Uyumayan Şehir'in Sokaklarında: True Crime: New York City

Suç imparatorluğundan polisliğe uzanan bir yolculuk.

12 Ekim 2004 tarihinde duyurulan True Crime: New York City, ilk oyunda olduğu gibi Luxoflux'ın ellerinden çıkmış ve Activision tarafından piyasaya sürülmüştü. 15 Kasım 2005'te konsollara çıkan oyun, 14 Mart 2006'da Windows platformuna uyarlanmıştı fakat bu bir takım sıkıntılara yol açacaktı. True Crime: New York City çıktığı zaman bizleri heyecanlandırmıştı çünkü kendisinden 2 sene önce çıkan True Crime: Streets of LA her ne kadar GTA kopyası olarak lanse edilse de o zamanki oyun sektöründe başarılı bir yapım olarak karşımıza çıkmıştı. Belki dört dörtlük değildi ancak bizlere kendisini ispatlamayı başarmıştı. Ancak True Crime: New York City başarılı bir halef olmak yerine kendisine çok bir şey katmayarak oyun sektörüne giriş yapmıştı. Seri kimisine göre yerinde sayarken kimisine göre de geriye gitmişti. Yine de konsollarda hatrı sayılır bir oyun deneyimi sunmuştu ancak bilgisayar oyuncularını hayal kırıklığına uğratmıştı. Yani artısıyla eksisiyle büyük beklentilere rağmen başarısız bir konsol portu olarak akıllarımızda yer etti.

Hikaye

Marcus Reed 14 Ocak 1980'de bir suç dünyası içine doğdu. Suç baronu olan babası Isaiah Reed tarafından yönetilen bir suç ailesi içinde büyüyen Marcus'a babası büyüdükçe suç imparatorluğunu kendisinin yöneteceğini söyler. Ancak Marcus 18 yaşındayken, babası polis tarafından yakalanır ve hapse atılır, Marcus genç yaşta büyük bir suç imparatorluğunu miras alır. Aradan geçen bir kaç yılın ardından bir Noel Gecesi, Marcus babasını hapishanede ziyaret etmek üzere izin hakkı kazanır ancak ancak o ve babası yemek yerken, bir gardiyan ikisini de bıçaklamaya çalışır. Gardiyan babasını bıçaklarken, Marcus bir bıçakla silahlanmış ve gardiyanı birkaç yara ile öldürmüş ve kanlar içinde kalmıştır. Babası hâlâ hayattayken, Marcus gardiyanın kolundaki dövmenin en iyi arkadaşı Kevin'a ait olduğunu keşfeder. Kevin, Isaiah'ın en iyi adamlarından birisidir. Marcus hapishaneden ayrılır ve Kevin'in dairesine gider.

Polis Departmanı girişindeki polsi memuru her yaklaştığımızda bizi selamlıyor. Böyle mesai arkadaşları iyi ki varlar!

Marcus, öldü sanılırken kanlar içinde ve yaralı bir halde intikam almak için Kevin'in evine gider. Çete üyeleriyle girdiği çatışmanın ardından Marcus, kendisine ihanet eden Kevin'ı ağır yaralı olarak bir binanın bodrum katındaki çöp konteynerinde saklanmış bir halde bulur ve onu silahla vurarak öldürür. Mermisi bitmiş silahını yere düşüren Marcus, tam başka bir çete üyesi tarafından vurulacağı esnada Terrence "Terry" Higgins adlı bir NYPD dedektifi tarafından kurtarılır. Marcus'un babası ve Higgins uzun zamandır arkadaştır. Marcus daha sonra Kevin ve adamlarının babasına sadık olmadıkları için bu yola başvurduğunu, bu nedenle de yaşayamayacaklarını iddia etti. Herhangi bir direniş göstermeyen Marcus teslim olur ve Higgins'e kendisini kelepçelemesini söylerb ancak Higgins bunun yerine onu serbest bırakır. Aynı zamanda kendisine çeki düzen vermesi gerektiği ya da hayatının geri kalanını hapishanede yalnız geçireceği konusunda onu uyarır. Marcus'un silahlı çatışmaya karıştığını örtbas edeceğini fakat bunun NYPD'nin insafına bırakılmadan önce yaptıklarını temizlemesi için son şansı olacağını söyler. Marcus bunu kabul eder ve yaralarıyla ilgilenmek üzere oradan uzaklaşır.

