Yeraltı Edebiyatı ve Bukowski 

Yeraltı edebiyatına hoş geldiniz...

Popüler kültür ile son zamanlarda kullanımı oldukça fazla artan bir tabir olan yeraltı edebiyatının tarihsel sürecine bakıldığında, en yalın anlamıyla gizli ve basımı yasak bir edebiyat türünü içerdiği görülmektedir. Kavramın ilk tarihlenmesinin onuncu yüzyıla kadar gerileyebildiği ve örneklerinin dünyanın dört bir yanına yayıldığına rastlanan kaynaklar arasında, Çin haneden üyelerinin yazıtları, Sovyetler Birliği dönemi sansüre uğrayan yayın organları, Fransız gizli el yazmaları gibi geniş bir skalada yazıtlar yer almaktaydı. Tabir, on dokuzuncu yüzyıldan itibaren günümüze gelinen süreçte daha çok hayatın kötü yanlarını ve kolay kolay romanlarda yazılması tercih edilmeyen, toplumun okurken rahatsız olabileceği kavramlar olan cinsellik, suç, şiddet gibi unsurları sıklıkla kullanarak kaleme alan yazarların kullandığı bir edebiyat türüne dönüşmüştür. Bu dönüşümle birlikte birçok yazar bu edebiyattan nasibini alarak romanlarında, şiirlerinde ve hikayelerinde yeraltı edebiyatı esintilerini göstererek yazılar kaleme almakta ve ünlerine ün katmayı başarmışlardır. Bu yazarlar arasında keskin ve ilginç diliyle oldukça ünlenen bir yazar da Charles Bukowski’dir. Bu özellikleri onu yeraltı edebiyatı denilince akla gelen ilk isimlerden birisi yapmıştır.  

Charles Bukowski Kimdir? 

Bukowski, literatüre bakıldığında ününü oldukça geç bir yaşta kazandığı görülen ilginç bir karakterdir. Kendisi neredeyse ellilerini geride bıraktıktan sonra yazılarının ekmeğini yiyebilmiş bir yazar olarak göze çarpmaktadır. Hayatı oldukça zorluklar geçmiş olan Amerikalı yazar, hayatının büyük bir bölümünü Los Angeles şehrinde geçirmiştir. Ayrıca yazarın eserlerinde Los Angeles’ın kültüründen ve yapısından da etkilendiği görülebilmektedir. Bukowski geniş bir skalada birçok işte çalışmış bunlar arasında garsonluk, bulaşıkçılık gibi angarya sayılabilecek işlerde yer almaktadır. Daha sonra küçük çapta yayın evlerinde çalışarak tecrübe kazanmış ve yavaş yavaş ününü duyurmaya başlayabilmiştir. 



Bukowski’nin Üslübu 

Bukowski eserlerini kaleme alırken daha çok sert ve sivri bir dil kullanmaktadır. Bukowski, ayrıca dünyaya ilişkin alternatif görüşünü ifade etmek için bir araç olarak Henry Chinaski adında bir edebi kişilik de yarattı; bu kişilik büyük ölçüde toplumdaki sanatçının rolünü yansıtıyordu. Cinsellik kullanımını neredeyse tüm eserlerinde kullanan Bukowski, birçok eserinde açık ve tahammülsüz bir dil kullanarak okuyucularını şaşırtmayı başarabilmiştir. Betimlemeler ve kadınlara bakış açısı Bukowski’yi yeraltı edebiyatı arenasında önemli bir yere koyar. Bunların yanında, yazılarında bolca alkol ve yoksulluğu da ele almaktadır. Kendisi ayrıca çok iyi bir şairdir. Ünü bir yerden sonra o kadar artmıştır ki FBİ bile onun hakkında bir dosya açmıştır. Dosyanın ismi sarkastik bir biçimde “Pis Moruğun Notları”dır. Bu raporun hazırlanmasında Postane adlı eserinin büyük bir yeri vardır. Bukowski eserlerinde bir nevi hem kendisinin hem de okuyucularının hem de ana akım Amerikan toplumunu hakkındaki alternatif görüşlerinin doğasını daha iyi anlaşılabilmesi için kendi hayatı hakkında hikayeler ve şiirler yazmıştır. Bu görüşleri ile yaşam boyu süren özgürlük arayışını ve dünyadaki saçmalığın farkındalığını açıklar. Bukowski ayrıca, savaş sonrası Amerikan toplumunda hayatının çoğunun günlük yaşamla uzlaşması için mücadele de etmiştir. 

Bukowski’nin Ünlü Eserleri 

Bu özel yazarın en önemli eserleri arasında, Postane (1970), Factotum (1975), Kadınlar (1978), Ekmek Arası (1982) ve Hollywood (1989) yer almaktadır. Bukowski bu eserlerinde kullandığı sanatla daha çok edebi sadeliğe ve güçlü betimleme vurgusunu, groteskinin ortaya çıkışını ve Bukowski'nin uyumsuzluk, içki ve seks takıntısı gibi yönlerine odaklandığı görülmektedir. 



Sonuç 

Yeraltı edebiyatı, günümüze geldiği noktada gizli bir edebiyat değil, toplum sorunlarını tartışan, toplum normlarına kolay bir şekilde uymayan kişilerin hikayelerinin anlatıldığı bir edebiyat türüne dönmüştür. Yukarıda da görülebileceği üzere Bukowski’de bu edebiyat türünün önemli temsilcilerinden birisidir. Bukowski, hayat deneyimlerinin salt bir şekilde yansıtırken, sıkıntılı hayatının saçmalığını da yazılarıyla ifade etmeye çalışmıştır. Bukowski'nin şiiri ve düzyazısı, güzelliği sert bir gerçekçilikle değiştiren, sadece yazılarında tematik ve üslupsal bir odak sağlamakla kalmayan, aynı zamanda kendi hayatının aldığı yönü de etkileyen basit ve bazen kaba ve alaycı bir edebi estetik iletmiştir. Bu özellikleriyle Bukowski dünyaca tanınan bir yazar olmayı başarabilmiştir.