Mitolojik Efsaneler #1: Şahmeran

Öyle ya, boşuna dememişler herkes öldürür sevdiğini diye. Gelin hep birlikte Şahmeran'ın aşkına ışık tutalım!


''Geçmişi değil de, geleceği kutlamak, geleceğin mitoloji masalını bulmak: İşte her şeyden önce önemli olan budur,'' demiş Friedrich Nietzsche. Ne de güzel söylemiş! Bu bölümümüzde, isimlerini sıklıkla duyduğumuz ama belki de hakkında yeterli bilgiye sahip olmadığımız; Eski Yunan'da ''söylenenlerin tekrar edilmesi'', Doğu dillerinde ''efsane'', Batı dillerindeyse ''mit'' anlamına gelen dünya mitolojilerine göz atacağız.

Serinin ilk yazısına Şahmeran ile başlamak istememin en büyük nedeni küçükken anneme sürekli, bıktırma noktasına gelene kadar, bu efsaneyi anlattırmam ve her seferinde ilk kez duymuşçasına büyülenmem olsa gerek. Bir Fars efsanesi olan Şahmeran (Şah-ı Meran), yılanların Şah'ı ve efsanemizin de baş kahramanıdır. İçerisinde aşkın yalnızca zehrini değil panzehrini de barındıran bir yılan-kadın. Evet doğru, Şahmeran kafası insan; vücudu yılan formunda olan, yerin yedi kat altında yaşayan yılanların kraliçesi. Efsaneye göre, yıllar geçse de yaşlanmaz, güzelliğinden hiçbir şey kaybetmezmiş. E efsanemizde güzel bir kadın olur da, gözü pek, yakışıklı bir adam olmadan olur mu hiç! Şahmeran'ın yaşadığı köyde (şu an Mersin'de bulunduğu iddia edilen) ismi Camasb ya da Tahmaps olarak bilenen genç bir delikanlı yaşarmış. Bir gün arkadaşlarıyla beraber avcılık yapmaya giden bu genç kuyuya düşer ve kötü kalpli arkadaşları kimseciklere bir şey demeden onu orada terk eder. Çaresiz derin kuyunun içinde bir o yana bir bu yana bakınan genç, kuyunun dibinde ışık hüzmesi görür, biraz daha yaklaşır ve küçük bir delik olduğunu fark eder. Çok geçmeden elleriyle bu deliği kazmaya başlar ve karşısında yemyeşil bir bahçeyle karşılaşır. Merakına yenik düşen genç kuyudan çıkarak bu bahçede ilerler ve işte tam da bu noktada başlar her şey. Şahmeran'ı karşısında göre Camasb bir yandan korkudan titrerken öte yandan da hayranlığını gizleyemez. Şahmeran, gencin korkusunu anlayınca ''Merhaba insanoğlu, hoş geldin, korkma sana zarar vermem,'' der.

