Yaşlı ve Eğitim Düzeyi Düşük Bireyler Neden Yeniliklere Uyum Sağlayamaz?

Değişmeyen tek şey değişimdir.

İnsan hayatı boyunca sürekli değişim geçirir. Yaşam şekilleri, dünyadaki düzen, ekonomi, kişiler arası ilişkiler, var olan sistemler ve daha pek çok şey değişiyor ve günbegün değişmekte. Bu değişime bazı insanlar daha kolay ayak uydurabilirken, yaşça daha büyük olan insanların bu konuda daha da zorlanmakta olduğunu söyleyebiliriz.

Onlar, genel olarak önceki yaşam tarzlarını, düzenlerini özlüyorlar ve yaşadıkları süre boyunca hep o eski günlerin özlemini çekiyorlar. Çünkü değişimin kendisine uyum sağlamak yaş ilerledikçe daha da zor bir hale geliyor. Bunun sebebi de insanların alışkanlıklarından kolay kolay vazgeçememeleridir.

İnsan olarak doğuştan tutucu doğarız. Yaşamlarımızı devam ettirme içgüdümüzden kaynaklı olarak koşulların değişmesine kolay bir şekilde uyum sağlayamayız ve bu değişimi pek istemeyiz.

Alışkanlıklar son derece güçlüdür. Genel olarak davranışlarımız, alışkanlıklarımız tarafından yönetilir. Hayatımızın büyük bir kısmını düşünmeden ve planlamadan yönetiriz. Bu, bize atalarımızdan kalmış bir mirastır. Değişim, ne getireceği çok belli olmayan, sonuçlarının öngörülememe olasılığından dolayı yeni bir macera olarak algılanır. Bu nedenle değişime direniriz, çünkü değişim, bizim hayatı anlama biçimlerimizi, değerlerimizi ve edindiğimiz rasyonellikleri tehdit eder. Her gün edindiğimiz alışkanlıklarımıza, rutinimize devam etmek bize güven ve konfor sağlar. Fakat değişim ve yeni bir düzen fikri insanı o konforlu alanından çıkartır ve savunmasız bir hale getirir çünkü her değişiklik belirsizlik içerir. Bu sebeple insanlar eski düzenlerinden vazgeçmek yerine yeni oluşan düzene karşı çıkarak, uymayarak tepki geliştirirler. Sadece bireysel farklılıklar değil, toplumsal kültür de insanların değişime karşı olan tutumlarını belirler. Bazı toplumlar değişime açıkken ve kolayca uyum sağlayabilirken bazıları bu değişime kapalı olurlar. Genellikle yaşlı olan bireyler, kendilerini teknolojik ürünleri kullanmaya yönelik potansiyeli olan bir grup olarak görmemektedirler. Yaşanan tüm teknolojik ve toplumsal yenilikleri genç bireylerle bağdaştırmaktadırlar. Teknolojik yenilikler daha çok yaşlıların refahlarını arttırdığını ve onların ve toplumun yararına yapıldığını gösterse de gençler ile kıyaslandığında, yenilikleri en son benimseyen grup yaşlı kesimdir. Yaşanan yeniliklere uyum sağlama sürecinde yaşın etkili olup, yaş arttıkça teknolojiye ve diğer tüm yeniliklere yönelik olumsuz görüşlerin arttığını söyleyebiliriz. Buna bağlı olarak teknoloji kullanımında da azalmaların göründüğü yapılan araştırmalar ile ortaya konmuştur. Yaşlı ve eğitim düzeyi düşük bireylerin yenilikleri kabullenmesi konusunu ele aldığımızda karşımıza sosyo-ekonomik düzeyin de önemli etkilerinin olduğu çıkmaktadır. Sosyo-ekonomik düzey sadece bireylerin toplumdaki yerini belirtmez. Bireylerin sahip olduğu becerileri, gücü ve kusurlarını da ortaya çıkarır. Zekâ veya o duruma karşı geliştirilen alışkanlıklar, o konuya diğer insanlara nazaran daha hâkim olma hali ve finansal durumlar bireylerin teknolojik yeniliklere ya da diğer tüm olağan yeniliklere karşı pozitif bir tutum geliştirmelerine yardım eder ve bu süreçte kabullenme sürelerini hızlandırır.

