, 1994

Filmin sonuna bu cümleyle yaklaşmış bulunuyoruz. Hatırlarsınız ki filmin bize üç olaydan bahsettiğini söylemiştik. Bu olayların başrolleri olan karakterlerimiz meğersek toplumsal bağlamda imajları gayet itibarlı bireyler çıkıyor. Biri Kore'nin en köklü üniversitelerinden birinde psikoloji hocası, biri Kore'nin en büyük gazetesinin genel yayın yönetmeni ve bir diğeri de bir savcıdır.


Bahsi geçen "vahşi suçları" işlemelerine rağmen, imajları sayesinde kurtulduklarını ve bu konu hakkında kanallara çıkıp konuşma yapacak kadar iyi imajlara sahipler. Toplumun gelişmemiş olduğunu, bu suçları işleyenlerin evde veya okulda yeterinde iyi eğitim almadığını savunurlarken, kendilerinin de içlerinde oldukları toplumdan bir farkı yoktur. Bu da imajın sadece dışarıdan görülebilir bir şey olduğunu ve bireyin içerisinde başkası olabilmesi gerçeğini bir kez daha hatırlatırken, bir yandan da imajın özel hayat ve kurumsal hayatta da değişiklik yaşayabileceğini destekliyor.

Peki Ya Sonuç?

Başta sorduğumuz sorulara da burada cevap verelim: Filmin de bize verdiği bir cevap olarak, toplumsal imaj bireylerin kararlarını manipüle etme yöntemi olarak kullanılmaya açıktır çünkü imaj, sadece dış görünüş değil, bir konum, rol ve güç dengesi belirleyicisidir. Hatta günümüzde öyle bir konuma gelinmiştir ki, bir imaj oluşum şekli olan medya ile beraber suçları nasıl algıladığımız bile değişkenlik gösterebilir. Yani, yeri gelince imaj suçları örtebilecek ve temize çıkarabilecek konuma gelebilir. Buradan da anlıyoruz ki "İmajınız, sizin hatalarınızı ne kadar örtebilir?" sorusunun cevabı topluma bağlıdır ve tüm hataları bile örtebilir.

Film ise bize bunları alaycı bir dilde açıklayarak, aslında imajın ne kadar manipüle edici bir olgu olduğunu hatırlatıyor ve imajdan öte davranışların arkasındaki gerçekliğe odaklanmamız gerektiğinin vurgusu yapılıyor.

"Herkes bir dereceye kadar yıkıcı ve sapkın olabilir. mesele şu: kendimizi ne kadar kontrol edebiliriz?" -Tutarsızlık, 1994