Şahmeran aslında insanların ne denli acımasız olduklarını bildiğini ve yılanlara yaptıkları zulümleri anlatmaya başlar genç adama. O konuştukça Camasb'ın hayranlığı giderek aşka dönüşür, üstelik bu karşılıksız da değildir. Tam 7 yıl Şahmeran'ın yanında kalan genç, bir süre sonra ailesine duyduğu özleme dayanamadığını ve onları görmek istediğini söyler. Şahmeran ona izin vererek kendisinden kimseye bahsetmemesini ve sırtını kimseye göstermemesini tembih eder. Yola çıkan Camasb, Şahmeran'ın öğütlerini unutup bir dereye girmek için üstündekileri çıkarır. Ancak, bu sırada gencin sırtındaki yılanı andıran deriyi gören bir adam ülkenin vezirine haberi çoktan uçurmuştur (Efsaneye göre, Şahmeran'ın yanında kalanların derisi zaman içerisinde yılan derisine benzer). Çok hasta olan kralı iyileştirmenin tek yolu Şahmeran'ı bulmaktır ve vezir vakit kaybetmeden Camasb'ı yakalatır. Tüm işkencelere rağmen hiçbir şey söylemeyen adam sıra ailesine gelince anlatıverir her şeyi. Şahmeran tez vakitte bulunur ve zindana atılır. Derin üzüntü içerisinde olan Camabs son bir kez onu görmek için yanına gider ve gözyaşlarıyla olup biten her şeyi anlatır. Aşık olduğu adamın çaresizliğini gören Şahmeran ''Ey sevdiğim, üzülme. Biliyorum ki sen bana kendi canın için ihanet etmedin ama ben de sana dememiş miydim bu topraklarda aşklar ölümünedir diye. Bak şimdi anladın mı?'' der ve sözlerine devam eder ''Kim ki benim kuyruğumdan bir parça koparıp yerse o bütün dünyanın sırrına ve gizemine vakıf olacak. Her kim ki benim kafamdan bir parça koparıp yerse o da o an da eceline gidecek.'' Bu sırada Şahmeran'ı öldürmek için gelen vezir ve adamları sözlerini bitirmesine müsade etmeden Şahmeran'ı öldüreverir. Kuyruğundan kopardığı parçayıysa aceleyle yer. Daha fazla dayanamayan genç acı içinde hayatına son vermek için Şahmeranın kafasından bir parça ısırıverir. Vezir oracıkta hayatını kaybederken, Şahmeran son anda yaptığı zekice plan sayesinde tüm bilgisinin aşık olduğu adama geçmesini sağlar. O günden sonra acısından kendini dağlara atar Camabs ve diyar diyar dolaşıp insanlara şifa dağıtmaya başlar. İşte Lokman Hekim efsanesi de burdan gelmektedir.

Efsaneye göreyse Şahmeran'ın hükmü altındaki yılanlar hala onun yaşadığını düşünmektedir. Ölmeden önce Şahmeran insanlar ve yılanlar arasında bir husumet yaşanmasını istemediği için yılanlara önce hamama, oradan da bir düğüne gideceğini söylemiştir. Ondandır ki bu bölgedeki yılanlar hala davul zurna sesi duyunca toprağın üstüne çıkar, dört gözle kraliçelerini beklerlermiş. Efsaneye göre kıyamet günü gelip çattığında, davul zurna sonsuza dek sustuğunda, yılanlar şahlarının öldüğünü anlayacak ve işte o gün başta dört bir yandaki hamamlar olmak üzere her yeri istila ederek yas tutacaklardır.

Bu nedendendir ki günümüzde bu bölgelerde bulunan insanlar, ola ki yılanlar evlerine gelirse diye evlerine Şahmeran'ın resmini asarlar. Böylece resmi gören yılanlar o evde Şahmeran'a duyulan sevgiyi anlayacak ve kimseye zarar vermeden ayrılacaklardır. Asırlardır, genç kızlar çeyizlerine Şahmeran figürü işleyerek uğursuzluklardan korunduklarını düşünmüşlerdir. Efsane öylesine meşhurdur ki Evliya Çelebi dahi Yılan Kale'den Şahmeran Kalesi olarak bahseder ve yazılarında bu kalenin çevresinde sürü halinde gezen yılanlardan, hatta onlara liderlik yapan boynuzlu ve ensesi tüylü bir yılanın varlığından bahseder.

Uzun lafın kısası Şahmeran yüz yıllardır dilden dile dolaşmış, kimi için hüznün ve acının kimi içinse sonsuz aşkın simgesi olmuştur. Tüm zıtlıkları içerisinde bulunduran aşk ise en çok ona yakışmıştır: mutluluk ve hüzün, acı ve heyecan, zehir ve panzehir... Öyle ya, boşuna dememişler herkes öldürür sevdiğini diye, ''Kimi bir bakışıyla yapar bunu, kimi dalkavukça sözlerle, korkaklar öpücük ile öldürür, yürekliler kılıç darbeleriyle!''

Yorumlarda buluşma ümidiyle, esen kalın.