Uçurtma Avcısı
İki kardeş, farklı yaşam...
Afganistan'da monarşik krallığın çöküşü, Sovyet işgali, ülkeden Pakistan'a ve Amerika'ya toplu göç ediş ve Taliban yönetimi gibi kargaşalı bir ortamda aynı zamanda Emir ve Hasan'ın birbiriyle kurduğu dostluğu konu ediniyor.
Doğdukları günden beri hiç ayrılmayan, aynı yatağı, aynı ekmeği, aynı eşyaları paylaşan iki dost. Emir ve Hasan... Emir ve Hasan Kabil'de aynı bahçe içinde farklı hayatlar yaşayan iki çocuktur.
Emir, zengin bir ailenin oğlu Hasan ise Emir ve ailesinin yanında çalışan bir hizmet oğludur. Emir'in babası çevrede sözü geçen, itibar sahibi biri olarak tanından bir adamdır.
Emir ve Hasan'ın ortak kaderi ise annesiz büyümeleridir. Emir'in annesi doğum sırasında ölmüş, Hasan’ın annesi ise onu henüz kırk günlükken terk etmiştir. Her şeye rağmen birbirine destek olan ve birbirini anlayan çok sıkı dostlardır. Hasan, Emir için her şeye kol kanat gerer Emir için azar işitir, her durumda Emir'i kollar korur, mahalledeki kimsenin cesaret edipte kafa tutmadığı çocuklara bile kafa tutar. Emir ise Hasan'a bilmediği pek çok şeyi öğretir. Okula gitmediği için okuma yazma bilmeyen Hasan'a okumayı ve yazmayı öğretir. Daha sonra ona kitap okutturur. Ve bunu gibi pek çok şey öğretir.
Aslında her şey Kabil'de her yıl düzenlenen Uçurtma Şenliği'nde meydana gelmiştir. Emir’in babası uçurtma şenliklerine Emir’in katılmasını ve birinci olmasını istiyordu. Babasının kendisini yeterince sevmediğini düşünen Emir için bu uçurtma şenliği büyük bir fırsattı. Eğer bu yarışmayı kazanır ise babasının gözüne gireceğini ve daha fazla sevileceğini düşünüyordu. Babasının bazen bazı durumlarda Hasan'ı daha çok sevip, başarılarını daha çok tebrik ettiğini düşünüyordu.
Kendi aralarında uçurtma yapıp uçurarak oldukça eğlenceli vakit geçiren bu ikili, uçurtma şenliğinde de büyük başarı gösterir ve son ikiye kalan uçurtmayı Emir kazanır. İpinden ayrılan uçurtma gökyüzünde hızla sürüklenmeye başlar. Hasan ise Emir'in üzülmesine dayanamaz uçurtmayı geri getireceğine söz verip uçurtmanın peşine düşer.
Uçurtmanın arkasından giden ve uzun bir süre geri dönmeyen arkadaşını merak eden Emir, onun uçurtmayı kovaladığı yöne doğru gider ve onu aramaya başlar. Yaşlı bir satıcıya Hasan'ı sorar. O da elinde uçurtmayla, onu kovalayan birkaç çocuktan kaçarken gördüğünü söyler. Emir bunun üzerine tedirgin olur ve aramaya devam eder. Kısa bir süre sonra bir ses duyar, hemen oraya yönelir. Orada, mahallenin en kötü çocuğu olan Assef ve arkadaşlarının Hasan’ı kıstırdığını görür. Hasan'ın elindeki uçurtmayı isterler. Hasan ise cesur ve hiç tereddütsüz bir şekilde “Hayır, uçurtmayı Emir Ağa'ma götüreceğime söz verdim.“ der. Assef, o zaman Hasan'a hayatı boyunca unutamayacağı bir şey yaşatacağını söyler ve o korkunç olaya tanıklık eder. Gördükleri karşısında çok korkar ve bir duvar arkasına saklanarak olan biteni izler.
O gün orada Hasan’ın yaşamış olduğu olay iki çocuğun da hafızasında ömür boyu yer edecektir. Hasan her olayda Emir’i koruyup kollarken Emir ise Hasan’ın başına gelenleri sessizce bir köşede seyretmiştir. Öyle ki çoğu zaman Hasan'a bile gözükmek istemez. İşlerini erkenden halleder ve ona gözükmeden uyumaya gider.
