Mutlakların İzinde Yitip Gidenlerin Romanı

"Sen kuvvetli ol."


Balzac'ın Mutlak Peşinde adlı romanı, Sabiha-Oktay Rifat tarafından yapılan çevirisiyle 1965 yılından selamlar söyleyerek şarkısını okuyor. Bu satırları yazıyorken artık ellerimde değil bir başka ülkenin başka bir yerinde. Altı çizili yerleri ne kadar etki etti okuyana bilinmez ama üniversite zamanlarımın şahitlerinden biridir (bu arada Ankara'ya da selam olsun).

Öncelikli olarak kitap inanılmaz betimlemelerle dolu. Ayrıntıların verdiği zenginlikle okurken birden kendimi oradaki yaşamın içerisinde buldum. Eski bir kültürün son seçilmişlerinin hayatını anlatıyor. Simyanın peşinde eşinin bitişini, çocuklarının çırpınışını görmeksizin büyülenmiş bir adamın hikayesi ile ona aşkından her şeyi geri planda bırakmış, adamın hayallerine ulaşması için tüm imtiyazı tanıyıp en sonunda bu yıkılmış yaşantının derdi ile ölen aşık bir kadının hikayesi. Balthazar ve Josephine Claes çiftinin arasında fedakarlık, aşk, simya ve adanmışlık bir hayat hikayesinde birleşip karşımıza roman olarak çıkmıştır.

Bu kitabın beni etkileyen diğer bir yönü de baba-kız ilişkisi muhakkak. Kitap o denli benim cümlelerim ile doluydu ki sanki. Altı çizili onca cümle, duygularımın bir terennümüydü adeta.

"Zaten kadın hep iki kişinin ıstırabını çekmez mi?"

"...gençliğin bu ömürsüz çiçekleri yalnız dinle beslenen ruhlarda taze kalır. "

"Bayan Claes yalnız kocası için iyiydi."

"Sevda sadece bir duygu değil, bir sanattır da."

"... herkesin arayıp da bulamadığı şeyi buldu; saadetin ördüğü, sadakatin pırıl pırıl tuttuğu tacı, aşkın elinden giydi."

"Bazen yüzlerine akseden ruhlarıylagüzelleşen akıllı kadınlar, bu gülümseme ile dayanılmaz ümitler ifade etmesini bilirler."

"Vaktiyle gönlüne hükmettiği bu adamın gözünde artık bir değeri kalmadığını görüyordu."