"Zenginlik Küresel, Sefalet ise Yereldir"
Zygmunt Bauman'ın Küreselleşme ve Yerelleşme Düşüncesine Getirilen Bir Açıklama
Polonyalı sosyolog ve filozof Zygmunt Bauman tarafından söylenen "Zenginlik küresel, sefalet ise yereldir." sözü, küreselleşmeyle birlikte ulus çıkarlarının yerine uluslararası çıkarların ön plana koyulmasıyla ilişkilidir. Dünyada ekonomisi yeterince gelişmemiş çok sayıdaki devletin çoğu, ekonomik açıdan güçlü az sayıdaki devletin çıkarları doğrultusunda hareket eder. Güçlü devletlerin çıkarları, güçsüz olanların kendi çıkarlarıyla uyuşmasa dahi ulusun çıkarları arka plana atılarak gelişmiş devletlere göre hareket edilir. Bunun yanında hakim konumdaki uluslara ait ekonomi, siyaset, kültür gibi birçok olgu zamanla, küreselleşme ve emperyalizmle birlikte diğer ulusların içine işler.
Küreselleşmenin Yerel Olana Etkisi
Küreselleşme, en temel tanımıyla ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal alanlarda dünya çapında bütünleşme yaşanması sürecidir. Marshall McLuhan'ın Küresel Köy kavramıyla belirttiği gibi tüm dünyanın, iletişim ve ulaşım teknolojilerinin de gelişmesi sayesinde tek bir topluluk haline gelmesini ifade eden bir konsepttir.
Küreselleşme, birtakım ekonomik avantajlar ve gelişme fırsatları sağlarken aynı zamanda yerel topluluk ve kültürlerin olumsuz olarak etkilenmesine de yol açabilir. Geleneksel değerlerin tehdit edilmesine ve farklı kültürlerin zamanla yok olmasına sebep olabilir. Bauman küreselleşmeyle alakalı olarak "... bazılarına yeni bir özgürlüğün sinyalini verirken, birçok başka kişinin üstüne davetsiz ve zalim bir kader olarak çöküyor." der. Küreselleşmiş bir dünyada yerel olmanın toplumsal yoksunluk ve itibarsızlık işareti olduğunu ve yerelleşmiş varoluşun rahatsızlıklarının, algı yaratma eylemlerine giderek daha da bağımlı hale gelmesiyle arttığını söyler.
Yine Bauman’ın ifade ettiği gibi “Küreselleşme, yerelleşmenin ikiz kardeşidir.” düşüncesini benimsemiş olan uluslar, özünü kaybetmez, küreselleşmeye dönüşümcü bakış açısıyla yaklaşarak olumlu yanlarını kendilerine katar. Bu düşünceyi benimsememiş olanlar ise küreselleşme ve emperyalizmin dayattıkları karşısında kimliklerini kaybeder ve yalnız gücü elinde bulunduranların çıkarları doğrultusunda hareket eder. Bu durum, ekonomisi güçlü ve güçsüz olanların yani zengin ve yoksul olanların arasındaki uçurumu da gitgide derinleştirir; zengin daha zengin, yoksul daha yoksul hale gelir. Küreselleşme, güç odağı olan tek bir merkezden dünyaya yayılan bir şekle bürünür.
Bauman’ın görüşüne göre küreselleşme, zenginliğin her yönünde tekelleşmeyi peşinde getirir. Birçok ayrıcalık, belirli güç odaklarının elinde bulunur, bunlardan biri de medyadır. Medyaya sahip olanların gücüne güç kattığı ise yadsınamaz bir gerçektir. Bu güce sahip olan uluslar, tüm durum ve olayları, anlaşılmasını istedikleri şekliyle kendi çerçevelerinden ötekilere sunma imkanı kazanır. Medyanın bu gücü verdiği bir dünyada ise bunu elinde bulunduranlar, yoksulun neden daha da yoksullaştığına dair gerçekleri çarpıtır ve küreselleşmenin, güçsüz olanları her gün daha da yoksul hale getirdiğinden söz etmez. Yoksulluğu bir kader veya bir seçimmiş gibi gösterirler. Halbuki bu durum, güçsüzlerin sömürülmesi sonucu açığa çıkmıştır.
Bauman’ın sözü işte tam da bunu anlatmaktadır. Güç sahipleri küreselleşme adı altında gelişmemiş ülkeleri her geçen gün daha da sömürerek zenginliklerine zenginlik katarlar, para küreselleşir fakat olan sefalete gömülen yoksul kesime olur. Diğer bir deyişle: sefayı zengin sürerken cefayı sefil olan çeker.