Yuvayı Dişi Kuş Yapar!!

Kadınların yok sayılan emek gücü


Ev içi emek, toplumsal düzenin sürdürülmesi için vazgeçilmezdir; ancak bu emeğin yükü neredeyse her zaman kadınların omuzlarına yıkılmıştır. Yemek yapmak, çocuk bakmak, temizlikle uğraşmak ve duygusal dengeyi sağlamak… Tüm bu görevler “sevgi” ve “fedakârlık” söylemleriyle kutsallaştırılmış fakat karşılığında hiçbir toplumsal ya da ekonomik değerle ödüllendirilmemiştir. Kadınların bu emeği, tarih boyunca görmezden gelinen ancak üzerine toplumsal düzen inşa edilen bir sessiz işçi sınıfı yaratmıştır.

Sanayi devrimiyle birlikte kadınlar ekonomik üretimden dışlanarak evlere kapatıldı. Erkekler fabrikalarda ücretli işçi olurken kadınlar ücretsiz emekçi haline getirildi. Bu sadece kapitalist sistemin değil sosyalist düzenlerin de büyük bir çelişkisidir. Kadın emeği ekonomik ve toplumsal sistemleri ayakta tutarken hiçbir zaman resmi bir değerle tanınmadı.

Bu ekonomik dışlanma, kültürel normlarla daha da derinleşti. “Yuvayı dişi kuş yapar” gibi söylemler, kadınların emeğini sevgi ve fedakârlık maskesi altında romantize etti. Ancak bu söylemler, kadınların fiziksel emeğinin yanı sıra duygusal emeğini de sömürdü. Çocukların, eşlerin ve hatta geniş ailelerin duygusal ihtiyaçlarını karşılamak kadınları birey olmaktan çıkarıp hizmet sağlayıcı konumuna itti. Bu durum yalnızca fiziksel bir yük değil; kimlik kaybına yol açan bir baskı mekanizmasıdır.

Feminist hareket, kadın emeğini görünür kılmak ve yeniden tanımlamak için mücadele ediyor. Ev içi emeğin toplumsal bir sorumluluk olarak paylaşılması, eşitliğe giden yolda en kritik adımlardan biridir. Erkeklerin bu emeği üstlenmesi, bakım hizmetlerinin devlet tarafından desteklenmesi ve kadınların ekonomik hayata tam katılımının sağlanması, toplumsal dönüşümün anahtarıdır. Kadın emeğinin hak ettiği değeri görmediği bir dünyada adaletten bahsetmek mümkün değildir.