UMBERTO BOCCIONI-KENT UYANIYOR

Boccioni'nin "İş gücü, ışık ve hareketin bir karışımını yapmak istedim." dediği fütüristik tablo: Kent Uyanıyor

Ressamın ve bulunduğu Fütürizm akımının adını duyduğumuzda ilgililerin ilk aklına gelen tablolardan biridir “Kent Uyanıyor” tablosu. Umberto Boccioni, “İş gücü, ışık ve hareketin bir karışımını yapmak istedim.” diyor tablosunu kendince tanımlamak adına.

Fütürizm; devrin gereklerine uyarak tehlikeyi, canlılığı seven, makine devrinin mucizelerine ayak uydurabilen sanatçıların bu esaslara göre eserler verdiği “Gelecekçilik” akımı. Bu sebeple bu akımla birlikte resmedilen tablolar bin bir ruhu, rengi barındıran türden.

Kent Uyanıyor tablosu, rengi prizmatik parçalara ayırarak kullanan Boccioni’nin hem çok ses getiren hem de anlamlandırılması için çok farklı bakış açılarına girilmesi gereken bir eseridir. Sanatçı hemen her tablosunda renklerle oynar, onların canlılığını birbirine katar.

Tabloya ilk bakıldığında kırmızı renginin ve oranj tonlarının sıklıkla kullanıldığı çarpıyor göze. “Canlılık” esas alındığından bu iki renk tonunun baskın olması kaçınılmaz tabi ki. Canlılığın dışında renklerin anlamına inecek olursak; kırmızı rengi, insanların duygularını harekete geçiren, ayaklandıran bir renk hatta dinamizmin öncü rengi olarak geçiyor. Aciliyet hissi verdiği için tablonun ana temasına uygun bir seçim, kaçınılmaz bir yandan da. Kırmızının yanında ilk gözümüze çarpanlardan biri de oranj tonları, yeniden doğuşu ve yeni başlangıçları temsil eder oranj tonları. Tabloda bahsedilen kentin uyanması, bana kalırsa yeni bir farkındalıktan ibaret ve renklerle bunu bize daha çok hissettirmek istemiş sanatçı. Kırmızıyı ve oranj tonları göz ardı edince mavi rengin kullanıldığı hatta mavinin de diğerleri kadar yoğun işlendiği gözler önüne seriliyor. Mavi renk insana verdiği huzur anlamıyla tanınır. Verdiği huzurun yanında, verimlilik anlamı da taşır mavi. Yani uyanan kent belli şeylerin farkına varacakken hem canlılığını kaybetmez hem yeni başlangıçlara yönelir hem de verimli bir ayaklanma yaşar.

Tabloyu renklerinin dışında ele alacak olursak eğer el ele tutuşmuş insan figürleri çarpıyor gözüme. “Kent Uyanıyor” derken bir isyanı anlatmaya çalışmış olabilir ressam ve eğer düşünülen anlatı varsa resmin içinde, birbirini ayaklanmanın içine sürükleyen, birbirlerinin fikirlerine destek çıkmaya, seslerini çıkarmaları için birbirlerine el uzatmaya çalışan insan figürleri var. Kentin uyanması gerekiyorsa bu bir kişiyle değil toplulukla olmak zorunda ve o birliğin başlangıcının ilk adımı el uzatmaktır, somut ve soyut anlamlı şekilde. El ele tutuşmuş insan figürleri birbirlerini desteklemenin yanında bir atı sakinleştirmeye çalışıyorlar. Başıyla herkesi savuran, alt eden bir at figürü resmin tam orta yerinde gösteriyor kendini. Bu at, insanlara baskı uygulayan şehrin büyüklerine ithafen resmedilmiş olabilir. İnsan figürleri birbirine destekse, şehrin büyüklerini simgeleyen at figürü gücün kendisinde olduğunu göstermek adına şahlanıyor sanki.

 Tablonun arka taraflarına dikkat edince bir kale görüyorum, çeşitli bayraklar. Ve resme bu açıdan bakınca ortada bir savaş hengamesi mevcutmuş gibi hissediyorum. Sanki o insan figürleri birbirlerini gaza getirmeyi başarmış ve farkındalıklarını kaleye hücum ederek sergilemişler gibi. Kale, savunma ve güvenlik amaçlı inşa edilen yapıttır ve kaleyi fethetmek kenti baştan aşağı değiştirmektir. Çeşitli bayraklar, kentte bulunan farklılıkları gözler önüne seriyor bence ancak bu farklılık etnik grup farklılığı olarak değil, düşünsel farklılık, karakteristik farklılık olarak ifade edilebilir. Şehri güzelleştiren şey, farklılıkların iç içe geçmiş şekilde bir varlık oluşturabilmesidir. Ancak resmin yapılmış olduğu dönemlere bakılacak olursa -1910’lu yıllar- insanların baskıyla yaşadığı, özgünlüklerinin silik hale getirildiği bir durum mevcut. Fütürizm gelecekten etkilenen bir akım olduğundan geleceğe dair atılmak istenen adımlar sergilenmektedir eserlerde, bir başkaldırı vardır. Boccioni’nin bu önemli eserinde de baskıcı figürü zapt etmeye çalışarak farklılığını kanıtlamak isteyen, düşüncesini bağırmak isteyen, kenti uyandırmak isteyen figürleri görmüş oluruz.

 Tablonun profesyonel şekilde yorumlamasını okuduğumda kendi yorumumla ufak tefek benzerlikler yakalayabildim, ancak sanatçının gözünden olanla benim gözümden olanın detaylı yorumlanışının çok ayrı yollara girdiğini fark ettim. Tablonun asıl manasıysa şu şekilde:

“Tablo, Fütürizmin dinamizm sevgisini ve modern şehre olan düşkünlüğünü yakalar. Büyük bir at ön plana çıkarken, birkaç işçi atı kontrol altına almak için mücadele eder. Sanatçı burada, insanlık ve hayvanlar arasında ilkel bir çatışma olduğunu öne sürüyor. At ve figürler bulanık, hızlı hareket iletirken, arka plandaki binalar gibi diğer unsurlar daha gerçekçi hale getirilir. Aynı zamanda, perspektif, resmin farklı bölümlerinde dramatik bir şekilde sergileniyor”.