Zamanın Tozlu Raflarından

Unutulmuş Moda Akımları

Moda, yalnızca giysilerden ibaret değil; toplumsal dönüşümlerin, teknolojik gelişmelerin ve insan hayal gücünün de bir yansıması. 1960’ların futuristik modasıysa bunun harika bir örneği. O dönemin “uzay yarışı” atmosferi; gümüş tonlarındaki mini elbiselerle
Vinil çizmelerle
Ve geometrik desenlerle kendini ifade ediyordu. Pierre Cardin gibi tasarımcılar da bu akımla cesurca oynadı.
Ancak 70’lerin bohem ruhu geldiğinde moda da diğer gelişmelerle birlikte dönüştü ve  bu “gelecek hayali” yerini toprak tonları ve doğal dokulara bıraktı.
Görünüşte sıradan olan bir moda trendi bile ait olduğu dönemin sosyo-kültürel atmosferini yansıtıyor. Örneğin, 20. yüzyılın ortalarında ‘zoot suit’ adı verilen aşırı bol ve uzun takımlar, sadece bir moda tercihi değil aynı zamanda siyahi ve Latin gençler için bir isyan sembolüydü.
Fakat bu kıyafetler, o dönemin baskıcı otoriteleri tarafından hedef alındı ve yasaklandı. Bugün bu tarz unutulmuş gibi görünse de hip-hop modası ve oversize akımlarda yankılarını hissediyoruz.
Modanın tarihine bakarken şu soruyu sormadan edemiyoruz: Neden bazı akımlar unutulmaya yüz tutarken diğerleri sürekli evrilip karşımıza çıkıyor? Belki de bu, moda dünyasının yani insanlığın her dönem geçmişin etkileri ve geleceğin heyecanıyla yeni bir hikâye anlatma ihtiyacından kaynaklanıyor. Çünkü vintage, her zaman yeniden doğar.