Central Park

Aradan geçen 5 yılın ardından Marcus artık bir NYPD memurudur. Higgins'in kendisine 4 yıl boyunca akıl hocalığı ve rehberlik eder. Onun da desteğiyle bölgenin en iyi sokak polislerinden biri olmak için büyük bir çaba sarf eden Marcus, Higgins'in ısrarıyla, dedektiflik rozeti ve Organize Suçlar Birimi'ne transfer olmak için sınava başvurur. Marcus sınavı başarıyla geçer ancak onu bekleyen zorlu bir yolculuk vardır. Polis kuvvetlerine katıldıktan sonra, bir yandan şehirdeki suçları çözmeye çalışacak bir yandan da kendi geçmişiyle yüzleşecektir. Hikaye boyunca onun derinliklerine inme ve onun geçmişiyle hesaplaşma fırsatımız oluyor ancak üzülerek söylüyorum hikaye zaman zaman tahmin edilebilir ve klişe bir hal alabiliyor.

Oynanış

İlk oyundan çok farklı olmayan oyunumuzda yine iyi polis kötü polis sistemi mevcut. Yaptığımız hareketler, aldığımız kararlar neticesinde oyunumuz 2 farklı sonla bitiyor. Eğer suçluları tutuklar, suçları çözer, rakiplerini etkisiz hale getiricek atışlarla vurursak ve onları öldürmek yerine bayıltırsak İyi Polis puanı, sivilleri ve silahsız suçluları öldürürsek, silahlı suçluları kafalarından vurursak, ateş açmadan önce kendimizi polis olarak tanıtmazsak, iş yerlerinden haraç alır veya rehincilere kanıt satarsak Kötü Polis puanı alıyoruz. Kötü Polis puanı kazandıran şeyler yaptığımız takdirde, aynı zamanda bir haydut sayacı dolduracağız ve bu sayaç aşırı bir derecede yükseldiğinde, “Haydutlaştı” olarak kabul ediliyoruz ve diğer polis memurları bize saldırmaya başlıyor. İlk oyunda görev başarısız olduğunda farklı bir görev yolunda ilerliyorduk fakat bunun yerine artık ana hikayeye geri dönmek için bir muhbir görevi yapma seçeneğimiz oluyor.

Oyunda, sahip olduğumuz araçların hepsine Polis Departmanında bulunan garajdan erişebiliyoruz. Tabii polislik vasfını kullanıp yoldan araç çevirmek istiyorsanız orası başka.

Bu sefer şehirde serbestçe dolaşabilme imkanımız var. Yani ilk oyundaki gibi gidip bir görevin kayıt dosyasından bölüm seçeyim falan diye uğraşmanıza gerek yok. Oyunda mecburi olarak çözülmesi gereken ilk dava Magdalena Karteli davası ancak ondan sonraki 3 davayı çözme sırası tamamen bize kalmış durumda istediğimiz sırayla çözebiliyoruz. Hikayeye ek olarak katılabileceğimiz mini oyunlar ve yan görevler mevcut. Oyunumuzda birdan fazla görev tipi bulunuyor. İlk oyunda 4 farklı görev tipi varken halefi 3 tane görev tipi sunuyor. Bunlar ilk oyunumuzdakiyle gizlilik dışında aynı; atıcılık, sürüş ve dövüş.

