Vazgeçebilmek Üzerine

Vazgeçmek, yaşanması gereken güzelliklere kapı açmaktır. Ancak erdemlerin en büyüklerinden ve en zorlarındandır desem?

Vazgeçebilmek insanın kendi hayatındaki zaferlerin en büyüklerindendir aslında. Bazen sonucu bir hüsran gibi, bir mutsuzluk gibi görünse de zaferlerin en önemlilerindendir. İnsan, tutunduğu,emek verdiği,zamanını harcadığı şeyden vazgeçemez. Vazgeçmek istemez. Belli bir yol kat ettiği her şeyi geride bırakıp yeni bir sayfa açmayı tercih etmek istemez. Var olan yol ne kadar dikenli olursa olsun bildiğim bilmediğimden iyidir olarak yaklaşır. Vazgeçmek cesurların işidir. Bunu, çok net kabul etmek lazım. Ancak bu cesareti, size bir başkası veremez. Hayatta bir nokta var ki o nokta geldiğinde vazgeçebilmek, ceketini alıp çıkabilmek gerekli. Bunun için gerekli koşulları da biz sağlamalıyız. Bilimsel olarak kanıtlanmış bir konu var ki, insan bir şeye ne kadar emek verirse o kadar bağlanıyor. Uzun süren ilişkileri, evlilikleri, işleri, yerleri bırakmak bu yüzden bu kadar zor oluyor. Uğruna harcadığınız şeyler ne kadar fazlaysa vazgeçme süreniz de o kadar fazla olur. Çünkü o aşamaya kadar yoğun bir bağ kurulur. Vazgeçmek cesurların işidir dedik ama bazen cesur olmasakta bunu yapmak gerekiyorsa yapmalıyız. Belki de o cesareti ancak böyle kazanabiliriz. Aslında insanın vazgeçememesindeki en büyük sebep ileriyi görememesidir. Bir sonraki aşamam ve yaşamım ne olacak bilmiyorum hissi kaygı oluşturur. İyi mi olacak, kötü mü? Bundan pişman mı olacağım yoksa mutlu mu? Vazgeçme noktasından sonra neler başıma gelecek bilmiyorum dolayısıyla bu belirsizlik korkutuyor, kafamın içindeki o ses sürekli yerinde kal en azından burayı biliyorsun diyor.

Galiba en güzel örneği toksik ilişkiler. Öyle kavgalar edersiniz ki akşam bağırmalı, çağırmalı, küfürlü, sabahına ise mis gibi bir günaydın mesajıyla hayata devam edersiniz. Zamanla uğrunda harcadıklarınız o kadar artar ki mesela ruh sağlığınız, zamanınız, ilginiz, yaşamınızdaki her bir parça... Bunlar arttıkça bağlanırsınız ve kopup gitme düşüncesi korkutucu gelir. 'En azından burada' düşüncesi insanın kalbine saplanan bir mermi darbesi gibi bence. O kadar fena ,ölümcül ki günden güne sizi bitiren bir düşünce. Vazgeçersiniz, sonunda yine soluğu terapi odalarında alırsınız. Bu sefer o altın soru gelir akla. Hata mı ettim acaba? Hayır hata etmediniz, ama çok geç kaldınız. Yıpranan ruh sağlığınız şu an sadece toparlanmayı bekliyor çünkü alacağını aldı, kırgınlıkları, öfkeleri içine tıka basa doldurdu. Yani vazgeçmek önemli ama vaktinde mi vazgeçmeliyiz acaba? Geç gelen vazgeçiş 'zararın neresinden dönersem kâr' gibidir ama zararı ortadan kaldırmaz. Zararın varlığını da silemez. Ancak yine de vazgeçmek büyük bir erdemdir. Şunu da unutmamak lazım ki vazgeçmek, pes etmek değildir. Pes etmek yalnızca cesur olmayanların işidir.