Yalnızlıkla ilgili bir hikaye, part II

başınızdan geçmesini istemediğim hikaye, part II

Masallar gerçek değildi.

Olmadı.

Yeniden kırılmayı göze alacak değilim artık. Geçenlerde biri 'Birinin seni sevmesi çok iyi ve değerli hissettiriyormuş.' dedi. Bunu demesindense beni hiç sevmemiş olduğunu duymayı yeğlerdim. Dediklerinin bir kurşundan fazla canımı acıtışına diyecek sözüm yok. Bunu hak ettim mi?

Ben sevildiğimi hissedemiyorum ne yazık ki eski dostum. Ben artık birine kapılmaya cesaret edemiyorum, bunu aklıma dahi getiremiyorum. Ona bunu uzun geceler boyu belki gözyaşları ile anlattım. En derin, en açık yaramı kendim gösterdim. Bilerek yapmışsa böylesine bir alçaklığı, tüm anlattıklarımı unutmuşsa da böylesine bir aşağılamayı hak etmedim.

Şaşırmadım, yine de incindim. İncinmekten utanacak değilim. Güvenmek benim hatamdı. Hayatta acıyı bile kendi payıma düşenden fazla isterim zorlasalar, ama aşağılanmak bunlardan biri değildi. Veremediğim bir şey için, veremeyeceğimi ve kendi yoluna gitmesini defalarca kez söylediğim halde suçlanır ya da nefret edilir gibi onun mutsuzluğunu sebebi olmak istemezdim.

Anlıyorum. Sorun beni sevmekten vazgeçmiş olması değil, benim ona hiç yeterli gelmediğimi ve onu mutsuz ettiğimi bana gülümseyerek anlatması.

Katiller her zaman gülümseyerek mi tetiği çeker?

Aşkı geride bıraktım. Bir gün biri bana aşık olduğunu söylerse aşkını sikeyim diyeceğim. Bir sonraki aşka kadar herhangi bir ipte takılı kalmak isteyen bir mandal olduğunu söyleyeceğim. Yalanını sikeyim. Beni kendi rüyanı görmeye zorlama. O rüyayı seninle birlikte göremeyeceğim ben, göremeyeceğim tüm inkarlarına rağmen nihayet fark ettiğinde benden nefret edeceksin, beni incitmeye çalışacaksın.

O yüzden bırak şimdi senin aşkını sikeyim çünkü bu ikimiz için de en iyisi olacak. Seni sevemeyeceğim ortada ama sonunda en azından birbirimizden nefret etmeyeceğiz.

Aşkı geride bıraktık. Bir kahraman beklemeyi geride bıraktık. Onlarca ismi, onlarca hesabı geride bıraktık. Dostlara tutunmak istedim onlar beni geride bıraktı. Hala annem bana sımsıkı sarılırken garip bir gerginlikle kaskatı kesiliyorum. Beni dünyada en çok onun sevdiğini biliyorum, yine de hissedemiyorum. Geçen yılın Ağustos ayında kendi içimde yazdığım belkide binlerce intihar mektubundan sonra bir sikim hissetmiyorum. Bunu kime, nasıl anlatabilirim bilmiyorum.

Çokça ağlıyorum, hasta çocuklara ağlıyorum, hayvanlara ağlıyorum, felaketlere, susuzluğa, kuraklığa, sele, gelmeyen kara, gelen kara, rüzgara ve güneşe... Yine de bir kere kendim için ağlamadım.

Geçtiğimiz ağustos ayından beri kendim için bir kere bile ağlamadım. Ölsem, öteki tarafta ne soracaklar o bile umrumda değil.

Bak buradayım diyeceğim, sen de mi kabul etmeyeceksin, öyleyse bırak yanayım. Her şey bittiğinde yine de orada olacak mısın, beni sen yarattın, senden başkası anlayamaz ve kabul edemez.

Aptal gibi hissetmekten başka bir şey yapamıyorum. Hissetmemeye çalışmaktan başka hiçbir şey yapmaya halim kalmıyor çünkü. Hissetmemek için her şeyi yapıyorum.

İnsanlarla iyi anlaşıyorum, çünkü kendimden veriyorum, insanların tanıdığı ben kim, bilmiyorum. Ama yine de hiçbiri annemin sarılışını hissedememek kadar kötü değil. Gözlerim şimdi doluyor işte. Kendimi ona bile teslim edemiyorum.

Kırmızı bir kalemle sol bileğimdeki katlanma çizgisine yatay bir çizgi çektim geçtiğimiz gece. Öyle hafifletti ki. Kulaklarımdaki çınlama geçmiyor yine de. Sağır olsam da o çınlamayı duymasam diye geçiyor içimden bazen, oysa müziği duymadan bir an bile dayanamıyorum hayata. Aralık ayında gece olunca üzülürdüm, yarının gelmesini istemediğim için. Oysa tüm günüm gece olsun diye beklemekte geçmişti. Yine ona yakın bir his var içimde. Gelecekten korktuğum için değil devam etmek istemediğim için. Ama artık ölmek istemiyorum. Sanırım.

Şeytanı bile anladım. Ona bile bir yerde hak verdim. Kim en sevdiğini paylaşmak isterdi ki? En sevdiğinin bir başkasını en sevdiğini seçmesini kim isterdi? Bir an adın Işığı Getiren iken bir bakmışsın en aşağılık sen olmuşsun. Şeytanı bile anladım. Yine de bilerek, ya da sırf umursamayışınızdan beni incitmenizi kabul edecek ya da affedecekmişim gibi hissetmiyorum kendimi henüz. 

Hesap sormak istemiyorum.

Bedel istemiyorum.

İntikam istemiyorum.

Tek istediğim daha iyi olmak, daha iyi olmak, daha iyi olmak.

Daha iyi hissetmek.

Hepsi bu.

Hiçbir şeyim olmasın ama yalvarırım içimdeki bu eksiklik kaybolsun. Eksik, yetersiz, başarısız, güçsüz hissetmekten bıktım. Yoruldum.

Yorgunum.

Sevilmek bile istemiyorum. Daha iyi hissetmek istiyorum.

Başarısızlıktan korkmuyorum, hayata karşı tamamen yenilmekten korkuyorum. Ne olur, ne olur, ne olur!

Düzelsin artık. Bir şey bile olsa.

Dualar ediyorum. Ne dinlediğimi bile bilmeden istiyorum.