Serbest olarak dolaşma tarafında bu sefer elimiz daha güçlü çünkü ilk oyunda yavan kalan çeşitlilik yerini yapılabilecek çeşitli şeylere bırakıyor. Bu sefer haritamız 62 km² (ilk oyunda 622 km²) ve bu alan Manhattan'ı ele alıyor. Yapılacak şey çok ama bu sefer daha küçük bir harita bizleri karşılıyor. Peki neler yapabiliyoruz? Öncelikle artık motorsiklet de sürebiliyoruz! İlk oyunda sadece araba varken artık çeşit çeşit motorsikletler bulunuyor ve Marcus ile New York'un bütün caddelerinin, sokaklarının tozunu attırabiliyoruz. Streets of LA'de olduğu gibi sürüş sırasında telsiz memuru tarafından verilen rastgele bir suçu çözebiliyoruz ancak ilk oyundan farklı olarak, bu suçlar artık sokakların yanı sıra binaların içinde de gerçekleşebilir oluyor. Artık iş biraz daha farklı bir boyut alıyor, yirmi farklı mahalleye bölünmüş bir haritamız var. Marcus, belirli bir bölgede rastgele bir suçu çözer ise o bölgedeki suç oranı düşüyor. Bir bölgede çözdüğümüz suçlar belirli bir sayıya ulaştıktan sonra, o bölge temiz olarak kabul ediliyor ve suç oranı artmıyor ama yine de bölgede rastgele suçlar meydana gelmeye devam edebilir. Eğer Marcus bir bölgedeki rastgele suçları göz ardı ederse ve temizlemes ise o bölgedeki suç oranı artıyor. Bu artan suç oranı beraberinde dükkanların kapanması, sokakların kirlenmesi, binaların yıkılması, daha saldırgan sivillerin ortaya çıkması ve bölgenin temizlenmesi için daha fazla rastgele suç işlenmesi gibi sorunları beraberinde getiriyor. Açıkçası oyunun sunduğu bu kısım gerçekten başarılı. Ayrıca ilk oyunda olduğu gibi tutuklama, yayaların üstünü arama gibi mekanikler yine mevcut, gözünüze kestirdiğiniz birisini tutup çevirmekte serbestsiniz!

Bizi bekleyenler sadece bunlar değil. Oyunun selefi True Crime: Streets of LA'e nazaran içerik ve serbest dolaşım tarafındaki en büyük farkı, oyunun hikayesiyle ilgili olmaksızın şehirdeki birçok binanın oyuncu tarafından erişilebilir olmasıdır. Bunu o dönemler GTA: San Andreas'ta dışında gördüğümüz yapım yoktur sanırım. Fakat True Crime: New York City'de yapabileceklerimiz San Andreas'a nazaran daha fazla (belki de San Andreas'tan 1 sene sonra çıktığı için kopya çekmiştir?), sağlığımızı geri kazandırmaya yarayan ilaçlar ve yiyecekler satın alınabiliyor. Bunları satın alabildiğimiz eczaneler ve marketler dışında oyunda satın alma sistemini bize sunan başka binalar da bulunuyor. Bunlar; silah ve mühimmatın silah mağazaları, kıyafetler satın alabileceğimiz giyim mağazaları, yeni arabalar satın alabileceğimiz araba satıcıları, yeni dövüş teknikleri edinebileceğimiz dojolar, oyunda çalan müziklere yenilerini ekleyebileceğimiz plakçılar, ve bunlara ek olarak oteller, gece kulüpleri, restoranlar,apartmanlar gibi erişebileceğimiz bir çok rastgele bina bulunmakta. Yine ilk olarak San Andreas'tan aşina olduğumuz sosisli sandviç standları oyunumuzda da var ve sosisli alıp yiyebiliyoruz. Oyunda şöyle ilginç bir sistem daha var, çoğu iş yerinde ekstra para için şirket sahibinden haraç alabiliyor veya tutuklama yapmak için kanıt yerleştirebiliyoruz. Seriye gelen bir diğer yenilik ise ulaşım. İlk oyunda her yere kendi imkanlarımızla gidebiliyorken artık New York Metro'sunu ve yoldan çevirdiğimiz taksileri kullanarak belirli bir ücret karşılığında. ulaşımımızı sağlayabiliyoruz.

