Parayı Bastık, İstediğimize Ödül Verir İstediğimizden Geri Alırız..?
Yıllardır magazinin sansasyon dolu açıklamalarına maruz kalmış bir jenerasyon olarak, o ödüllerin ardında neler döndüğünü az çok biliyoruz.
Hatırlarsanız bu yıl 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü'ne denk gelen 47. Pantene Altın Kelebek Ödülleri'nde, İbrahim Tatlıses'in Yaşam Boyu Onur Ödülü'nü alması sosyal medyada büyük tepki çekmişti. Özellikle kadınlar sosyal medya üzerinden Pantene'e tepki göstermiş ve Tatlıses'in kadınlar hakkındaki tutarsız açıklamalarını örnek göstererek Pantene için boykot çağrısı yapmıştı. Son olarak tepkilerin ardından Pantene'den açıklama gelmiş, P&G Türkiye ve Pantene'in "cinsiyet eşitliği için mücadele eden şirketler" olduğu ifade edilmişti. Aslında, "Parayı bastık, istediğimize ödül verir, istediğimizden geri alırız" gibi algılanmamak için Pantene "biz seçmedik" demek istedi fakat bunun yerine belki de "Komite bahsi geçen ödülü geri almadığı takdirde ana sponsoru olduğumuz etkinliğe artık destek olamayacağız" deseler bize daha çok geçerdi. Doğal olarak bu açıklama ve öncesinde verilen ödülün oluşturduğu tutarsızlık üzerine sosyal medyada tepkiler art arda geldi.
Özellikle 5 Aralık Kadın hakları gününde, "Kadın dediğin dayak da yemeli. Saygım var ama döverim", "Üç türlü kadın vardır: Günlük, haftalık, ömürlük", "Her yiğidin bir silahı olmalı" tarzında açıklamalarda bulunmuş ve zamanında evli olduğu eşlerine karşı birçok kez şiddete başvurmuş bir sanatçıya(!) böyle bir ödül verilerek onurlandırılması, hem markanın toplumsal cinsiyet eşitliği konusundaki hassasiyetini sorgulattı hem de açıklamanın samimiyetinden şüphe ettirdi. Ardından Hülya Avşar'dan İbrahim Tatlıses'e gelen "Özel hayatı onu ilgilendirir. Ona onur ödülünün onurunun onurunun onurunu vermeleri lazım" tarzındaki bu mecrada alışılagelmiş destek mesajı da, birkez daha "Körler sağırlar birbirini ağırlar" sözünü boşa çıkarmamış oldu.
Yıllardır boşuna denmiyor kadın cinayetleri politiktir diye. Küçüklüğümüzden beri sansasyonel açıklamalarla dolu magazinlerle büyüyen bir jenerasyon olarak, o ödüllerin arka planında neler döndüğünü az çok biliyoruz. Ancak ne zamandan beri kadına şiddet özel hayat olmuş demekten de kendimi alıkoyamıyorum. Kanımca, kadına şiddet özel hayat diyerek meşrulaştırılamaz. Ne tesadüftür ki aynı ödül gecesinde Hadise, Nazlı Çelik ve Ahsen Eroğlu katledilen, şiddete maruz kalan, kısıtlanan kadınları unutmayarak ödül konuşmalarında onlara yer vermeleriyle biraz da olsa içimizden geçenleri sahneye yansıttılar.
Tabii hala ödül sezonunun ortasında olduğumuz için, her an sosyal mecralardaki anasayfalarınız başka türlü tutarsız açıklama ve paylaşımlarla dolup taşabilir. Mesela, 2022'ye girdiğimiz bir dönemde hala ödül töreninin adını ısrarla değiştirmeyip "Men Of The Year" olarak devam ettiren GQ ekibine de bir seslenebiliriz belki çünkü ben söz ettikleri "eşitliği" burada göremiyorum. Sizce de biraz baymadı mı kadını, erkeği, çocuğu kısacası yılın en iyilerini ödüllendiren bir gecenin "Yılın Adamları" olarak anılması? Şunu "GQ Yılın En İyileri" yapın anlaşalım, olur mu? :)