Aşk ve Cesaretin Dansı: Cupid ve Psyche’nin Efsanesi-Bölüm 1

Psyche'nin olağanüstü güzelliği, ona yalnızlık getirirken, kehanet trajik kaderini şekillendirdi.

Aşkın büyüsü insana neler yaptırır hiç düşündünüz mü? Aklıyla hareket etmek zor gelir insana, birisi hayatının her zerresindeyken. Delilik hali alır insan aklını ve her şey o büyünün gerisinde kalır. Aşılamaz denilen yollar aşılır, engeller göze görülmez olur, söylenilen olumsuzluklara kulaklar sağır olur. Aşk, tanrılar için bile karşı konulamaz tatlı bir tuzak gibidir. Ve bu tatlı tuzak, Cupid ve Psyche’nin aşk hikayesinde karşımıza çıkar. Cupid, güzeller güzeli Psyche’ye olan aşkı uğruna büyük riskler almış, ona zarar gelmemesi için mücadele etmiş ve hatta onu affederek aşkını korumuştur. Şimdi, bu zorlu aşk yolculuğunu birlikte inceleyelim.


Güzelliğiyle Her Şeyi Unutturan Psyche

Bir zamanlar güzellikleriyle ünlü üç kızı olan bir kral vardı. Ancak en küçük kız olan Psyche, tanrısal güzelliğiyle dikkatleri hep kendi üstüne çekmeyi başarırdı. O kadar güzel bir kızdı ki, dünyanın her yerinden insanlar bu genç kızı görmek için krallığa gelirdi. Psyche'nin etkileyici görünüşü, halk üzerinde o kadar derin bir etki yarattı ki, tanrıçalara tapmayı bırakıp ona tapmaya başladılar. Hatta Venüs'ün kendisinin bile bu ölümlüye denk olamayacağını söylerlerdi. Bu duruma, güzellik ve aşk tanrıçası Venüs çok bozulmuştu ve içini büsbütün bir kıskançlık kaplamıştı. Tapınakları terk edilmiş ve sunakları toz toplamıştı. Venüs, bu ölümlünün kendi ihtişamını gölgede bırakmasına çok kızmıştı.



Venüs, bu güzelliğin intikamını almak için oğlu Cupid’e başvurdu. Oğlundan Psyche'yi dünyanın en aşağılık yaratığına âşık etmesini istedi. Ancak Venüs, Psyche'nin güzelliğinin yalnızca ölümlüleri değil, tanrıları bile büyüleyebileceğini hesaba katmamıştı. Cupid, Psyche’yi gördüğünde kendi oklarının hedefi olmuş gibi hissederek ondan etkilenmişti. Venüs'ün planları Cupid’in beklenmedik hisleri sonucu suya düştü. Cupid’in Psyche’yi aşağılık bir yaratığa aşık etmeye eli varmadı ve olaylar bu noktada evrilmeye başladı.



Psyche'nin Yazgısını Belirleyen Kehanet

Venüs, Psyche'nin sonunu getireceğine dair mutlu bir güvenle kendi yaşamına devam etti ama işler aslında istediği gibi gitmiyordu. Psyche bir yaratığa âşık olmamıştı. Psyche aslında kimseye âşık olmamıştı. İşte sorun da artık tam olarak buydu. Psyche’nin olağanüstü güzelliği, bir yandan insanların hayranlığını kazanırken, diğer yandan onun yalnız kalmasına yol açıyordu. İnsanlar onun tanrısal bir varlık kadar kusursuz güzellikte olduğunu düşünüyor, ona bakıp hayranlıklarını dile getiriyor ama kimse onunla evlenmiyordu. Onun güzelliği bir mucize olarak görülse de, bu mucize Psyche’nin gerçek sevgi bulmasını engellemişti. İki kız kardeşi, toplumun gözünde normal kabul edilen güzellikleriyle bile güçlü krallarla evlenirken, Psyche yalnız ve kederliydi.



Bu durum, hem Psyche’yi hem de ailesini derin bir çaresizliğe sürükledi. Ailesi, bu lanet gibi görünen durumdan kurtulmak için bir çare aramaya koyuldu. Kızın babası sonunda Apollon’un kehanetlerinden yararlanmak için bir kahine başvurmaya karar verdi. Kahinin cevabı aileyi üzmenin yanı sıra korku ve dehşete de düşürdü. Kahin, Psyche’nin yas kıyafetleri içinde bir dağın zirvesine bırakılması gerektiğini, kanatlı ve tanrılardan bile güçlü olan bir yaratığın gelip onu eş olarak alacağını söyledi. Psyche’nin babası, kehanetin doğruluğu karşısında sessizce boyun eğdi. Aile kahinin dediğini yaptı. Psyche, yas kıyafetleri içinde, sanki bir cenaze töreniyle uğurlanıyormuş gibi dağın zirvesine götürüldü. Ailesi Psyche’yi orada bırakıp eve döndüler. Kendilerini günlerce saraya kapatıp Psyche’nin yasını tuttular.



Yazımın bu bölümünde Psyche’nin olağanüstü güzelliğinin ona yalnızlık ve çaresizlik getirdiğinden, ailesinin Apollon’un kehanetine başvurarak çözüm aradığından ve kehanet sonucunda Psyche’nin trajik kaderine boyun eğerek dağın zirvesine terk edilişinden bahsettim. Olayların seyrinin ne kadar değiştiğini ikinci bölümde hep beraber göreceğiz.