Ülkenin Sovyetler Birliği tarafından işgal edilmesinden sonra Emir ve babası Amerika’ya göç eder. Fakat Amerika’ya giderken artık zenginlik namına hiçbir şeyleri kalmamıştır. Ama Emir, geçmişte yaşadıklarını unutamaz. Hasan’a yaptıklarından dolayı büyük utanç duyar. Emir zamanla büyür ve üniversiteden mezun olmuştur. Babası ise artık pazarda çalışan bir tüccardır. Emir, pazarda saygın bir kişi olan General Taheri’nin yegâne kızı Süreyya’ya âşık olur. Bu sırada Emir, bir kitap yazmaktadır.
Bir süre sonra Emir babasının kanser olduğunu öğrenir. Tedavi süreci devam ettiği süre içerisinde de Emir ile Süreyya evlenirler. Evlendikten kısa bir süre sonra Emir’in babası vefat eder. Mutlu bir evlilik, iyi bir yazarlık kariyeri olan Emir’in Amerika’daki günleri mutlu ve huzurlu geçmekteydi. Emir’in hayatında eksik olan tek şey çocuk sahibi olmaktır. Bir gün Pakistan'dan bir telefon gelir, arayan Rahim Han'dır ve babasının arkadaşı olduğunu son kez Emir'i görmek istediğini dile getirir.
Yanında Rahim Han’a hediye olarak, yazmış olduğu kitabı getirir. İçinde ise "Rahim Han'a... Daha yazmayı bile öğrenememişken, o hikayelerimi dinlerdi." yazıyordur. Fakat Rahim Han çok hastadır. Emir'e Hasan'ın yazmış olduğu mektubu verir. Hasan ona mektup da yazmayı güzelce öğrenene kadar yazmadığını, yeni yeni İngilizceyi öğrenmeye çalıştığını, Farzana adında bir karısının ve Sohrab isminde bir de oğlunun olduğunu söyler. Rahim Han, Hasan'ın bir çatışma sırasında öldüğünü ve karısının da onu kurtarmak isterken vurulduğunu da anlatır. Emir, Sohrab'ı sorar. Onun da yetimhanede olduğunu öğrenir. Ayrıca Emir, babasının kendisini yıllarca kandırdığını ve Hasan'ın kardeşi olduğunu öğrenir.
Emir, Rahim Han'ın ayarladığı bir şoför (Ferit) ile Kabil’e gider. Vicdanını rahatlatmak için eline fırsat geçer. Kabil'e döndüğünde her şeyin daha kötüye gittiğini fark eder. Sohrab’ı ararlar ve uzun süre sonra onun izini bulurlar. Bir adamla tanışır ve onun karşısına tek başına çıkar. Ona ne için Kabil’de olduğunu anlatır. Adam sonra Sohrab’ı çağırır. Onu köle gibi kullanmaktadır. Daha sonra Emir, adamın Assef olduğunu anlar. Assef ile Emir tartışırlar ve Assef Emir’i fena bir biçimde döverken Sohrab, Emir’in Hasan’a hediye ettiği sapanı çıkararak Assef’in sol gözünü isabet alır ve vurur. Assef acıyla bağırır. Onlar da kaçar. Ferit kapıda bekler, arabaya atladıkları gibi Pakistan’a giderler.
Emir, Rahim Han'ın hayatını kaybettiğini öğrenir. Emir, Süreyya’yı arar ve olanları ona anlatır. Emir Sohrab’ı da yanına alarak Amerika'ya döner. Süreyya ile Emir'in uzun zamandır çocukları olmadığı için Sohrab'ı çocukları gibi büyütmek isterler. Süreyya’nın babası bu duruma karşı çıkar, ama Süreyya babasına gerekli cevabı verdikten sonra bir şey söyleyemez.
Bir gün birlikte bir parka giderler. Emir, Sohrab’a orada gördüğü bir uçurtmayı alır ve ona uçurmayı öğretir. Şimdi Hasan’ın yerinde oğlu Sohrab vardır. Yani makarayı o tutuyordu, ipi ise Emir... Beraber parktaki çocuklarla yarışarak diğer uçurtmaları koparırlar. Emir, Hasan'ın uçurtma koparma taktiklerini Sohrab'a öğretir. Emir, son kopan uçurtmayı yakalayacağına dair Sohrab’a söz verdikten sonra uçurtmanın peşinden deliler gibi, çocukça koşmaya başlar. Ve Emir onu kurtardığı günden beri tek kelime konuşmayan Sohrab'ın konuşmaya başlamasıyla kitap sonlanır....