Virginia Woolf'un Kraliçe Victoria İle Mücadelesi

Virginia Woolf'un Viktoryen Dönem geleneklerine bakışı

Kraliçe Victoria, 1837-1901 yılları arasında İngiltere'nin başında bulunmuş ve Viktoryen dönemin simgelerinden biri olmuştur. Bu dönemde İngiltere büyük bir endüstriyel ve kültürel dönüşüm yaşadı ve Kraliçe Victoria, bu değişimlerin merkezinde yer aldı. Kendisi, dönemin sosyal normlarını ve değerlerini belirleyen güçlü bir figürdür.

Kraliçe Victoria, toplumsal yaşamın birçok yönünü etkileyen katı kurallar koydu. Kadınların toplum içindeki rolü büyük ölçüde ev içi ve ailevi sorumluluklarla sınırlıydı. Eğitim, iş ve kamu hayatındaki roller ise genellikle erkeklere ayrılmıştı. Kadınların bağımsızlıkları ve toplumsal katılımları büyük ölçüde engelleniyordu. Eğitim, kadınlara genellikle kapalıydı ve kadınlar çoğunlukla kocalarının ekonomik ve hukuki kontrolü altında kalıyordu. Evlilik, kadınlar için ekonomik ve kişisel bağımsızlıklarını kaybettikleri bir durum haline gelmişti.

Kraliçe Victoria’nın toplumsal normları ve kültürel değerler üzerindeki etkisi oldukça katıydı. Kadınların kıyafetleri, toplum içindeki rol ve davranışları Victoria’nın yayınladığı gazetelerle sıkı kurallar çerçevesinde belirleniyordu. Kadınlar, bellerini daraltan korseler giymek zorunda kalıyor, bu da hem rahat hareket etmelerini engelliyor hem de nefes almalarını zorlaştırıyordu. Geniş ve hacimli etekler, içlerine krinolin giyilerek daha da zorlaştırılmıştı ve bu malzemeler kolayca yanabiliyordu, bu da ölümle sonuçlanan kazalara yol açabiliyordu. Kadınlar, kıyafetlerini tek başlarına giyemedikleri için yardımcılarının ve sopaların yardımıyla günde dört kez değiştiriyor, kocalarının zenginlik sembolü olma rollerini üstleniyorlardı.

Kraliçe Victoria, aileden birinin ölümü durumunda yas ilan edilmesini ve kıyafetlerin siyah boyalarla boyanmasını, iki yıl boyunca siyah giyinilmesini önerirken, gelinliklerin beyaz olmasını sağlayan kişiydi. Kraliçenin kadın haklarını objektifleştiren görüşlerinin yanında bazı olumlu gelişmeler sağladıysa da, kadın haklarını ileriye taşıyamadığı veya hatta gerilettiği söylenebilir.

Virginia Woolf, Viktoryen dönemin bu katı geleneklerine karşı çıkan ve kadın hakları konusunda önemli bir ses olan bir figürdü. Viktoryen dönem geleneklerini benimsemiş ve hala sürdürmeye çalışan bir evde doğup büyümüştü. Bu yüzden Viktoryen dönem geleneklerinden nefret ederdi.

“Kendine Ait Bir Oda” adlı eserinde, kadınların entelektüel ve sanatsal özgürlüklerine ulaşabilmeleri için finansal bağımsızlığa ihtiyaç duyduklarını savundu. Woolf, kadın yazarların edebi dünyada temsilinin sınırlı oluşuna karşı kendi hikayelerini yazmalarını ve toplumsal yükümlülüklerin ötesine geçerek kendi seslerini bulmalarını savunan bir manifestoydu. Woolf’un “Mrs. Dalloway” ve “Deniz Feneri” gibi eserlerinde, kadın karakterlerin içsel dünyalarını ve toplumsal beklentilerle nasıl başa çıktıklarını işledi. Bu eserler, kadınların sosyal yapılar içinde nasıl sıkıştığını ve bunlara karşı nasıl bir direnç geliştirdiğini gösterir.

Woolf’un çalışmaları, cinsiyet kimliği ve kadınların toplum içindeki yerini sorgulayan önemli bir feminist kuram sağlar. Eserleri, cinsiyetin toplumsal bir inşa olduğunu ve kadınların bu yapıdan bağımsız bir kimlik geliştirebileceğini öne sürer. Woolf, toplumsal cinsiyet rollerinin bireylerin kimliklerini nasıl şekillendirdiğini ve bu rollerin ötesine geçmenin yollarını araştırır. Kişisel deneyimlerini toplumsal eleştirilerle birleştirerek, bireysel ve toplumsal mücadeleleri bir arada sunar. Kendi yaşamındaki zorluklar ve mental sağlık problemlerini yazılarında işleyerek, kadınların benzer sorunlarla başa çıkma yollarını ve toplumsal baskılara karşı nasıl direnebileceklerini göstermiştir. Fakat bu ilerlemeye şahit olamamıştır.

O dönemlerde de kadınların söz hakkı yoktu ve Virginia siyaseti, politikayı, edebiyatı, felsefeyi seven tam bir entelektüeldi. Savaş karşıtıydı ve fikirlerini duyuramayacak olması, savaş korkusu ve yeteneğini kaybetmiş olduğu düşüncesi ile akıl hastalığı nüksetti. Şehirden uzaklaşarak köye yerleşse de, ceplerine taş doldurarak nehre atladı ve mücadelesine son verdi.