Yaşın ilerlemesine bağlı olarak fizyolojik ve psikolojik değişimler yeni bilgileri öğrenmede zorluk yaşamalarına, biyolojik ve psikolojik değişimler ise belirli ürün ve hizmetlerin tüketimi için gerekli olan yeteneğin azalmasına neden olmaktadır. Bunun yanı sıra yaşa bağlı yeni bir bilgiyi öğrenme ve o bilgiyi akılda tutma fonksiyonlarındaki azalma da yeniliklere ilişkin karmaşık bilgileri kavrama ve bu bilgileri günlük hayata uyarlama yetilerini sınırlandırmaktadır. Yaşlılık döneminde birey psikolojik ve sosyal nedenlerden (emeklilik, akraba ölümü) dolayı sınırlı bir çevreye maruz kaldığı ve artık çok fazla arkadaş edinemediklerinden dolayı bu çevrede yaşamak zorunda kalmakta ve bu durum da sosyal izolasyona yol açmaktadır.

Eğitim düzeyi düşük olan insanlarda da bilgi yetersizliğinden dolayı bir çekingenlik ve yabancı olma durumu oluşur. Yaşlı kesime göre bu konuya biraz daha ılımlı olsalar bile büyük bir kısmı yine yeniliklere uyum sağlayamaz. Fakat yaşlılara göre daha dirençsiz olabilirler. Yine de eğitim düzeyi düşük olan bireyler fazla bilgi sahibi olmadıklarından dolayı, kendini geliştiremez, kalıplaşmış bilgilere bağlı kalırlar ve ilerleyemezler. Öğrendikleri bilgileri hayata geçirmekte zorlandıkları için etrafında olan yenilikleri de anlamada güçlük çekerler hatta yokmuş gibi davranarak olumsuz tepkiler geliştirirler. İyi bir eğitim geçmişleri olmadığı için yeni bilgileri öğrenmekten kaçınma ihtimalleri yüksektir. Olaylara tek düze bakmaya meyilli olup farklı bir pencereden bakamazlar. Analitik ve sentezci bir düşünce yapısına sahip olamazlar. İnsanlar genelde kendi eğitim ve ekonomik seviyelerine göre bir çevreye sahip olurlar. Eğitim düzeyi düşük insanların çevresinde de kendi seviyesine yakın insanlar bulunduğu için bu yenilikler karşısında akran baskısına da maruz kalabilirler. Değişimi destekleyen bireyler için diğer bireylerin desteklemediği değişim bir tür gayrı resmi cezadır. Bu durumda da insanlar değişime direnç seviyesini arttırırlar. Bu duruma çözüm olarak da değişimin bireyleri hangi nedenlerden dolayı tedirgin ettiğini tespit edip anlamak, değişimi yönetmenin ve önyargılarının kırılması için gereken çözümleri üretmek en önemli adımdır.

Yeniliklere direnç gösteren insanlara onları aşağılamadan ya da kendi değerlerine saygısızlık yapmadan seviyeli bir şekilde destek olmak, onlara yardım etmek onlar için büyük bir adım sayılabilir. Direnç gösterenleri cezalandırmak ve görmezlikten gelmek bu durumu ortadan kaldırmayacağı gibi paniği de neden olabilir. Böyle bir yaklaşım yeniliklere nispeten saha ılımlı olan bireyleri de değişime karşı kötü bir tepki oluşturmasına neden olur. Yenilikler yaşamımızın sonuna kadar devam edecektir. Değişim sürekli ve kaçınılmazdır. Bu grubun ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde ve rahatlıkla öğrenip kullanabilecekleri teknolojik araçların geliştirilmesi yenilikleri kabul etme oranlarını arttıracaktır.

Günümüz dünyasında her geçen gün ortaya çıkan yeni teknolojik aletler, değişen dünya düzeni hepimiz için az da olsa korkutucu olabilir. Ardı arkası kesilmeyen ve durmadan devam eden bu süreklilik insan ırkının hayatı boyunca devam etti, ediyor ve edecek. Yapılması gereken buna uyum sağlayarak hayatımızı bu şekilde yönlendirmek.

Ünlü biyolog Charles Darwin’in de dediği gibi; “Ne en güçlü olan tür hayatta kalır, ne de en zeki olan. Değişime en çok uyum sağlayabilendir, hayatta kalan.”