Zıkkımın Kökü

Yoksulluğun, dili, dini, yaşının olmadığını anlatan bir hikaye.

Zıkkımın Kökü, Muzaffer İZGÜ tarafından yazılmıştır. İzgü, bu eserinde güldürürken aynı zamanda düşündürmüş ve anlattığı dönemin sosyo-ekonomik durumlarına da yer vermiştir.

Zıkkımın Kökü, Muzaffer İzgü'nün kendi çocukluk hayatından bahsettiği, yaşadığı ilk aşkı, çalışmaya başlamasını, aile içi durumunu, nasıl bir çocukluk yaşadığını tek tek anlatmış ve bunu yaparken bir güldürü içerisinde yaptığı bir eserdir. İzgü güldürürken düşündürmüş ve bunu yaparken de ülkemizin o dönemki maddi ve manevi sıkışıklıklarını eleştirmiştir. Bunun sebebi aslında kitap boyunca anlattığı yoksulluğu en derinlerine kadar hissetmiş ve yaşamış olmasıdır. Öyle bir yoksulluk ki çok başarılı ve zeki bir öğrenci olmasına rağmen, çok sevdiği okuluna babasının sağlık sorunları sebebiyle çalışamaması yüzünden ara vermek zorunda kalmıştır. Evi geçindirecek birisi yoktur çünkü. Kendisi bu sorumluluğu üstlenmek durumunda kalmıştır. İzgü çocukluğunun geçti Adana sokaklarına ve insanlarına da bu eserinde yer vermiş. Pamuk tarlasında çalışan işçilerin ne kadar zor şartlar altında binbir emekle çok az dinlenme ile ne zahmetler içerisinde, insanın dayanamayacağı bir muamele görmelerine rağmen mecburiyetten çalışmak zorunda olan pek çok işçinin sesi olmuştur.


İzgü bu kitabında, aslında kendi çocukluğuna değindiği için yaşadığı pek çok duyguyu anlatmıştır. Buna örnek olarak aslında yaşadığı ilk aşkından bahsetmek doğru olabilir. Henüz yeni yeni gelişim çağına girmiş olan Muzo'nun Raziye ile yaşadığı bu aşk onu derinden sarsmıştır. İlk defa öpüşmüş, ilk defa birisi için hediye almak istemiş, ilk defa ailesinden uzakta kalarak Raziye için pamuk tarlasına gitmiştir. Birbirlerini çok seven bu iki gencin evlenmelerine en büyük engel yine ekonomik sıkıntılardır. Çünkü Muzo çocukken yaşadığı gibi bir ekonomik sıkıntı yaşamak istemez. O, okuyup büyük adam olmak ister. Para sıkıntısı çekmeden ailesine bakmak ister. Bu sebeple Raziye ile evlenmez, evlenemez. Bu da onların ayrı düşmelerine sebep olur. Severken ayrılırlar, fakat bu durum bizim Muzo'nun durması için yeterli değildir. Bir kere o imkansızlıklar içinde imkan yaratıp icat yapan babasının oğludur, kafasına koyduğunu yapan birisidir.

Sonuç olarak: Zıkkımın Kökü, eğlendirirken düşündüren, bir çocuğun gözünden yetişkin olmak zorunda kalmanın ne demek olduğunu, büyümek ya da çalışmak için illa yetişkin olmamak gerektiğini, mecburiyetin ve yoksulluğun insanı istemedeği halde yetişkin olmak zorunda kıldığını ve en önemlisi ise yoksul ailelerin çocuklarının bu geçim derdine çok küçük yaşta atıldıkları için çocukluk nedir bilmemeleridir. Yaşıtları top oynar, bisiklet binerken onlar sokaklarda su satmak, çay ocaklarında milletin ağız kokusunu çekmek zorundadırlar. Muzaffer İZGÜ harika bir anlatımla bu duyguların hepsini okurlarına geçirmiş ve okurlarına hayatın kolay olmadığını, yaşamımızdan geçen bir saniyenin bile değerini bilmek gerektiğini anlatmak istemiştir.