Yaşamın Ucuna Yolculuk

Hüzünlü ve zeki bir kadının anlatısı.

Bir yazarın zihnindesiniz. Hiçbir filtre yok. Kendi düşüncelerini karakterlere yıkıp kaçmıyor. Korkmadan ne düşünüyorsa söylüyor. Bazen bağlantıları kaçırıyorsunuz. Kendi zihninizdeki bağlantıları hep kurabiliyor musunuz ki?

Tezer Özlü’nün anlatısı Yaşamın Ucuna Yolculuk, yazarın bilincinin sayfalara dökülmesidir aslında. Bir bilinç akışından çok bilinçaltının ortaya çıkmasından korkmayan birinin düşünceleridir.

Ölümden, yalnızlıktan ve sevgiden bahsedip durur Tezer Özlü. Özlediği çok şey vardır. Mutluluğu, aşkı, yaşamak istemeyi özler en çok. Sanki bunlar olsa ölüm ve yalnızlık beynini kurcalayıp durmayacaktır.

“Yaşam özlemini doyuracak bir olgu mümkün mü?" der. Kalbinden akan temiz kanı hissedercesine heyecan duyarak yaşamanın özlemini duyar. Bunun boşluğunu hiçbir şeyin dolduramayacağını da bilir. Bu boşluk, etrafındaki hücrelere de yayılan bir virüs gibi başka boşluklar da açar onda. Yalnızlığı, ölüm hakkında fazlaca düşünmesi ve hissettiği sevgisizlik bu boşluğun eserleridir.

Çok mücadele etmiştir Tezer Özlü. Birçok psikiyatri kliniğinde tedavi görmüş, yine de asla pes etmemiştir. Duyduğu özlem ona umut vermiştir. Hâlâ özleyebiliyorsa biri, duyguları yerindedir. Beynindeki duygu merkezi çalışmaya devam ediyordur. Bu umut vadeder.

Evli de olsa, sevgilileri de olsa, çocukları da olsa o hep yalnızdır. Kalabalıklar içinde yalnızlık çeker. Anlatıda da dediği gibi,

“İnsanın yalnız cesedi yalnız kalabilir. Canlı (cesedi) asla.”

Bedenen yalnız kalmayı başaramadığı zamanlarda bile ruhen hep yalnızdır. Yalnızlığı onu besler, o da yalnızlığını. Yatağında yanında biriyle uyusa bile o, yalnız uykuya dalar. Etrafındaki balondan içeri kimseyi sokmamıştır, bunu istese bile.

Yalnızlık ve sevgisizliğin ölümcül bir hastalık olmadığını ve onlarla yaşanabileceğini göstermiştir bu anlatıda Tezer Özlü. Yıllar sonra meme kanserinden öldüğünde, ölüme dair tüm sorularının cevabına kavuşmuştur umarım.