Varoluşsal Sancılar Işığında Bağımlılık
Sigara, alkol, madde ve sosyal medya bağımlılığı gibi çağımızın en yaygın sorunlarına Viktor E. Frankl'ın logoterapi yaklaşımıyla bakalım.
Günümüzde sigara kullanmayan kaç kişi kaldı sizce? İnsanlar genellikle stresten kurtulmak için sigaraya sığınıyorlar ve elbette sığındıkları tek şey sigara değil. Madde, alkol, kumar hatta sosyal medya bağımlılığı oldukça arttı. Ekranların hayatımıza girmesiyle çocukların konuşma yaşı dahi ilerledi. İnsanlar genellikle duygu durumlarını kontrol edemediklerinde dışarıdan bir uyarıcıya ihtiyaç duyuyorlar. İçsel yapılarındaki bu yetersizlik nereden geliyor peki? Tabii ki genetik, anne baba tutumları, çevresel koşullar, sosyoekonomik koşullar, krizler, savaşlar, pandemiler gibi bir sürü etken sıralayabiliriz. Böyle bir dünyaya çocuk getirmek istemiyorum diyen insanları da duymuşsunuzdur değil mi? Peki bu ne demek? İnsanların dünyada olup bitenlere karşı güvensizleştiğini ve değişimi mümkün görmediklerinin göstergesi gibi geliyor bana.
Frankl'ın kitabında anlattığı bir olayı aktararak bu konuyu anlam arayışına bağlamak istiyorum. Esir kamplarında ‘bırakmak’ adını verdikleri bir davranış örüntüsü varmış. Bu davranış, bir gün sabah işe gitmeyi reddederek idrar ve dışkıyla ıslanmış samanların üzerinde barakada kalmak anlamına gelirmiş. Hiçbir uyarı ve tehdit esirin fikrini değiştiremezmiş. Devamında ise esir cebinde kalan son sigarasını çıkarıp içmeye başlarmış. O anda diğerleri esirin devam eden 48 saat içinde öleceğini anlarlarmış. Frankl'a göre bu tipik davranış sırasında anlam yönelimi bitmiş ve anında haz arayışı bunun yerine geçmiştir.
Tekrar günümüze dönüp bağımlılıklara Frankl’ın dediği gibi haz arayışı olarak baktığımda büyük bir anlam yitimiyle karşı karşıyayız diye düşünüyorum. Yaşamda anlam bulamamak büyük bir can sıkıntısı doğurur ve bağımlılığın türü ne olursa olsun kişi bir uyarıcı ile bu can sıkıntısını giderir. Bireyin yaşamda anlam bulmasıyla sigara, alkol, madde kullanımının ve can sıkıntısının azalması beklenir.
Anlam arayışı, insanın en temel motivasyon kaynağıdır ve bu arayış tatmin edilmediğinde kişi kendini boşlukta ve çaresiz hisseder. İşte bu noktada bağımlılıklar devreye girer. Peki, bu anlam yitimine karşı ne yapabiliriz?
Anlam Arayışının Bağımlılıkla Mücadelesi
Frankl, insanın hayatına anlam katmanın üç temel yolunu belirtir. Anlam arayışında bağımlılıkla mücadele için bu yolları tekrar gözden geçirelim:
- Bir Yaratım ya da Görev Yerine Getirme Süreci: Birey, bir şeyler üreterek veya bir görev yerine getirerek yaşamına anlam katabilir. Bu, bir sanat eseri yaratmak, bir projeyi tamamlamak veya işinde başarılı olmak gibi çeşitli yollarla olabilir. Bağımlılıkla mücadelede, bireyin kendini gerçekleştirebileceği alanlar bulması ve bu alanlarda üretken olması, anlam arayışını tatmin edebilir.
- Bir Şeyi Deneyimleme ya da Biriyle Etkileşim: Sevgi, dostluk, aile bağları gibi derin ve anlamlı ilişkiler, bireyin hayatına anlam katar. Bu bağlamda, bağımlılıkla mücadele eden bireylerin sosyal destek sistemleri güçlendirilmeli, sevdikleriyle daha fazla zaman geçirmeleri teşvik edilmelidir.
- Istıraba Karşı Olan Tutumu Belirleme: Frankl, acının kaçınılmaz olduğu durumlarda bile insanın acıya karşı olan tutumunu seçebileceğini vurgular. Bağımlılıkla mücadelede, bireylerin yaşadıkları zorlukları anlamlandırmaları ve bu zorluklara karşı olumlu bir tutum geliştirmeleri önemlidir. Bu, terapi süreçlerinde desteklenebilir.
Türkiye'deki Bağımlılık Sorununa Logoterapik Yaklaşım
Türkiye’de bağımlılık sorunları, sadece bireysel değil toplumsal boyutlarda da ele alınmalıdır. Ekonomik sıkıntılar, işsizlik, toplumsal baskılar ve kültürel normlar, insanların bağımlılıklara yönelmesinde önemli rol oynar. Logoterapi, bu bağlamda, bireyin kişisel anlam arayışını destekleyerek toplumsal sorunların etkilerini hafifletebilir.
Pratik Öneriler
- Eğitim ve Farkındalık: Bağımlılıkla mücadelede eğitim ve farkındalık çalışmaları çok önemlidir. Frankl’ın logoterapik yaklaşımları, eğitim programlarına entegre edilebilir ve gençlerin hayatlarına anlam katmaları teşvik edilebilir.
- Destek Grupları: Bağımlılıkla mücadele eden bireyler için destek grupları oluşturulabilir. Bu gruplar, bireylerin deneyimlerini paylaşmaları ve birbirlerine destek olmaları için önemlidir.
- Psikolojik Destek: Logoterapi, psikolojik destek sürecine entegre edilerek bağımlılıkla mücadele eden bireylerin anlam arayışlarını güçlendirebilir.
Bağımlılıklar, modern dünyanın getirdiği stres ve anlamsızlık hissiyle başa çıkmak için başvurulan bir kaçış yolu olabilir. Ancak, bu kaçış, kısa vadeli bir rahatlama sağlarken uzun vadede daha büyük sorunlara yol açar. Hayatımızın anlamını bulmak ve bu anlam doğrultusunda yaşamak, bizi bağımlılıklardan kurtarabilir ve daha tatmin edici, anlamlı bir yaşam sürmemizi sağlayabilir. Unutmayalım ki, en zor koşullarda bile, hayatımıza anlam katmak ve kendi yolumuzu seçmek her zaman bizim elimizdedir.