Yolda Dikkatli Olun "Eve Yakın Bir Cinayet" Olabilir!

İzleme listenize eklenecek yeni bir dizinin yorumu geldi! Kaçırmayın.

Netflix'e yepyeni bir dizi geldi. Haydi ekran başına!

Birkaç haftadır sabırsızlıkla yayınlanmasını beklediğim Alman yapımı bu diziyi, yayınlandığı gibi bir hışımla başlayıp bitirdim.

Alman yapımı diziler nedensizce bende ilk bir ön yargı uyandırırlar fakat izlemeye başlayınca kendilerine özgü hep orijinal bir iş çıkartırlar. Bu sefer de diziyi bitirince bir kez daha öyle olduğunu anladım.

Eve Yakın Bir Cinayet; 6 bölümlük ve her bölümü 40-45 dakika arası değişen bir dizi. Aslında 2022 yapımı olduğu yazıyor fakat sanıyorum ki bu platforma daha yeni eklendi.

Adından da anlaşılabileceği üzere olmuş bir cinayetin gizemini çözmek ile uğraşırken, sır perdesi fazla aralanıyor ve yaşanan cinayetin bir komiserin fazla kişisel meselesi haline gelmesi ile olaylar bizi çok başka bir gizemin içine sürüklüyor.

Diziye bir cinayet sahnesi ile ilk girişi yapıyoruz. Ceseti polis tarafından incelemeye alınmış  17 yaşında gencecik bir kız…

Ve arkasında bırakmış olduğu karmaşa ağı…

Uyuşturucu batağına düşmüş annesi,

Ona ihtiyacı olan daha küçücük kardeşi 

Ve tüm bunların arkasında “birbirlerini gözleyen gözler”

Herkesin sakladığı sırları uzaktan izledikleri gözlerinde saklı

İlk bakışta birkaç bölüm izlerken 'bu politik alt mesajlı bir dizi mi acaba?' diye bir fikre kapılanilirsiniz fakat aslında kadın ve erkek arasında bitmek bilmeyen savaşı odaklarına almışlar. Savaş demek belki de artık pek doğru bir seçim değildir, kadın ve erkek ayrımcılığı diyelim. Hatta kadına karşı duyulan nefret...

Bu günümüzde bile devamı olan, ne yapsak durduramadığımız bir durum. İş yerinde, sokakta, kafede, okulda hatta dizide de görebileceğiniz gibi adaleti sağlaması için en çok güvenmemiz gereken polis karakollarında bile...

Yavaş tempolu diziler bende hep extra bir gerilim oluşturur. Aslında ulaşılmak istenen amaçta budur. Dizimiz bu yönden de karakterler üzerinde farklı çekim açıları denemesi ve kurguya dahil etmiş oldukları müziklerle de bu yavaş tempoyu başarılı bir şekilde daha da gerilime sürüklemişler.

Her yeni bir bölümü izlerken olaylar aydınlanmaya başladığı gibi bir taraftan da sizi düşünmeye iten çeşitli sorular da yaratıyor.

Saksafonun sırrı ne?

Annenin sevgilisi olan polis bu olayların neresinde?

Oliver kim? Maik'ın onu bu olay ile birleştiren tarafı ne?

Asıl önemlisi Ramona-ölen kız- ne sebeple bunu yaşadı?

Uyuşturucu mu yoksa sevgilisi yüzünden mi?

Mizojinist birinin hikayesini izliyoruz. Yani,cinsel ilişkiye giremeyen ve bunun için kadınları suçlayan birinin hikayesini. Fakat bu aşamaya gelene kadar hikaye bana göre biraz dolandırılarak anlatılıyor.

İklim ve kömür yani "çevrecilik" ile ilgili konular son 1-2 senedir Almanya’nın gündeminde olan konular. Doğal hazinelerimizin insan eliyle tüketimiyle artık rezervler azalınca ortaya çıkan ‘Haydi artık gezegenimizi koruyalım!’ Sloganlarından biri.

Zaten insanoğlu böyle değil midir? Elindeki bitene kadar alabildiğini almak için sömürür, ne zaman biteceğini anlar bu sefer paçaları tutuşur…

Gündemde bu tarz konular varken film ve dizilere de konu olması kaçınılmaz tabii ki.

Nitekim sonuca yaklaştıkça olaylar arasındaki bağlantı daha net ortaya çıkıyor ve bir ilişki kurabiliyorsunuz. Bu anlamda eleştirmekle beraber farklı bir noktadan da alt mesaj vermeleri açıkçası benim hoşuma gitti.

Aynı zamanda bu konu içerisinde de bir kuşak çatışması yaşanıyor. Kömürün içine doğan ve hayatının merkezine onu entegre edenler ile yenilik isteyen genç kuşak…

“Bizim sorunumuz ne biliyor musun? Hepimizin? Küçük gezegenimiz ayaklarımızın altında yanıyor. Sizin kömürünüzle.”

Karakterlerimize gelecek olursak; küçük bir kasabada yaşayan, aileleri kömür ile geçimini sağlayan sıradan insanlar.Ve bu "sıradan insanlar"ın hepsi birbirini tanıyorlar.

Bir şekilde de birbirleri ile bağlantıları var.

Ama

Birileri bu bilinirliğin dışında... adeta görünmez.

Geçmişten gelen hesaplaşmalar…

Dışlanma, unutulma, hor görülme…

İnsan ilişkileri hayatımızda aldığımız çoğu kararı derinlemesine etkiliyor. Etkilemekle de kalmıyor bizi hayatımızdaki belli anların içine hapsediyor. 

Fakat aralarında paylaşamadıkları birşey var. Bir özellik, bir yeti var.

-Bu ne mi?

"Erkeklik"

Aslında dışlanmış olan, yalnız ve mahrum olan "erkekler". Kadınlar, sadece onların güçlerini elinden alan, onları daha zayıf hissetiren varlıklar... Aynı doğanın düzenini bozup onu değiştirmeye çalışanlar gibi.

Peki kurt neyi temsil ediyor?

Kurt, soyunu kaybetme korkusuyla yaşayan bu yüzden de var olmak için yaşamının son damlasına kadar savaşmayı temsil ediyor. Kurt, yalnızlığı temsil ediyor. Dışlanmış olanı ,görülmeyeni temsil ediyor. Ama aynı zamanda gücü temsil ediyor.

İşte bu sebeple vakit gelecek ve kurt gücünü gösterecek adaleti -(!)- sağlayacak.

Tabi sağlayıp sağlayamadığını göreceğiz.


Bu sefer sözlerimi diziden beğendiğim alıntılar ile sonlandırmak ve sizleri bu dizi ile başbaşa bırakmak istiyorum.


Bu güzel hikayenin devamı olacak mı ilerleyen günlerde göreceğiz.


Şimdiden iyi seyirler dilerim.