Efsanelerle Bezenmiş Bir Güzellik: Şakayık

Mitolojide tanrıların ve ölümsüzlerin dokunuşuyla kutsandığına inanılan bu eşsiz çiçek, zarafetiyle yüzyıllardır insanları büyülüyor.

Mitolojide tanrıların ve ölümsüzlerin dokunuşuyla kutsandığına inanılan bu eşsiz çiçek, görkemi ve zarafetiyle yüzyıllardır insanları büyülüyor. Görkemli yaprakları ve katman katman açılan çiçekleri, adeta doğanın kusursuz bir tasarımı gibidir. Açık pembe, derin kırmızı, saf beyaz ve zarif sarı tonlarıyla şakayık, görsel bir şölen sunar. Mitolojide tanrıların ve ölümsüzlerin dokunuşuyla kutsandığına inanılan bu eşsiz çiçek, görkemi ve zarafetiyle yüzyıllardır insanları büyülüyor. Adını, eski Yunan mitolojisinde iyileştirici gücüyle tanınan Peon’dan alan şakayık, tarih boyunca aşkın, tutkunun, zarafetin ve gururun sembolü olmuştur.

Antik Yunan mitolojisine göre, kutsal bir drama şakayık (İngilizce’de peony) adına ilham vermiştir. Pek çok hikaye gibi bu da savaşla başlar. Büyük Yunan kahramanlarının en büyüğü Herakles ve yeraltı dünyasının tanrısı Plüton kendilerini düşman taraflarda bulurlar. Görkemli bir savaş sırasında Herakles, Plüton'u omzundan bir okla yaralamayı başarır. Yaralanmaya alışık olmayan Yeraltı Tanrısı, Olimpos Dağı'na çekilir. Tıp tanrısı Asklepios'u bulamayınca, öğrencilerinden birinden kendisine yardım etmesini ister. Bu kişi yetenekli tanrı Paean olur. Paean, saf yeteneği ve yeni bir tür ilaçla Olimpos Dağı'nda yetişen güzel bir çiçekle perişan haldeki tanrıyı iyileştirir. Ama ne yazık ki bir sorun vardır: Öğretmeni Asklepios ölümcül derecede kıskançtır... Öğretmenini zekasıyla alt ettiği için kıskançlığından Paeon'u öldürür. Paean'ın cesedini bulan Zeus, hırslı öğrencisini Plüton'un hayatını kurtaran güzel çiçeğe dönüştürerek onurlandırmaya karar verir.

Bir başka efsane ise şakayık adını, güzelliği Apollon'un dikkatini çeken Paeonia adlı bir periye (nympha) dayandırır. Afrodit kıskançılığıyla onu bir şakayığa dönüştürür. Bu efsane muhtemelen çiçeğin Viktorya döneminde kötü şansla ilişkilendirilmesine sebep olmuştur.

Çin’de ise şakayık için farklı bir hikaye anlatılır. Hikaye Xiyuan İmparatorluğu’nun çiçek bahçelerinde geçer. İmparatoriçe Wu, prenses Tai Ping ile törensel bir çay içmektedir. Soğuk bir kış gününde, havada yaseminin tatlı ve ferahlatıcı kokusu hissedilmektedir. Ancak İmparatoriçe Wu, bir anda melankoliye kapılır. Erken bir baharın işaretlerini arar, ancak yalnızca yaseminler açmıştır; diğer tüm çiçekler hâlâ kar tabakasının altında gizlidir. Her zaman pratik bir kadın olan İmparatoriçe Wu, Çiçek Tanrıçası için bir şiir yazmaya karar verir. Şiirinde şöyle der:

“Yarın bahar olsun, bir gün daha bekleme.

Her çiçek bu gece açsın, sanki mayısmış gibi!”

Herkes tarafından İmparatoriçe Wu’nun istediklerini hemen elde ettiğini bilinir. Böylece Çiçek Tanrıçası, dileğini yerine getirir ve tüm çiçekler kışın ortasında açar. Ertesi gün, tüm çiçekler açmıştır, ancak bir tanesi hariç: inatçı şakayık. Wu öfkelenir ve şakayığı Luoyang’a sürgüne gönderir. Şakayık Luoyang’a vardığında herkesi güzelliğiyle büyüler.

Hafif ama unutulmaz kokusuyla bir bahçeyi cennete, bir odayı büyülü bir atmosfere dönüştürür. Her yaprağı, derin bir duyguyu fısıldar; her rengi farklı bir hikaye anlatır, duyguların zengin paletini sunar. Sevgi, saygı, minnettarlık ya da hayranlık...

Pembe şakayık, sevginin, romantizmin ve hayranlığın en saf ifadesidir. Düğünlerde ve özel anmalarda sıklıkla tercih edilmesi, onun aşkın ve yeni başlangıçların çiçeği olduğunu gösterir.

Kırmızı şakayık, tutkuyu ve şehveti temsil eder. Aynı zamanda onur ve başarıyı simgelediği için saygı duyulan kişilere hediye edilebilir. Bu renk, eski Çin kültüründe zenginliğin ve refahın sembolü olarak görülmüştür.

Beyaz şakayık, masumiyetin ve saflığın simgesidir. Özellikle bir özür ya da pişmanlık ifadesi olarak tercih edilir. Aynı zamanda huzuru ve ruhsal saflığı çağrıştırır.

Sarı şakayık, neşe ve dostluğun rengidir. Enerjisi ve canlılığıyla yaşam sevinci aşılayan bir anlam taşır.

Şakayık kelimesinin Türkçe etimolojisi de bu zarif çiçeğin büyüleyici hikayesini tamamlar niteliktedir. Türkçe’ye Osmanlıca yoluyla Arapça ve Farsça etkilerle geçmiş bir terimdir. Asıl kaynağı, Arapça "şakīq" kelimesine dayanır ve bu kelime "yarılmış, bölünmüş" anlamını taşır. Şakayık çiçeğinin kat kat açılmış yaprakları, bu kelimenin betimlediği "yarılmış" görünüme benzetildiği için bu isimle anıldığı düşünülür.

Ayrıca, Osmanlı döneminde “şakayık” kelimesinin divan şiirlerinde zarafet, güzellik ve aşkı ifade etmek için sıklıkla kullanıldığı görülür. Şairler, bu çiçeği gönül inceliği ve duyguların narinliğiyle özdeşleştirmiştir. Doğanın bu benzersiz sanat eseri, dilimize yerleşen adıyla hem köklerine hem de temsil ettiği değerlere sadık kalmıştır.


Kaynakça: https://www.mypeonysociety.com/story/peony-history/