Yaşatan ve Öldüren Bağ

Bir resmin renkleri, bir hayatın prangası.

Bu hayattaki en hızlı sirayet eden zehir, ümittir. İnsanın içine girdiği an bütüne yayılır. Öyle bir şeydir ki kırk yıl köle de olsan bir ümidin ucuna tutunduğunda kör olur gözleri. Güçlü olduğunda bir demir gibi kırılmaz, bükülmez ama bazen de bir mum misali sönüverir. Hem bu kadar narin, hem de bu kadar güçlüdür işte. Bir insan için hem zehir hem de panzehirdir.

Hepimiz bir şeyleri isteyerek yaşarız bu hayatta. Sürekli kendini yenileyen ve devam eden bu kısır döngü bir ömür devam eder. Ama istemek ve ümit etmek aynı şeyler değildir mesela. İstek değişen ve muadili olandır. Fakat ümit yerine herhangi bir şey koyamadığındır. İstemekten bir an ise ümit etmek bir ömürdür. Hayatını adadığın ve adayacağın her şeydir ümit. İnsan için aslında yaşamı ve zorlukları anlamlı kılar. Hayatı katlanabilir hale getirir. Bu yandan baktığında ümit, bir resmin renkleri, bir şarkının melodisi gibi var olan her şeyin anlamıdır. Çabanın, zorluğun, kaderin... Ve fakat işler her zaman tek düze gitmez. Bazen her şey yerle bir olur, ya o zaman ümit ne olur?

Aslında çok basit cevabı, bugün bütün düzenin kurulduğu sistemdir ümit. Ümit bir bağdır aslında. Seni olduğun şeye, yeni bir sabaha, görevlerine bağlar; isyan etmemeni, vazgeçmemeni sağlar. Ve en önemlisi de sorgulamamanı... Yani tıpkı bir zehir gibi bütün vücuduna sirayet eder. Gözlerin görmez olur, beynin düşünmez, kalbin hissetmez olur ondan başkasına. Sadece devam edersin, çabalarsın, direnirsin bir gün gerçekleşsin. Ve uğruna yapacağın hiçbir şey ağır gelmez seneler hatta bir ömür sürse bile. Sadece seni zehirlememiştir aslında kaderini de ele geçirmiştir.

Peki ya bir gün o ümit sönerse? İşte o zaman insan boşlukla tanışır. Yıllarca inandığı, peşinden koştuğu, varlığına tutunduğu şey avuçlarının arasından kayıp gittiğinde geriye ne kalır? İşte asıl tehlike de burada başlar. Çünkü ümit zehir gibi yayıldığında insanı ayakta tutar, fakat çekip gittiğinde geride yalnızca bir enkaz bırakır.

Bütün yolları yürümüş, her çabayı tüketmiş ama o beklenen gün hiçbir zaman gelmemişse, ümit artık sadece bir hatıradan ibarettir. İnsan işte tam burada, ya küllerinden yeniden doğmayı öğrenir ya da yok olup gitmeye razı olur.

Belki de ümit, ne tamamen bir kurtuluş ne de tamamen bir mahkûmiyettir. Onu nasıl taşıdığın, ona nasıl sarıldığın belirler seni. Zehir mi olacak yoksa panzehir mi, işte bunu sen seçersin.