New York Metrosu

Gelelim ilk oyunun göz bebeği olan dövüş kısmına, bu sefer uzak doğulu bir karakter değil de Amerika sokaklarının tozunu yutmuş, ghettonun bağrından gelen bir karakterimiz var. Bu da dövüş sistemimizi farklı kılmakta ancak yukarıda belirttiğim gibi farklı dövüş teknikleri edinebiliyoruz. Marcus, hafif ve ağır saldırı olarak düşmanlarına saldırı gerçekleştirebiliyor, buna ek olarak yakalama mekaniğini de barındırıyor ve Marcus yakaladığı düşmanını fırlatabiliyor. Dövüş ortasında belirli noktalarda düşmanımız sersemliyor ve bir sayaç açığa çıkar. Bu sayacın durumuna bağlı olarak açığa çıkan saldırı çok daha yıkıcı ve efektif olabilir. İlk oyundan aşina olduğumuz Hassas Atış yeteneği yine burada da bizleri karşılıyor. Siper alma sisteminin de bulunduğu oyunda geniş diyebileceğimiz bir silah yelpazesi mevcut. En azından ilk oyuna nazaran gözle görülür bir fark var. Silah sistemi tarafında şöyle bir şey var oyunda, yerden aldığımız silahların mermisi bittiği zaman Marcus silahı atıp yol arkadaşına, sonsuz cephaneye sahip .38 ACP tabancasına sarılıyor. Bu oyunumuzda da bir yükseltme sistemi mevcut hatta bir hayli de geniş ancak ödül puanları karşılığında ve bir mücadeleyi tamamladıktan sonra yükseltmeleri edindiğimiz Streets of LA'in aksine, New York City'deki yükseltmeler sadece parayla edinilebiliyor, puan sistemi ve mücadele yok. Yükseltmeler, oyuncu beş kademe yükseldikçe satın alınabilir hale gelir. Bu yükseltmeleri edinmek için ihtiyacımız olan parayı legal veya illegal olarak elde etmemiz mümkün. Maaşları toplayarak legal, rehin dükkanlarında kanıt satarak veya iş sahiplerini gasp ederek illegal olarak kazanılabilir.

Grafik & Ses & Teknik

O sene oyun sektörünün geldiği noktaya baktığımızda görüyoruz ki True Crime: New York City sınıfta kalıyor. Her ne kadar kasvetli ve karanlık bir New York işlenmeye çalışılmış olsa da yetersiz kalmış. Bazı yapımlarla kıyaslandığında kabul edilebilir bir grafik ve görsel sunarken bir çok rakibine göre geride kaldığı aşikar. Karakter modellemeleri oyunun bu taraftaki açığını biraz olsun kapatabiliyor.

Ses tarafında ortalama bir deneyim sunan oyunun karakter seslendirmeleri de aynı şekilde ortalama bir deneyimin üstünü veremiyor. Karakter seslendirmelerinde en başarılı seslendirme (bence) Marcus'a ait onu da eklemiş olayım.

Animasyon tarafında da ortalama bir deneyimle karşılaştığımız oyunda araç fizikleri hiç de iç açıcı değil. Karakterimizin hal ve hareketleri diğer karakterlere ve NPC'lere nazaran biraz daha başarılı işlenmiş olsa da yüzme animasyonu içler acısı. Araç fiziklerinin iç açıcı olmadığından bahsetmiştim, öyle kalabilir, üstüne konuşmaya hiç gerek yok. Son olarak eklemek istediğim oyunun yapay zeka tarafında da biraz noksan olduğu. Bu öyle bir durumki bazen her açıdan dört dörtlük olan bir oyunun bile yapay zekası biraz sapıtabiliyor ve bizleri rahatsız edebiliyor. Onun için bu konuda oyunun üstüne çok gitmeyeceğim.

Times Meydanı

Sonuç

Evet, başarısız bir konsol portu olabilir. Evet, birkaç yenilik getirmiş olsa da teknik açıdan olan eksikliği ve ilk oyuna nazaran grafik, teknik vs. unsurların üstüne bir şeyler katılmamış oluşundan tartışmaya açık olabilir. Ancak True Crime: New York City, GTA muadilleri tarafında oynanabilecek bir oyun. En azından çıktığı yıllarda bu olumsuzluklara rağmen öyleydi. Günümüzde açıp oynamak isteseniz kontrolleri olsun, grafik ve teknik kısımları olsun sizleri sıkabilir, hayal kırıklığına uğratabilir. Ancak nostalji yapmak istiyorsanız bir şans vermek isteyebilirsiniz. New York City'de adaletin sağlanması gerekiyor ve Marcus'un biraz yardıma ihtiyacı olabilir..