Nostalji Bağımlılığı
Yaşamadığımız zamanların özlemi!
demiş Haramiler, Mavi Duvar şarkısında. Eski bir şarkı, mümkünse daha siz doğmadan çıkmış, yağmurlu bir hava ve huzurlu bir ruh kimin hoşuna gitmez ki? Eskiler hep daha çok hoşumuza gider zaten.
Şiirlerin üzerine yapılan bestelerden oluşan eski şarkıları dinlemek; şimdilerde piyasaya sürülen, sözlerinden herhangi bir anlam çıkarılamayan, şarkıcının sesi değiştirilen gürültülerden çok daha anlamlı gelir bize. Bugün eskileri aratmayan şarkılar çıksa da onlar nostaljik bestelerle aynı çalma listesinde yer alırlar zaten.
Ya da bir fotoğrafçıya gidilerek, renkli bir arka planın önünde verilen aile pozları; çektiğimiz ‘selfie’lerden daha uzun ömürlüdür. Eskilere dalmak istediğimizde basılı fotoğrafları açar bakarız. Aslında fotoğraflara bakmak istediğimizde eskilere dalarız.
Hepimizin kutularda yaşamaya zorunlu bırakıldığı günümüzde; Tunalı’daki, Moda’daki apartmanlara imrenerek bakarız. Kocaman camları, ağaçlı sokaklarıyla eski mimarisi olan evler gerçek bir yuva gibi hissettirir o apartmanlarda.
Peki sadece bunlar mıdır bizi nostaljiye bağımlı yapan? Sanırım hayır. Bütün bu bağlılığımızın ve geçmişe özlemimizin sebebi aslında iyiye olan hasretimizdir. Dünyanın her geçen gün daha kötüye gittiğini gördükçe; insanların mutlu olduğu günlere, teknolojinin bizi bu kadar ele geçirmediği zamanlara yaşamadığımız o günlere özlem duyarız.
İnsanların gülebildiğini, dertlerinin çözümsüz olmadığını biliriz eski zamanlarda. Hayat, zamanın hiçbir döneminde mükemmel olmamıştır ama hiçbir zaman da bugünkü kadar korkunç olmamıştır.
Temiz kalpli insanların çoğunlukta olduğu dünyayı görmesek de özleriz hep. Nostaljik yaşamak da bugünün dünyasına dayanamayanların ilacıdır.
Nostaljiyi bir maske olarak kullanarak gerçek dünyadan uzaklaşırız. Eski şarkılar dinleyerek, geçmiş yılların modası olan kıyafetleri giyerek o günlerden kopmamış sayarız kendimizi.
Bir makineden çıkmışçasına tek tipleşen insana bir isyandır nostalji. Kötülüğe karşı bir direniştir.