Yazsam diner mi?

Ben hala kırılan bir vazonun parçaları bir araya gelince onarılacağına inanan küçük bir kız çocuğuyum...

 

Yazsam diner mi? kelimelerden bile yoruldum. Kalben hissettiklerimi ben bile bilmezken nasıl anlatabilirim ki? Daha çocukken tutunduğun hayallerinden vazgeçmek ne demek bilir misiniz?  Hayat, kalbimde derinden yaralar açtı. Düşlediğim, umut beslediğim çiçek bahçelerimi tarumar etti.

Oysa ben çiçeklerin dikeni elime batarken, şefkatle sevdim. Dikenleri elime atıyor diye sulamaktan vazgeçmedim. Emekle büyüttüm. Dikenler çiçek açar mı? İlk önce açtılar, renkleri ile dünyayı en güzel renge boyamayı umut ettiler. Gökyüzün esenliği gibi huzura erecekti. Yarım kalanlar, umutsuzluktan kıvranan, acıya yenik düşen kim varsa sevgi ile iyileşecekti. İnanmıştım, inandırmıştım, inanmışlardı…

Sonra hikâyemi küçük bir çocuğun sevgisi ve umudu ile dünyayı nasıl kurtaracağını anlatmıştım. Kaktüs çiçek açarak inanmıştı.   İnsanlar, sevginin mucizevi oluşunu anlatırken gözlerimdeki o ışığa şahit olduklarında inanmışlardı. Sonra ben kayboldum. Oda soldu. Sevginin var oluşunun güzelliğini anlatmıştım ama sevginin nasıl yok ettiğine şahit oldu. Kırık bir kalbi onarmak için kayboldum. Kalbimin her bir parçası kayboldu, bulamadım. İnsan kaybettiği parçayı bulmadan iyileşir mi? Ben iyileştim, ya iyileştiğimi sandım, ya da iyileşmiş gibi yaptım. Belki de kayboldum, kaybolarak yaşamayı öğrendim. Ne hissettiğimi, ne hissetmem gerektiğini bilmiyorum.

Her şey yarım, her şey eksik. Var olduklarını zannettiğim her şey kırık dökük. Bende kırılan bir vazoyum. Parçalarıma rağmen, parçaların bir araya gelince onarılacağına inanan hala küçük bir kız çocuğuyum…