Yalnızlığın Tarihi
Yalnızlık paylaşılmaz. Paylaşılsa yalnızlık olmaz.
Yalnızlık nedir sorusuna verilecek cevap bir hayli çoktur ve hiçbiri tam olarak doğru hissettirmez. İnsan duyguları kaleme, kağıda, birkaç kelimeden oluşan bir cümleye sığdıramayacağımız kadar geniş ve özeldir. Bu yüzden, insanlığın tarihinden beri duygular, yaşayışlar değişir. Yalnızlık kavramı da böyledir.
İlk insanlarla şimdiki bizlerin yaşayış şekilleri arasında birçok fark var. Onlar için insan toplulukları, bir hayvan sürüsü gibiydi. Yaşamaları için birbirlerine ihtiyaçları vardı ve beraber yaşadığı diğer türlerin arasında doğada aciz olan bu varlıklar birbirlerine muhtaçlardı. Topluluklar hayatta kalmak için oluşmuştu. Şimdiyse insanların temel amacı sadece hayatta kalmak değil fakat hiç olmadığı kadar sosyal ve iç içeler. 8 milyar insanın yaşadığı bu dünyada “yalnızlık” kavramı ne anlama geliyor peki?
Dinler için yalnızlık istenmeyen bir durum ve bir izolasyon hâlidir fakat İslam kültüründe bu izolasyon pek de istem dışı değildir. Tasavvuf inancında bireyin kendini dünyadan izole edip sadece Allah’a sığınması tercih ettiği kutsal bir ritüeldir. Sufiler, karanlık bir hücrede sadece ibadetle kırk gün geçirirler. Bu, onlar için yalnızlığın veya izolasyonun insanı besleyen hâlidir.
Felsefede ise yalnızlığın istenmeyen bir durum olduğu konusunda Platon, Aristo gibi çoğu düşünür hemfikirdir. Kişi, farkındalığının yüksek olmasından dolayı toplumdan soyutlanabilir ve sonucunda yalnız kalır. Birlikteliğe, arkadaşlığa da muhtaçtır. Bu durumda yalnızlık, mutsuzluk ve umutsuzluk hâline dönüşür.
Günümüzde hissedilen yalnızlık sadece birlikteliğin olmama durumundan ibaret değildir. Fiziksel veya duygusal olarak yalnız kalmak geçici bir durum olabilir. Sosyal etkileşimlerin azalması veya bir yerde etrafında hiç insan bulunmaması yalnızlığın anlık ve anlaşılması en kolay hâlidir. İnsanı karanlığa sürükleyen şey varoluşsal yalnızlıktır.
Her sabaha gözümüzü açtığımızda toplum içindeki rutinlerimiz de devam eder. Klasik şehir hayatı yaşayan bir insan iletişime girmeyi reddetse dahi insanlara maruz kalır. Evden dışarı çıktığında sokakta insanlarla birlikte yürür, o kimseyle konuşmasa dahi insanlar onunla konuşabilir. Evinden çıkmasa bile bir mahalle içinde yaşar ve insanların sesini duyar. Bu durum, günümüz insanının yalnız olmaması için yeterli değil çünkü insan yalnız hissediyor. Varoluşsal yalnızlık da tam olarak böyle başlıyor.
Bu yalnızlık, insan doğasının temeliyle ilgilidir. Kişinin diğer bireylerden farklı olduğu konusundaki farkındalığı onu boşluğa sürükler, topluma yabancılaştırır ve bu, toplum içerisinde yaşadıkça insanı günbegün daha da karanlığa sürükler. Hepimiz çevremiz tarafından anlaşılmadığımızı hissederiz. Farklı düşündüğümüz, farklı hissettiğimiz fikri bizi bizden başka kimsenin kabul etmeyeceği, bu yüzden yalnız olmamız gerektiği gibi acı bir yaşam şekline sürükler. Bunu gerçekleştirmek zordur. Bu sosyal toplumda insanlarla kurduğumuz her ilişkide bunu hissetmek ve kendini yeterince izole edememek, insanı arada bırakır. “Kalabalık içinde yalnız olmak” durumu tam da bu yüzden kaynaklanır. Büyük bir toplum içerisinde olup hiç kimseye ulaşamamak insanı git gide yetersiz hissettirir.
Varoluşçu filozoflara göre bu yalnızlık hâli her insanın benliğini kazanabilmesi için deneyimlemesi gereken kaçınılmaz bir durumdur. Yalnızlık insanı özgürleştirir. Kierkegaard’a göre insan yalnızca kendini kalabalıklardan uzaklaştırdığında hakikate ulaşabilir.
Hakikat, insanın yalnızlığı mıdır? Birbirinin varlığı olmadan yaşayamayacak durumda olan bir türken, milyarlarca insan iç içeyken nasıl bu kadar yalnızız? Çok benzer hayatlar yaşıyorken ne anlaşılan ne de anlayabilen, herkesten farklı, herkesten ayrı olduğuna takık bu tür aslında herkesin aynı olduğunu ne zaman öğrenecek? Herkes yalnızsa, yalnızlık duygusunu tatmışsa yalnız olduğunu iddia eden tüm yalnızları anlayan birileri var mıdır acaba?
Akşamın Üstü
Genç idik, umularda yalnızdık;
Anlamamanın gücü koşuşlarımızda
Ve konularımızda bir sürü yanlışlık.
Şimdiyse ağır- ağır iniş yokuşlarımızda
Yalnız yalnızlık. (Asaf, 2010:414)
Kaynakça
KIZILGEÇİT, M., (2012). "Yalnızlık Hissi: Teorik Yaklaşımlar", Çev. Selçuk ZENGİN-Muhammed KIZILGEÇİT,. DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞIRMA DERGİSİ , vol.11, no.3, 217-229.