Zihin Körlüğü
Beyin Gözüyle Görememek
İnsanların dış dünyada gördüğü görüntülerin, zihinde tekrardan canlandırılmasına yarayan "zihin gözü" veya "beyin gözü"nün kullanılamaması durumudur. Zihin körlüğüne, diğer adıyla "afantazya"ya sahip bireyler, görüntüleri zihninde canlandıramamakta ya da gerçeğe kıyasla yalnızca daha eksik ve silik şekilde canlandırabilmektedir. Zihinsel görüntüler oluşturmaya engel olan bu durum, toplumun yüzde 2'si ila 5'i arasında görülmektedir. Travma sonucu ortaya çıkabilmesinin yanı sıra genelde doğuştan olduğu bildirilmektedir.
Afantazyanın tanımlanması oldukça eskiye dayanmaktadır. İlk olarak Charles Darwin’in kuzeni Francis Galton tarafından 1880 yılında ele alınan afantazya, o yıllarda fazla ilgi gören bir kavram olmamasına karşın 2000'li ve 2010'lu yıllarda Profesör Adam Zeman liderliğindeki bir ekibin konuya dair araştırmalarından sonra ilgileri üzerine toplayarak bugünkü ismini almıştır. Konuyla ilgili yapılan araştırmalar sırasında afantazyaya sahip kişiler, kendilerinden gözlerini kapatıp belirli nesneler veya kişiler hayal edilmesi istendiğinde sadece siyah bir boşluk gördüklerini söylemektedir. Öyle ki araştırmalar kapsamında incelenen bir kişinin, çocuğunu ve 18 yıllık eşini dahi zihninde canlandırmakta başarısız olduğu görülmüştür.
Konuya dair bir başka araştırma sırasında katılımcılara üç farklı odanın fotoğrafı gösterilmiş, ardından kendilerinden bu fotoğrafları resmetmeleri istenmiştir. Yapılan çizimlerin ardından katılımcıların uzamsal bir problemi olmadığı yani nesnelerin konumları veya büyüklükleri gibi temel bilgileri hatırladığı buna karşın renk ve desen gibi daha spesifik özellikleri hatırlayamadığı ortaya çıkmıştır. Daha ilginç olan ise bazı kişilerin aklındakileri çizimle değil kelimelerle aktarmasıdır. Bu durum, afantazyaya sahip kişilerin sözel hafızasının güçlü olduğuna dair hipotezleri doğurmaktadır.
Zihin körlüğüne sahip Niel Kenmuir ile yapılan röportajlarda, kendisi bu durumu bir hastalık olarak değil "hayatı farklı bir yoldan deneyimleme" olarak tanımladığını belirtmiştir. Profesör Adam Zeman’in aktardığı bilgilere göre, küçüklükten beri çevresindekilerden farklı olduğunu bildiğini söyleyen Kenmuir gibi, afantazyaya sahip olan birçok birey, yıllar boyunca açıklamakta zorlandıkları bu durumun tespit edilmesinden dolayı oldukça mutlu olduklarını ifade etmektedir.
Afantazya, bireylerin dünyayı algılama ve hatırlama biçimlerini etkileyen bir durum olsa da yaşayanlar tarafından bir engel değil, Niel Kenmuir'in de söylediği gibi farklı bir deneyim olarak görülmektedir. Bu duruma sahip kişiler, zihinsel görseller oluşturmak yerine sözel veya soyut düşünceye dayalı bir şekilde yaşamlarını sürdürmektedir. Bu alanda yapılan araştırmalar, afantazyanın yaratıcı düşünceyi sınırlandırmadığını, sadece alternatif yollarla ifade edilmesine zemin hazırladığını ortaya koymaktadır. Bu durum, insan algısının ne kadar esnek ve çeşitli olduğunu bir kez daha kanıtlar niteliktedir.