Her Tercüman “Tercür” Mü?
Türkçe güvenilmezdir; tercüman tercürmez!
Hepimizin hayatının bir bölümünde, “asistan, işveren, oyunbozan” gibi sonu “-en ve -an” ile biten kelimelerin “bir şeyi yapan birisi ya da bir şey” anlamına geldiği hakkındaki müthiş bilgiyi bize öğreten bir Türkçe öğretmenimiz olmuştur.
Çevirmenler çevirir evet doğru, peki tercümanlar tercür mü? Tercürüm, tercürüyorum, tercüdüm. Bugün tercürüyorum. Dün tercüdüm. Dünden önceki gün çoktan tercümüştüm.
O zaman gözlere gören ve kulaklara duyan denmesini beklemek çok da absürt olmazdı. Ayakkabılarımızı yürütenlerimize ve elbise kollarımızı uzananlarımıza giyerdik. Bir fikrimizi anlatırken konuşanımızı kullanır, bir çiçeği koklarken koklayanımızla koklardık. Belki o zaman her şey çok daha kolay olurdu.
Doğada bunun örneklerine bolca rastlıyoruz. Mesela ağaçkakan kuşu gerçekten ağacı saatlerce kakabiliyor ve kardelen çiçeği karı delip geçebiliyor. Ama örneğin sırtlan birilerini sırtlayıp bir yerden bir yere mi götürüyor? Çok yoruluyor mudur acaba? Ya da yılan birine laf anlatmaktan mı yılmış? Laf anlamayanlarla uğraşmamak lazım.
İletken maddeler elektriği iletir evet, peki bir gülün dikeni ne zaman bahçıvan olmaya karar vermiş? Peki çobanaldatan kuşları çobanları aldatırken hiç utanmıyorlar mı?
Bazı geceler korku içinde uyandığımızda gerçekten kara basan cisimler mi görmüş oluyoruz? Yoksa iki insanı birbiriyle tanıştıran ve görüşmelerini sağlayan kişiler aynı zamanda çöplere de mi çatıyor? Ya da saatin yelkovanı, uzun yıllardır yel kovmakla da mı görevli? Hem hiç durmadan çalış hem de esen yelle uğraş ha.
Bazen mesleki iş adları gerçekten de işçinin yaptığı işi nitelendirebiliyor. Öğretmenler öğretir ve yönetmenler filmleri ya da firmaları yönetir. Ama mankenler manlar mı? Teğmenler teğer mi? Ya da çobanlar hayvanları çobar mı?
Hayır, Türkçe diline güvenemezsin. Anadilin olduğu için onu sevebilirsin. Orhan Asena’nın üretkenliğiyle sayısız tiyatro eseri verdiği dil olduğu için Türkçe ile gurur duyabilirsin. Cemal Süreya’nın ve Cenap Şahabettin’in şairliklerini gösterdikleri dil olduğu için heyecanlanabilirsin. Aziz Nesin’in bizi eğlendiren romanlarını ortaya koyduğu dil olduğu için, Reşat Nuri Güntekin’in duygusal romanlarıyla yüreğimizi dağladığı dil olduğu için Türkçe ’ye hayranlık duyabilirsin. Rıfat Ilgaz’ın görkem dolu şiirleri önünde saygı ile eğilebilirsin. 1924 Anayasası’nın ve İstiklal Marşı’nın yazıldığı dil olduğu için minnettar olabilir.
Ama ona güvenemezsin!